Evden işe mekik dokuyan biriyseniz ve hafta sonunda gittiğiniz yerleri de avucunuzun içi gibi biliyorsanız bir navigasyon cihazı sizin için hiçbir şey ifade etmeyebilir. Peki ya günlük yaşamınızın büyük bir kısmı trafikte geçiyorsa, yol durumuna bağlı olarak zaman zaman alternatif güzergahlar kullanmanız gerekiyorsa ve çoğu zaman gideceğiniz yeri bilmiyorsanız? Ya da maceraperest ruhunuzu da işin içine sokup tatil yolculuğunuzda yeni yerler keşfetmeyi seviyorsanız? O halde navigasyon cihazları ile tanıştıktan sonra kocaman ve katlandıkça ne olduğunu anlaması zorlaşan haritaların bir daha yüzüne bakmayacağınıza emin olabilirsiniz. Gelişen teknoloji ile beraber nihayet ülkemizde navigasyon cihazları da oldukça büyük bir pazara sahip oldu. Özellikle geçtiğimiz yıllara göre ciddi bir ürün çeşitliliği olduğunu söylemek mümkün. Yazımız boyunca navigasyon cihazları hakkında merak edilebilecek ve akıllara takılan tüm noktaları ele alacağız.
Neden navigasyon cihazı almalısınız?
Navigasyon cihazları üç ana unsurdan oluşuyor. Bunlar donanım (cihazın kendisi) harita sağlayıcı ve harita okuyucu yazılım. Üçü bir araya gelmeden bir navigasyonun varlığından bahsedilemez. Şöyle ki, donanım olmadan zaten eldeki veriler bir işe yaramayacaktır. Sadece haritaya sahip olmanız da size büyük ve katlanabilir tipteki standart haritalara göre pek bir şey sağlamayacaktır. Dijital bir haritaya sadece bilgisayarınızdan veya varsa yetenekli bir telefondan bakabilirsiniz. Ancak işin içine harita okuyucu yazılım girdiğinde kavram ortaya çıkmaya başlıyor. Yazılımın görevi cihazın aldığı konum sinyallerine göre haritayı okumak ve yorumlamak. Örneğin; evinizden iş yerinize gideceksiniz. Navigasyon cihazınızı açtığınızda kısa bir bekleme süresinden sonra yeriniz harita üzerinde gösteriliyor. Gidilecek istikamet olarak iş yerinizi belirlediğinizde seçimlerinize ("En Hızlı" veya "En Ekonomik" gibi) bağlı olarak rotanız çiziliyor. "En Hızlı" seçimlerde rotanız daha ziyade geniş yollar ve otobanlar üzerinden tanımlanırken, "En Ekonomik" seçimde ise size en az yakıt tükettirecek yollar kapsama alınıyor. Tabii dolambaçlı yolların sonrasında yolculuk sürenizin uzayacağını baştan kabul etmiş oluyorsunuz.
Alışınca vazgeçmesi zor
Hiç bilmediğiniz bir yerde adres sormaya kalkıştıysanız genelde aldığınız cevap şu şekilde olur: "Işıklardan düz devam et, okulu görünce içeriye gir. Üç sokak altta aşağıya doğru in ve orada tekrar sor; gösterirler." Gerçekten bilmediğiniz bir yerde, hele ki büyükşehir trafiğinde bu tip tarifleri harfiyen yerine getirebilmek oldukça zor. Sokağın birinde yenileme (!) çalışması varsa kısmen kayboldunuz demektir. İşte bu noktada navigasyon cihazlarının önemi ortaya çıkıyor. Rotanız değiştiğinde size hemen bir alternatif rota çiziliyor ve sesli direktiflere uyduğunuzda hedefinize kaybolmadan varabiliyorsunuz. Gideceğiniz yer hiç bilmediğiniz bir sokakta xx numaralı kapı olabilir. Cihaza adres bilgilerini tanımlamanız hedefe varmanız için yeterli oluyor. Üstelik kaybolmadan... Dahası navigasyon cihazları POI olarak adlandırılan bir hizmete de sahipler. POI, İngilizce karşılığı ile "Points Of Intrest" yani "İlgi Duyulabilecek Noktalar" anlamına giriyor. Benzinlikler, ATM'ler, eczaneler, müzeler, hastaneler, tarihi noktalar ve bulunduğunuz belde ile alakalı daha birçok önemli noktayı haritanız üzerinde görebilirsiniz. Böylelikle kendinizi hiç bilmediğiniz bir yerin rehberi gibi hissetmeniz oldukça doğal.
Navigasyonun temeli: GPS
Biraz önce navigasyon cihazlarının üç temel noktadan oluştuğunu söylemiştik. Şimdi ise cihazlara hayat veren GPS teknolojisini ele alacağız. "Global Positioning System" adı verilen teknolojiyi Amerikan savunma bakanlığı geliştirdi. 1978 yılında ilk uydunun gönderilmesiyle başlayan çalışma günümüze kadar 20 milyar dolara yakın bir maliyeti buldu ve dünya çevresindeki çeşitli yörüngelerde toplam 24 farklı uydu bulunuyor. 18'i aktif, altısı yedek olan uyduların konumlandırılması her noktadan en az dört tanesinden sinyal alınabilecek şekilde. Amerikan savunma bakanlığı 24'üncü uyduyu 1994 yılında fırlatarak bu teknolojinin ihtiyaç duyacağı tüm altyapıyı hazır hale getirdi. Bu kadar fazla sayıda uydu bulunmasının nedeni ise uydulardan birinin arıza yapması durumunda konum belirleme sisteminin işlevselliğini yitirmemesi. Her ihtimale karşı yedek uyduların da fırlatılmaya hazır bir şekilde beklediği biliniyor. Rusya, Çin ve Hindistan'ın da kendisine ait GPS sistemleri var ve Avrupa Birliği de son yıllarda "Galileo" adını verdiği bir sistemin üzerine yoğunlaşmış durumda.
Altyapının önemli gerçekleri
Sistem Amerika tarafından hayata geçirildiği için Amerikan ordusu dışında hassas kullanımı engellemek için sinyallere, sadece Amerikan ordusunda bulunan alıcıların net bir şekilde algılayabileceği ve diğer GPS alıcıları tarafından hassaslığı engelleyen parazitler karıştırılıyor. Bu sayede diğer ülkelere bağlı orduların ve halkın noktasal olarak koordinat hesaplamasının önüne geçiliyor. Dünya üzerindeki konumun belirlenmesi için üç uydudan sinyal alınması yeterli. Dördüncü ve daha fazla sayıdaki uydular hesaplamaların hata payını azaltmak için görev yapıyorlar. Güncellemeler çok kısa bir sürede gerçekleştiği için anlık hız gibi verileri alabilmek de mümkün olabiliyor. Ancak biraz önce de bahsettiğimiz gibi sinyallerdeki parazitler sistemin gerçek hayata senkronize bir şekilde çalışmasını engelliyor. Dolayısıyla daha önceden muhtemelen tanıklık ettiğiniz 3-5 saniyelik navigasyon gecikmelerinin önüne geçilmesi şu anda ne yazık ki mümkün gözükmüyor. Sebebi ise güvenlikle ilgili bir durum; açıkladık. Bu arada bir küçük noktaya daha değinmekte fayda var. GPS sinyallerinin alınabilmesi kapalı mekanlarda ne yazık ki gerçekleşemiyor. Dolayısı ile köprü altı ve alt geçit gibi yapılarda sinyallerde kesilmeler olabiliyor. Yer yer gökdelenlerin bulunduğu bölgelerde ya da tepelerin arasında kalan çukur alanlarda da zorluklar yaşanabiliyor. Özelliği destekleyen bazı akıllı telefonlarda olası sinyal kayıplarında şebeke bazlı asiste edilmiş hizmetler kullanılabiliyor.
Cihaz, harita sağlayıcı ve harita programı
Navigasyon teknolojisinden faydalanabilmek için cihaz, harita sağlayıcı ve harita programı ücreti dışında herhangi bir ücret ödemeniz gerekmiyor. Hepsi zaten tek seferde ödeniyor. Genelde bir yıl süre ile size haritanın ücretsiz güncelleme hizmeti sunuluyor. Zamanla harita okuyucu yazılıma ekstra özellikler katılabiliyor ve haritalar değişebiliyor. Bir süre sonra alacağınız verimi artırmak adına çok da yüksek olmayan ücretlerle güncelleme yapabilirsiniz. Haritanın güncel olması ise şart. Bildiğiniz gibi ülkemizdeki yol çalışmaları bitmiyor. Sürekli geliş-gidiş yönleri değişiyor, yeni alt ve üst geçitler yapılıyor. Belki diğer ülkeler için geçerli değil ama bizim ülkemiz için sıkça harita güncellemesi yapmanız şart.
Uydularla bir başka iletişim türü de bildiğiniz gibi cep telefonları. Fakat şebeke bazlı cep telefonu hizmetinde (A-GPS) sinyaller tamamen size özel gönderildiği için özel bir ücret ödemeniz gerekiyor. GPS sistemi ise bu şekilde değil. Uydular zaten hali hazırda dünya üzerine sinyalleri gönderiyor. Herhangi bir abonelik gibi hizmet dolayısı ile mümkün değil. Demek istiyoruz ki navigasyonun temelini oluşturan GPS sinyalleri için ücret ödemeniz gerekmiyor. Sadece bir navigasyon cihazına sahip olmanız, teknolojiyi tüm detayları ile kullanabilmek adına yeterli geliyor.
Doğru navigasyon cihazının seçimi
Ülkemizdeki navigasyon pazarının altın çağlarını yaşadığını söylemiştik. Ürün olarak piyasada seçilebilecek çok fazla alternatif var. Fiyatlar ise 150 TL'den başlayarak 1500 TL'ye kadar uzanabiliyor. Hatta daha pahalı modellerle de karşılaşmanız olası. Amaç sadece adres bulmak, kaybolmamak ve dijital bir haritaya sahip olmaksa 150 TL'lik bir cihaz ile pahalı modellerin arasındaki farkı hissedemeyeceğinizi söyleyebiliriz. "Peki, bahsi geçen fiyat farkı neden kaynaklanıyor?" diye sormanız hayli doğal. Bu soruya verilecek en güzel cevap ürünlerin ekran büyüklükleri, sahip oldukları navigasyon dışı özellikler ve tasarımlar şeklinde olur.
Uygun fiyatlı modeller daha ziyade otomobilinizin camına yapıştırılıp kullanılabilecek şekilde tasarlanıyor. Ekran büyüklükleri ise piyasadaki ürünlerin çoğunda 3.5 inç standart 4:3 ya da 5.0 inç geniş şekilde. Seçenekler elbette 7 inçe kadar uzanabiliyor ve 7 inç olan modeller daha ziyade otomobil teybi şeklinde tasarlanıyorlar. Hatta son zamanlarda tablet odaklı tasarlanan ürünleri de görmekteyiz. Tabii ekran büyüklüğüne ek olarak ürünlere DVD oynatabilme, dijital TV alıcı gibi özellikler de eklenebileceğinden ürününe göre fiyat uçuyor. Eğer navigasyon cihazı seçimi sırasında bütçede fazla açılmamak istiyorsanız tercihinizi 3.5 inç ya da 4.3 inç ekranlı modellerden yana yapın. Açık olmak gerekirse 4.3 inç ekranlı modellerin daha mantıklı bir tercih olacağını söyleyebiliriz. Olaya sadece aradaki 0.8 inç'lik yani 1.5 cm'lik ekran büyüklüğü farklı olarak bakmayın. Geniş tipte olan 4.3 inç ekranlarda harita daha geniş ve detaylı biçimde görülebiliyor. Öte yandan yolculuklarınızda video izleme gibi bir niyetiniz varsa geniş ekranın size daha "anlaşılabilir" görüntüler sunacağını da dile getirebiliriz. Şu sıralar 5.0 inç ekrana sahip olan modeller de ekonomik olarak uygun seviyeye geldiler. Hatta aradaki 10-20 TL'lik farklar göz önüne alınırsa 5.0 inç modeller çok daha doğru bir tercih olur. 6.0 inç'ler ise yaygın değil ve yüksek fiyatlı. Tablet temelli ürünlerdeyse 7.0 inç'lik modeller var.
İhtiyaçlar gözden geçirilmeli
Söz multimedyadan açılmışken artık birçok cihazın video oynatabilme, müzik çalabilme ve fotoğraf gösterebilme gibi özelliklere sahip olduğunu söyleyebiliriz. Diyelim ki otobana çıktınız, gideceğiniz yeri biliyorsunuz ve yaklaşık 450 km boyunca navigasyona ihtiyacınız yok. Sıkılan çocuklar için bir çizgi film başlatabilirsiniz. Öte yandan otomobilinizde bir CD çalar yerine bir kasetçalar varsa yine navigasyon cihazları sayesinde avantaj yakalayacağınızı belirtmek isteriz. Piyasada satılan kaset adaptörleri sayesinde navigasyon cihazınız üzerinden çalacağınız müzikleri otomobilisin ses sistemine aktarabilirsiniz. Veya müzik sisteminize göre 3.5 mm'lik bir kablo da iş görebilir. Böylelikle sesler cihazın üzerindeki küçük hoparlör yerine otomobilinizden gelmeye başlayacak. Sesli navigasyon komutları için pek hoş olmayabilir ancak bilgisayarınızdaki müzikleri otomobilinize aktarmak için daha keyifli bir yol düşünülemez. İhtiyacınız olan tek şey müziklerinizi depolayabilecek bir SD bellek kartı. Dolayısıyla satın alacağınız cihazın multimedya özelliklerine bakarken bellek kartı yuvasının olmasına ve kulaklık çıkışı içermesine de özen gösterin. Bol bol video izlemeyi planlayanlar bütçe doğrultusunda daha büyük ekranlı modellere de göz atabilirler.
"Hayata dair" pratik özellikler
Navigasyon cihazlarında sunulan "hayata dair" teknolojilerden son ikisi ise Bluetooth ve FM verici özellikleri. Bluetooth eskiden pek az cihazda görülürdü ancak şu sıralar standartlaşma yolunda emin adımlarla ilerliyor. Peki, Bluetooth özelliği navigasyon cihazlarına ne mi kazandırıyor? Bluetooth özellikli navigasyon cihazları ek olarak cep telefonunuzu kontrol etmenizi sağlayan bir yazılım ve dahili mikrofon içeriyorlar. Cep telefonunuz ile navigasyon cihazınızı eşleştirdiğinizde gelen çağrının numarasını cep telefonunuz yerine navigasyon cihazınızdan görüp cevap verebiliyorsunuz. Bildiğiniz üzere trafikte cep telefonu ile görüşmek yasak. Böylelikle güvenliği de elden bırakmamış oluyorsunuz. Hatta bazı ürünlerde cep telefonunuzdaki adres defterine bile navigasyon cihazı üzerinden erişebiliyorsunuz. FM verici özelliği ise pek fazla rastlanan bir özellik değil. Diyelim ki navigasyon cihazınızın hafızasında çeşitli müzikler var fakat biraz önce bahsetmiş olduğumuz kaset adaptörüne sahip değilsiniz. Özellik sayesinden navigasyon cihazınızdan ve otomobilinizin radyosundan aynı frekansı ayarlamak suretiyle kablosuz müzik aktarımı yapabiliyorsunuz. Açıkçası güzel bir özellik ancak satın almak kararını etkilememeli.