Yaklaşık 15 yıl önce, genelde Doğu Asya menşeli üretici firmaların profesyonel bir çevirmen kullanmadan, online çeviri servislerini kullanarak hazırladıkları kullanım kılavuzlarındaki çeviriler ile az dalga geçmemiştik. Bilgisayarla otomatik dil çevirisine yönelik ilk girişimler 50‘li yıllarda başladı. Özellikle ABD ordusu Rus belgelerini çevirmek için böyle servisler kurmaya çalıştı. Sonuçlar, en hafif tabirle, başarısızdı.
1966‘da Pentagon tarafından hazırlanan bilimsel bir rapor, bu alanda büyük bir iyileştirme ihtiyacı olduğunu ortaya koydu.
Araştırmacılar, 80‘lerde bir kez daha makine çevirileri üzerinde çalışmaya başladı ve Google nihayet 2006 yılında Google Çeviri servisini tanıttı.
Bu program sadece askeri amaçlarla kullanılacak şekilde hazırlanmamıştı. Online erişilebiliyor ve Dünya’nın dört bir yanında, herkes kullanabiliyordu.
O günlerde, araştırmacılar öncelikle kelime çiftlerinin oluşturulmasını içeren kural tabanlı otomatik çeviri sistemleri kullanıyordu. Kaynak ve hedef dillerin dil bilgisi özelliklerini kapsayan dil algoritmaları ile yapılan otomatik çeviriler, az çok doğru olabiliyordu.
Ne Kadar Çoksa, O Kadar İyi
Bir sonraki aşamada, dilbilgisi kurallarını kullanmak yerine, istatistiksel bir yaklaşım yapıldı ve ilgili kelime çiftini içeren mümkün olduğunca çok örnek cümle kullanılarak çeviriler ortaya konmaya başlandı. Sistem bu sayede daha doğru çeviriler yapmayı öğrenebildi. Bu konsept, yeteri kadar veri olan tüm dillere uygulanabildiğinden dolayı, avantaj sağlıyordu. Bu sayede, birçok dilde otomatik çeviri yapmak mümkün oldu. Dilbilgisi kurallarını kullanan yaklaşımda ise her dil için ayrı ayrı sözlükler ve kurallar tanımlamak gerekiyordu.
Otomatik çevirilerde en büyük problem, bire bir çevirinin neredeyse her zaman başarısız olduğu belirsizlikler. Örneğin, İngilizcede „cock“ kelimesi ne yazık ki sadece “horoz” anlamına gelmiyor. Doğru çeviri ancak bağlama bakılarak yapılabiliyor.
İstatistiksel yöntemler, bir cümleyi iki veya üç kelime içeren öğelere ayırıyor. Daha sonra bu parçalar için en olası çeviri aranıyor ve sonrasında da her şey hedef dilin gramer kurallarına göre bir araya getiriliyor.
Bu tür yöntemler bu nedenle sektöre özel metinleri içeren işler için çok uygun, ancak genellikle hedeflenen cümleyi kuramıyorlar. Örneğin, İngilizce hata mesajı “download error: no stream” on yıl öncesinde “indirme hatası: dere yok” olarak çevriliyordu. Teknik bağlam dikkate alınmadığından dolayı ortaya anlamsız bir çeviri çıkıyordu.
Yakın zamanda keşfedilen sinirsel yöntem, istatistiksel çevirilerde kullanılan ilkeye benzer bir ilkeye dayanıyor, ancak arka planda yapay zeka kullanılıyor. Bu yapay zekâ örnek cümleler ve metinler içeren geniş bir eğitim malzemesinden faydalanıyor ve bağlamsal bağlantıları bağımsız olarak tespit edip uygulayabiliyor.
Sistem bir cümlenin anlamını tahmin etmek için tüm cümleleri ve genellikle çevrilecek sözcüğü içeren bölümün tamamını değerlendiriyor.
Yapay zeka yeterli derecede eğitildikten sonra, belirli bir kelime dizisinin olasılığını tahmin etme ve insan beyni gibi bağlamları tanıma becerisi kazanıyor. Bu yaklaşım şu anda çeşitli çeviri hizmetlerinde kullanılıyor. İnternet üzerinde bir dizi online çeviri servisi bulunuyor. Google Çeviri bunların arasında en çok bilinen ve kullanılanı, ve 2006 yılından beri hizmet veriyor. Microsoft ve Pons sözlüklerinin yayıncıları tarafından sağlanan hizmetlerin yanı sıra, Reverso veya DeepL gibi servisler de bulunuyor.. DeepL, „derin dil“ anlamına geliyor ve çevirilerde kullanılan işlevsel ilkenin doğasını gösteriyor.
Çevirinin başarılı olması için her şey, yapay zekanın eğitilirken kullanılan örnek metinlerin ve çevirilerin kalitesine bağlı. DeepL, seçimin mümkün olduğunca optimal olmasını sağlamak için geliştirme sürecinde profesyonel çevirmenlerden destek alıyor. Her şey, 2008 yılında Linguee firması tarafından internete konulan bir sözlükle başladı.
Bu sözlük ile diğer sözlükler arasındaki fark, sözlüğün yalnızca orijinal metinden ve çevirisinden oluşan kelime çiftlerini ortaya koymamasıydı. Ayrıca, terimin farklı bağlamlarda ortaya çıktığı bir dizi örnek cümleyi de gösteriyordu ve çeviri, ilgili bağlama bağlı olarak yapılıyordu.
DeepL Nasıl Başarılı Oldu?
DeepL‘in yapımcıları, Google ve Microsoft‘ taki rakiplerini bile geride bırakmayı başardılar. Testlerde düzenli olarak rakiplerinden daha iyi performans gösteriyor. Kurucu ve CEO Jaroslav Kutylowski‘ ye göre, bunun nedenlerinden biri, yüksek seviyede araştırma ve geliştirme yapan ekibin kalitesi. Kutylowski, “Odak noktamız, müşterilerimizin taleplerini tam olarak karşılayan bir ürün sunmak” diyor.
Kullanıcı topluluğu, Avrupa bölgesiyle sınırlı değil. DeepL, öncelikle profesyonel ortamlarda kullanılıyor. Hem ticari sektör hem de kamu kurumları hizmetlerinden faydalanıyor.
“Ana pazarlarımız şu anda AB ve Japonya, ancak diğer ülkeler de çok hızlı büyüyor, bu yüzden kendimizi küresel bir şirket olarak görüyoruz” diyorlar. 2017’de 22 çalışan ile işe başlamışlardı, şimdi firmada 200’den fazla kişi çalışıyor. Milyarlarca dolar rezervi olan firmalar DeepL’i satın almak için teklifler veriyor. Ancak Kutylowski henüz bu taleplere karşı sessiz kalmayı tercih ediyor.
Her Şey Yüksek Hesaplama Gücü ile Mümkün
Sinirsel çeviri kavramı hala nispeten yeni, çünkü bunun için gerekli olan bilgi işlem gücü yalnızca birkaç yıldır mevcut ve maliyeti ancak uygun seviyelere inebildi. Özellikle son zamanlarda artan elektrik fiyatları, çok yüksek düzeyde güç çeken firma için bir problem oluşturabilir mi? Kutylowski, riskin yönetilebilir olduğunu söylüyor, “Bilgi işlem merkezlerimiz neredeyse tamamen yeşil elektrik teknolojisi kullanıyor. Bu nedenle fosil yakıt fiyatlarındaki dalgalanmalar bizi pek fazla etkilemiyor” diyor.
Pons‘un sunduğu online çeviri hizmeti ise çok farklı bir geçmişe sahip. 1978‘de kurulan bu yayıncılık şirketi, aslında devasa sözlükleriyle ünlü. Hemen hemen her öğrenci Fransızca veya İngilizce kelime haznelerini geliştirmek için bu firmanın sözlüklerini kullanmış olmalı. Online servislere olan ilgi nedeniyle artık kimse fiziksel sözlüklere başvurmuyor, almıyor.
Klett Gruppe‘nin bir parçası olan bu yayıncılık şirketi, baskı bağımlılığından kurtulmaya ve çevrimiçi uygulamaları, uygulamaları, e-kitapları ve indirmeleri dijital bir paket halinde pazarlamaya çalışıyor. Sundukları servislerden biri online çeviri hizmeti. Bu hizmeti 2001 yılında başlattılar.
Pons Online Dictionary‘nin yayın yönetmeni Jan Cloeren, „Google veya Microsoft‘ tan farklı olarak Pons, editörler tarafından oluşturulmuş ve dilsel olarak seçilmiş sözlüklerle kullanıcılara hizmet veriyor” diyor. “Makine çevirisi ve kontrol edilen içeriğin sağladığı ekstra güvenlik kombinasyonu kullanıcılarımız için ciddi bir katma değer yaratıyor.”
Pons, geleneksel çeviri dünyasında ortaya çıktığı için, yayıncılık şirketi zengin bir sözlük bilgi birikimine ve ilgili sözlük veritabanlarına sahip.
Cloeren yaptıklarını, uydu navigasyon sistemi ile bir şehirde yol bulmaya benzetiyor.
“Önemli olan hız ise, otomatik çeviri daha iyi bir seçim olacaktır. Ancak, çeviriyi kişisel katkılarla oluşturmak isteyenler, sözcüklere ve ifadelere bakmak için sözlük kullanmalı” diyor. “Sözlükteki her giriş, anahtar kelimenin farklı çeviri çeşitleri hakkında çok sistematik bir şekilde bilgi veren bir mikro öğretim birimi”.
Ana Odak Noktası: Eğitim
Pons kullanıcı topluluğu eğitim alanında kendilerini evinde hissediyor. Öğrenciler, kullanıcı grubunun önemli bir bölümünü oluşturuyor. Özellikle teknik ve ekonomik alanlarda profesyonel kullanıcıları da bulunuyor. Cloeren bu konu hakkında, “Profesyonel çevirmenlerden oluşan bu grubu da profesyonel kullanıcılar arasında kabul ediyoruz. Kişisel kullanıcı sayımız oldukça yüksek ve hizmetlerimizi masaüstünde, mobil cihazlarında ve seyahatte kullanıyorlar.”
Beceriksiz, komik ve hatalı makine çevirileri dönemi artık sona eriyor gibi görünüyor. Bu faydalı bir gelişme olsa da, bir önceki döneme ait garip çevirilerin de eğlenceli olduğunu söylemeden geçmeyelim.
Kaynak: Chip Dergisi - 2022