Çok değil, akıllı telefonların sadece 7 yıl gerisine gidiyoruz. Göreceğiniz, Nokia N95 ve ona benzeyen ceplerden farklı şeyler olmayacak. Mart 2007'de piyasaya sürülen bu telefon, daha önce olmadığı kadar çok işlevi küçücük gövdesine sığdırıyordu.
N95, piyasaya sürüldüğü yılın sonunda, hala sabit telefonların işe yaradığı bir dönemde, sadece İngiltere'de 1 milyonun üzerinde sattı. N95 ilk doğum gününü kutlarken Nokia, müthiş cebinin dünya çapında 7 milyon sattığını duyurdu. N95'in üretimi, 2010 yazına kadar devam etti.
O sıralarda firmanın konumu, çok daha farklıydı. Gartner'a göre Nokia 2007'de tüm telefon satışlarının yüzde 49.4'ünü elinde bulunduruyordu. Nokia N95 ise firmanın başarılarının zirveye ulaştığı andı; cihaz uzun bir süre boyunca, piyasadaki en iyi telefon olarak kabul edildi. N95'i elinize almak, adeta "geleceği avuçlamaktı."
Her şeyiyle eksiksiz
Donanımsal özelliklerin yaşlanması çabuk gerçekleşse de Nokia, N95 ile kağıt üzerinde rakiplerini fazlasıyla zorlamıştı. 16 milyon renk gösterebilen 2.6 inç'lik LCD ekrana sahip telefon 320x240 piksel çözünürlük sunuyordu. 5 megapiksel kamerası ise Carl Zeiss optikleriyle, otomatik odaklanma işleviyle, iyi bir flaşla geliyordu. ISO değerini, beyaz dengesini, kontrastı ve fazlasını değiştirmeniz mümkündü. N95 ile 640x480 çözünürlüğünde, saniyede 30 karelik videolar çekebiliyordunuz.
Nokia N95, dahili GPS ve kendi harita yazılımıyla gelen ilk telefonlardan bir tanesiydi. Telefonun ekranını yukarıya doğru kaydırdığınızda numara klavyesi ortaya çıkıyordu. Aşağı kaydırdığınızda ise film izlemek veya müzik dinlemek için özel denetimleri görüyordunuz. Hoparlörler ise şaşırtıcı biçimde güçlüydü. Telefon, popüler tüm dosya türlerini çalabiliyordu. N95'in ikinci sürümü, daha büyük ekrana ve 8GB depolama alanına sahipti. Bu sayede medya dosyalarını yanında taşımak isteyenlere daha geniş olanaklar sunuyordu.
Nokia N95'in özelliklerini saymakla bitirmek zor. FM radyoyla gelen telefonun Flash destekli bir web tarayıcısı, tam bir ofis yazılım paketi, Java ME ve Symbian uygulamaları için çoklu görev desteği, Wi-Fi, Bluetooth, videolu aramalar için ikinci kamera, TV'ye bağlanabilme ve video oynatabilme, microSD kart slotu, bir infrared portu, sesli komut desteği ve HSDPA desteği gibi yetenekleri de vardı. N95, her tür kullanıcıyı tatmin edecek bir özelliğe sahipti. Nokia N95 incelememizde de "mükemmele en yakın telefonun" N95 olduğunu söylemiştik.
Telefonun satışa sunulduğu sırada en iyi ikinci telefon, BlackBerry Curve 8300 idi, ancak BlackBerry o sıralar hala bir iş markasıydı. Motorola, Razr tasarımına yapışıp kalırken LG Prada dikkat çekmeyi başarmıştı. Sony Ericsson ise iyi "akılsız" cepler çıkarıyordu. Ancak hiçbiri, işlevsellik bakımından N95'in yanına yaklaşamıyordu.
Ancak bu, yoldan çıkmaya doğru giden bir trendi: Nokia'nın sadece donanımı geliştirip, cihazlarına daha çok işlev sıkıştırması, başarısını devam ettirmesini sağlamayacaktı.
İşler nerede yanlış gitti?
2007'nin başında Steve Jobs, San Francisco'daki Macworld'de ilk iPhone'u ortaya çıkardı. iPhone satışa sunulduğunda N95, cep satışlarını silip süpürüyordu.
İki cep arasındaki fark komikti. Kötü kamera ve 3G desteğinin olmaması, iPhone'un çoğu kişi tarafından bir başarısızlık olarak değerlendirilmesiyle sonuçlanmıştı. Ancak büyük dokunmatik ekran ve iOS platformu, bu değerlendirmelerin aksine ilgi çekmeyi başarmıştı. Apple'ın satış rakamlarında rakibini zorlamaya başlaması uzun sürmedi.
iPhone bir şeyi ispat etmişti: Arayüz ve basitlik, aslında kağıt üzerinde muhteşem görünen teknik özelliklerden baskın çıkabilirdi. N95, Symbian ile çalışıyordu. S60 arayüzü ise karışıktı - ancak bu, o dönem için alışıldık bir durumdu. Düğmelere basarak menüler içinde dolaşıp, derinlere dalarak aradığınızı bulmak zorundaydınız. 332MHz işlemci ve 64MB RAM'li N95, oldukça yavaş çalışıyordu. Telefon için uygulamalar vardı ve onu güncelleyebiliyordunuz, ancak bu işlemin kullanıcı dostu olduğunu söylemek zordu.
Tüm etkileyici işlevlerine rağmen N95'in arayüzünü kullanmak, yeni dokunmatik ekranlı cihazlara göre zahmetliydi. N95'in RAM miktarı iki katına çıkartılan yeni modeli bile yavaş çalışıyordu.
Apple ise 2008'de formülünü geliştirerek iPhone 3G'yi piyasaya sürdü. Bu arada HTC Dream (T-Mobile G1 olarak da tanınıyor) ile beraber Android adında yeni bir platform da ortaya çıkmaya başlamıştı.
Nokia, bir telefonun nasıl üretileceğini ve onu nasıl dayanıklı yapabileceğini çok iyi biliyordu. N95, tuğla gibi görünse de sayısız işlev sunuyordu. Kapaklı telefonlarla "candy bar" tasarımlı telefonlar arasında bir köprü kuran telefon, aynı zamanda bir telefondan beklenenlerin sınırını da genişletmişti. İçerik tüketimi ve içerik üretimi için yeni bir yol açmıştı.
Nokia'nın Symbian platformu için büyük yatırımlar yapması ve basit dokunmatik arayüzler için onu terk etmek istememesi, şanssızlıktı. Nokia hayranları yeni Android ve iOS cihazlarını oyuncak olarak nitelendirdiler. Ancak gelen uygulama trendini ve dokunmatik ekranların kolay kullanımını göz ardı ettiler. Nokia, Symbian döneminde bu işlerde gerçek bir başarı sağlayamadı.
Gelmiş geçmiş en iyi o mu?
N95'in görüşme kalitesi, bugünkü çoğu telefon kadar iyiydi. Bu, bugünkü önceliklerimizin ne kadar değiştiğini gösteriyor. Artık sadece konuşmak için telefon taşımıyoruz; her işimizi ona yıkabiliyoruz.
Peki N95, Nokia'nın gerçekten efsane olabilecek son cihazı mı? Lumia'ların satış rakamları N95'i geçse de bunun nedeni Nokia'nın daha çekici bir telefon üretmiş olmasından daha çok, akıllı telefonların gördüğü ilgiydi. Şirketin Android varken Windows Phone'u tercih etmesi de, sonun başlangıcı oldu. Bir süre sonra Nokia da Android'e döndü ama asle eski parlak günleri geri getiremedi. Üstüne üstlük, ciddi bir de el değiştirme yaşadı.
Bugünlerde tamamen ekrandan oluşan, yüzsüz, diktörtgen cihazlara sıkışıp kalmış durumdayız. Belki katlanabilir telefonlar bunu değiştirebilir ama henüz değil... Elimize alıp ittirip çekebileceğimiz, özel medya denetimi düğmelerine sahip bir telefonu bazen özlemiyor değiliz. N95, bizce cep telefonu dünyasının, gerçek akıllı telefonlara kadar en son ve en güçlü cebiydi ve efsaneler arasındaki yerini fazlasıyla hak ediyor...