Norveç’te yaşanan bir olay, yapay zekanın sorumluluğu ve etik sınırları hakkında ciddi tartışmaları yeniden gündeme taşıdı. ChatGPT’nin bir kişiyi çocuk katili olarak tanımlaması ve bu iddiaların tamamen uydurma çıkması, hem ülkede hem de uluslararası düzeyde büyük yankı uyandırdı.
Her şey, bir Norveçli vatandaşın arkadaşının ChatGPT’ye “Arve Hjalmar Holmen kimdir?” sorusunu sormasıyla başladı. ChatGPT, bu kişinin iki çocuğu öldürdüğünü ve üçüncü çocuğu öldürmek için plan yaptığını iddia eden bir hayat hikayesi uydurdu. Bu iddiaların gerçek dışı olduğu kısa sürede ortaya çıksa da, olayın etkileri oldukça ciddi oldu.
ChatGPT’nin bu uydurma hikayesi, yalnızca bir kişinin itibarını zedelemekle kalmadı, aynı zamanda yapay zekanın güvenilirliği ve sorumluluğu hakkında önemli soruları gündeme getirdi. Bu durum, mesleki unvanlarda hata yapmak veya doğum tarihini yanlış vermek gibi basit bir hata değil; doğrudan ölümcül sonuçlara yol açabilecek bir iftira niteliği taşıyor. Tüketici haklarını koruyan kurumlar, OpenAI’nin faaliyetlerinin incelenmesi için harekete geçti.
OpenAI müdahale etti
Olayın ardından OpenAI, ChatGPT’nin Arve Hjalmar Holmen hakkındaki sorulara doğru yanıt vermesi için müdahalede bulundu. Ancak yapay zekanın neden böyle bir iftirayı ürettiğine dair herhangi bir açıklama yapılmadı. Bu durum, yapay zekanın karar alma süreçlerinde ne kadar güvenilir olduğu sorusunu daha da önemli hale getirdi.
Bu olay, yapay zekanın gelecekteki rolü hakkında ciddi endişeler doğurmuş durumda. Yapay zekanın insanları “yargılayan, not veren ve günlük yaşamlarını etkileyen” bir konuma ulaştığında, kendi uydurduğu suçlara göre insanlara ceza vermeye kalkışması mümkün mü? Bu sorunun yanıtı, yapay zeka teknolojilerinin etik sınırlarının nasıl belirleneceğine bağlı. Ayrıca, yapay zeka teknolojilerinin hızla geliştiği bir dönemde, bu tür olayların önüne geçmek için daha sağlam bir denetim mekanizması oluşturulması şart.