Volkswagen'in "Dieselgate" olarak adlandırılan 2015 yılındaki dizel emisyonu fiyaskosu, COVID-19 salgınını saymazsak, muhtemelen son 10 yıl içerisinde otomotiv endüstrisinin yaşadığı en büyük sarsıntılardan biri olmuştu. Doğal olarak VW, bu aldatmacanın sonucunda, sektör yöneticilerinden ve hükumetlerden muazzam bir tepki görmüştü.
2016 yılında uzlaşma anlaşmalarının başlaması ile beraber Volkswagen Group, etkilenmiş olan araçların sürücülerine 9,5 milyar dolardan fazla ödeme yaptı. Bu devasa miktar, Federal Ticaret Komisyonu'nun (FTC) hazırladığı ve hafta başında yayınlanan rapor ile net bir biçimde ortaya çıktı. Volkswagen, Audi ve Porsche, toplamda "Temiz Dizel" olduğu iddia edilen araçların sahiplerinin %88'ine ödeme yapmak zorunda kaldı.
Tüketiciler genellikle iade seçeneğini veya tazminat ile erken kira sonlandırmasını tercih etmiş gibi gözüküyor. Bu da sürücülerin araçlarını adil bir pazar fiyatı ile geri vermelerine veya kiralanmış olan bir aracı, herhangi bir sorun yaşamadan ve ek tazminat alarak geri vermelerine imkan tanıdı. Dahil olanların %86 gibi muazzam bir kısmı nakit tercih etti. Diğer seçenek de VW'nin dizel araçları emisyon düzenlemelerine uygun bir şekilde düzeltmesi ve bir miktar tazminat ödemesiydi. Ancak araçtan tamamen vazgeçmek, pek çok kişinin birinci tercihi oldu.
FTC, Volkswagen'in tüm süreci yönetme şeklini överek "tarihin en başarılı tüketici telafi programlarından biri" tanımlamasını yapıyor. Volkswagen'in talepleri işleme sürecindeki verimliliğinin ve tüketicilere geçerli bilgi sunmasının övüldüğü raporda, geçmişte - tahmin edilebileceği gibi - tüketicilere geri ödeme yapmayı pek istemeyen firmalarla yaşanan bazı olaylardan da örnek veriliyor.
Dizel seçeneği, şu anda Volkswagen markasından tamamen çıkartılmış durumda ve genel olarak otomobil üreticisi tamamen elektrikli araçlara yönelme hedefine doğru ilerliyor.