Bugün milyonlarca bilgisayar kullanıcısını, hatta mobil cihazı etkileyen ve bir türlü çözüme kavuşturulamayan virüsler, uzun yıllardır kullanıcılarının ortak derdi olmayı sürdürüyor. Bu süre içinde virüslere karşı birçok uygulama geliştirilmiş olsa da, virüslerin tamamen ortadan kalkması hiçbir zaman söz konusu olmadı.
Kimi zaman kullanıcıları dosyalarından eden, bilgisayarları ve cihazları çökerten ve çoğunlukla hacker'lara hizmet eden virüslerden anti türde araçlarla kurtulmak bir yana, kullanıcıların bilinçli bir internet kullanıcısı olması son derece önemli; zira özellikle büyük bir virüs yuvası olan internette aslında hiçbir zaman güvende olmadığınızı hatırlatmak isteriz.
Ancak bu makalemizin konusu virüslere karşı geliştirilen ve bilgisayarları koruyan antivirüs veya benzeri araçlar değil. Biz bu kez daha çok virüslerin geçmişine inmek ve kat ettikleri yolu gözler önüne sermek istiyoruz. İlk kez virüs ne zaman ortaya çıktı ve en tehlikeli virüslerin bugünkü durumunu nasıl değerlendirmek gerekir?
Yıl 1944...
Teoride ilk kez virüs kelimesi 1944 yılında dile getirildi. O yılların önde gelen matematikçilerinden biri olan ve nükler enerji alanındaki çalışmalarıyla dünyanın yakından tanıdığı John von Neumann, bilgisayar virüslerinin varlığından ilk kez 1944 yılında bahsetmişti.
"Tehory of self-reproducing automata" olarak da bilinen eseriyle dikkat çeken Neumann, bilgisayarlar ile inan aklı arasındaki farkı irdeliyordu.
Ortalıkta henüz bir bilgisayar virüsü bile yokken virüslerin kendi kendine çoğalan bir bilgisayar kodu olduğuna ilk kez değinen isim olan Neumann, o yıllarda bugünün halini görmüş gibiydi. Zira virüsler çok yoğun bir şekilde çoğalması bir yana, gerçekten de kimseye ihtiyaç duymadan da bilgisayarlara yayılabiliyor.
Yıl 1960...
Neumann'ın bu konuşmayı yapmasının ardından geçen 20 yıl, onu haklı çıkaracaktı. Aynen Neumann'ın bahsettiği türde bir virüs olan Creeper, internetin atası olarak da bilinen ARPANET aracılığıyla 60'lı yıllarda ilk kez ortaya çıkmıştı.
Peki Creeper o yıllarda bilgisayarlara zarar verebilmiş miydi? Bu sorunun cevabına kesin bir dille hayır diyebiliriz; zira Creeper sadece ekrana "I'm the Creeper, catch me if you can" yani "Ben Creeper, yakalayabiliyorsan yakala" şeklinde bir metinle geliyordu. Bu şekilde Creeper'ın bilgisayarlara bulaştığı anlaşılıyordu. Ancak Creeper'ın bunun dışında bilgisayarlara herhangi bir zararı olmadı.
1974 yılına gelindiğinde virüsler daha da tehlikeli bir noktaya ulaşmıştı. Wabit isimli virüs, Creeper'ın aksine artık kullanıcıların canını sıkacak türdendi. Sürekli kendini çoğaltan ve sistem kaynaklarını tüketinceye kadar bu işlemi devam ettiren virüs, sistem çökmelerine sebebiyet veriyordu.
Yıl 1982...
Bilgisayarların çökmesine sebep olan Wabit, ilk tehlikeli virüs olarak da bilinir; ancak bu virüsler yayılma şansı bulamadığından kullanıcılar için hiçbir zaman ciddi bir tehdit oluşturmamıştır. Ancak 1982 yılına gelindiğinde artık binlerce kullanıcıyı etkileyen bir virüs de kapıyı çalmaya başlamıştır.
82 yılından önce bilgisayarlar farklı işletim sistemlerini kullandığından aynı işletim sistemini kullanan geniş kitlelere ulaşmak mümkün değildi. Ancak Apple'ın yavaş yavaş etkisini hissettirmeye başladığı 80'li yıllarla birlikte, birçok kişi Apple markalı bilgisayar satın almaya başladı. Henüz Windows'lu PC'ler ortalıkta yoktu.
Bu da virüslerin aynı sistemi kullanan binlerce kişiye daha kolay bir şekilde ulaşabilmesine ön ayak oldu. Elk Cloner ismi verilen bir yazılım, disketleri kullanarak Mac bilgisayarlar arasında yaygınlaşmaya çalışıyordu. Creeper'a benzer şekilde bilgisayarlara zarar vermeyen Elk Cloner, ekranda beliren bir mesajla kullanıcıları selamlıyordu.
Yıl 1995...
1995 yılından günümüze artık milyonlarca kullanıcı Windows işletim sistemlerini tercih ediyor. Elbette milyonlarca insanı tek çatı altında birleştiren böylesine bir işletim sistemini hedef alan virüslerin sayısı da oldukça fazla oluyor ve virüsler hiç olmadığı kadar hızlı bir şekilde kitlelere ulaşabiliyor.
İnternetin doğmasıyla birlikte ise virüsler yeni bir dönemin kapılarını aralıyordu. İnternete bağlı her bilgisayara bulaşmaya çalışan sayısız virüs, kullanıcıların bilgisayarlarına artık çok daha kolay bir şekilde girebiliyor ve istediğini yapabiliyor. Bir dönem disketleri kullanmak zorunda kalan virüsler, artık yaygınlaşmak için sadece internete bağlı bir bilgisayara ihtiyaç duyuyor. Özellikle kendini güvenlik yazılımlarıyla koruma altına almayan kullanıcılar, virüslerin ilk hedefi olmaktan kurtulamıyor.
1995 yılına kadar Microsoft Word'ü kullanarak yayılan makro virüsleri etkisini gösterdi. Daha sonra e-posta yoluyla yayılan virüsler, anlık mesajlaşma yazılımlarına kadar sokulmayı başardı. Napster, Limewire ve Bittorrent platformları da virüslerin uğramadan geçmediği kalabalık platformların başında yer aldı.
Yıl 2006...
Hatta virüsler artık bilgisayarı bırakıp, mobil cihazlarımızda da cirit atıyor. USB hafızalara bulaşan virüsleri bir yana bırakacak olursak, virüslü iPod'ların 2006 yılında satışa sunulması da hafızalara kazındı.
Virüsler her ne kadar hızla çoğalıyor olsa da, artık virüslere karşı savaş veren güvenlik yazılımları mevcut. Ancak bu yazılımları tek başına kullanmak hiçbir zaman yeterli değil; zira internette tıklanmaması gereken bir linke tıklamak ya da güvenilir olmayan bir içeriği bilgisayara indirip çalıştırmak tamamen kullanıcının insiyatifinde ve güvenlik yazılımlarının bu tip durumlarda size katkısı çok sınırlı.
Virüslerin birinci tercihi her zaman yaygın kullanılan ve popüler olan araçlara saldırmaktır. Windows, milyonlarca kullanıcının ortak seçimi olduğundan her zaman virüslerin hedefindedir ve bundan sonra da bu tablo farklı olmayacaktır. Aynı şekilde, Android ve iOS gibi mobil platformlar da virüslerden paylarını fazlasıyla alıyor.
Buna paralel şekilde, örneğin Linux'un daha az popüler olması da virüslerin bu işletim sistemleri için daha az geliştiriliyor olması anlamına geliyor.