Sinking City oyunu ile tanışmamızın hikâyesi biraz ilginç aslında. Frogware'in çok önem verdiği otomatik şehir oluşturma motorunun tanıtımı için Facebook'da düzenlediği 8 saatte şehir oluşturma challenge'ına denk gelmiş ve Barselona ile New York karşısında İstanbul'a oy verip İstanbul'un kazanması için insanları organize etmiştik. İstanbul kazandı elbette ve eminim bu Frogware için iyi bir meydan okuma olmuştur. Fatih bölgesini tasarladıkları videoyu buraya tıklayarak izleyebilirsiniz. Her neyse, oyunu görür görmez dikkatimizi çekmişti. En sonunda oynama şansına da kavuştuk.
Frogware, dedektiflik oynamayı sevenler için eğlenceli Sherlock Holmes oyunları ile kendine haklı bir ün yapmış bir firma. Bulmaca çözme ve ipuçlarından tümevarım yapmayı sevenler için bu sefer dünyanın en ünlü dedektifini emekli edip çıtayı biraz daha yükseltiyorlar. Sinking City, oyuncuları açık dünya lovecraft evreninde, yarı batık bir şehirde bir yandan gördüğü hayallerin sebeplerini ortaya çıkarmaya çalışırken bir yandan da şehirdeki çarpık olaylar zincirini çözmeye çalışan dedektifin yerine koyuyor. Dedektifimiz Charles Reed'in, gördüğü korkunç halüsinasyonların doğrultusunda geldiği Oakmont, gizemli bir sel tarafından işgal edilmiş ve halkı da doğaüstü güçlerin etkisinde kalmış gizemli bir şehir. Şehre varır varmaz, garip siması ile dikkat çeken şehrin zenginlerinden Robert Throgmorten'ın kayıp oğlunu bulmasına yardımcı olarak başlıyoruz. Bu ilk dava aslında oyunun mekaniklerine ısınmanız için oldukça yardımcı oluyor. Oyunun açık dünya kısmına ancak bu davayı çözdükten sonra ulaşabiliyoruz.
Görevleri kendiniz keşfetmelisiniz
Mekaniklerden söz açılmışken, daha önce herhangi bir Sherlock Holmes oyunu oynamış olanlara çok yabancı gelmeyecektir. Ancak ilk defa oynuyorsanız, diğer çoğu oyunun aksine görevinizin haritada gösterilmemesine alışmanız gerektiğini söylememiz gerekiyor. Yapmanız gerekenlere karar verebilmeniz için oldukça büyük olan şehirde çeşitli yerlerden ve suç mahallerinden ipuçlarını toplamanız ve ardından bir gizemi çözmek için tüm bulduğunuz ipuçlarını birbiri ile ilişkilendirerek sebep sonuç ilişkilerini ortaya çıkarmaya çalışıyorsunuz. Ne yapmanız gerektiği konusunda kendiniz bir sonuca varmış olsanız bile bunu oyun içinde ipuçları ekranından ispat ederek aktif hale getirmeniz gerekiyor. Yoksa devam etmeniz mümkün olmuyor. Daha fazla sebep sonuç ilişkisine ulaşmak için ise şehir hastanesindeki hasta kayıtlarını ya da karakoldaki dava dosyalarını ve yerel gazete arşivlerini sık sık araştırmayı da unutmamak gerekiyor.
Vicdanınız ne söylüyor?
Bazen de vardığınız sonuçlar karşısında sübjektif davranmanız gerekiyor. Bir karakter soğukkanlı bir katil mi, yoksa yaşadığı doğaüstü olaylar nedeniyle oluşan davranışlarından sorumlu değil mi? Onu yetkililere teslim etmeli mi yoksa serbest mi bırakmalı gibi konular size bırakılıyor. Bu kararlarınızın hikâyenin akışına pek etkisi olmasa da vicdanınız ile sizi karşı karşıya bırakıyor. İlk başta bu nasıl karakter tasarımı dedirten ancak sonradan bilinçli olarak yapıldığını anladığınız birbiri ile düşman maymun soyundan gelen Throgmortons ile balık soyundan gelen Innsmouthers ailesinden karakterlere yardımcı olmaya çalışırken şehri yavaş yavaş tanımaya başlıyorsunuz. Frogwares, her zamanki dedektiflik temasını işlerken bir yandan da lovecraft evreninin tüm korku öğelerini ve o karamsar havasını oyuna çok başarılı bir şekilde yansıtmayı başarmış. Şehrin tasarımı gerçekten çok başarılı, yosun ve deniz canlıları artıklarının sardığı ahşap binalarla çevrili yarısı suya batmış caddelerde gezerken neredeyse o küf ve tuz kokusu burnunuza geliyor.
Şehir etkileyici ama dolaşmak o kadar değil
Yaratılan dünyanın atmosferi her ne kadar çok etkileyici olsa da şehrin içinde br yerden bir yere gitmek emin olun o kadar eğlenceli olmuyor. İpuçlarının olduğunu tahmin ettiğiniz noktaya ulaşmak gerçekten çok zaman alıyor. Üstelik her zaman orası doğru yer de olmayabiliyor. Yolunuzun üzerindeki sel altında kalmış caddeleri aşmak için ise motorlu tekneleri kullanıyorsunuz. Keşfettikçe hızlı seyahat noktası olarak işaretleyebileceğiniz telefon kulübeleri yardımınıza koşuyor. Ancak bu durumda da normalin üstünde yükleme sürelerine katlanmanız gerekiyor. Oyunu denediğimiz Xbox One X'de bile bu sürenin oldukça yüksek olduğunu söylemem gerekiyor. Elbette çeşitli yerlere seyahat ederken, zaman zaman karşınıza çıkan korkunç canavarlarla hayatta kalma mücadelesine de girmeniz gerekiyor. Frogware'in diğer oyunlarından farklı olarak Sinking City'de aksiyonun dozu da biraz artırılmış. Ancak ne yazık ki silahların vuruş hissiyatı yeterince başarılı değil. Ayrıca yaratıkları neresinden vurduğunuzun bir önemi olmaması da oldukça garip. Küçük yaratıklar ile büyük yaratıkları öldürmek için değişen tek şey ne kadar kurşun isabet ettirdiğiniz oluyor. Oyuna katılan bu grotesk yaratıklar lovecraft temasını güçlendirmesi için ne kadar doğru bir seçim olmuş olsa da bir süre sonra eğlenceli olmaktan çok sinir bozucu olmaya başlıyor.
Teknik problemler yama ile düzeltilmeyi bekliyor
İlerde belki yamalar ile düzeltilebilir ama oynadığım sırada Sinking City'de birçok teknik problem ile de karşı karşıya kaldığımızı söylememiz gerek. Örneğin daha önce de bahsettiğim uzun yükleme sürelerine ek olarak Xbox One X'de bile ekran yırtılmaları görmek oluşturulmaya çalışan havayı bozuyor. Benzer durum seslendirme ve ara sahnelerde de mevcut. Ancak oyunun grafik kalitesine eleştiri getirmek haksızlık olur. O konuda oldukça başarılı. Türkçe desteği sunması özellikle de okuduğunuzu anlayıp yorumlamanız gereken bu tür bir oyunda çok büyük bir avantaj. Nadir Türkçe desteği sunan oyunlardan sonra İngilizce bilmeyen oyun severleri de kendine çekecektir. Hikaye oldukça uzun. Her ek görevi de yapmayı planlıyorsanız çok uzun bir dedektiflik romanı okuyormuşsunuz gibi hissetmeniz de olası.
Sinking City, hikayesi ile özellikle lovecraft evrenini sevenlerin aklında yer edecek bir oyun olmuş. Açık dünya olması ile yakın zamanda çıkan çizgisel Call of Cthulu'dan ayrıştığını söyleyebiliriz. Sinking City'yi bu oyunla kıyaslamak doğru olmaz. Grafikleri kat kat daha güzel ve oynanış olarak da daha çok Vampyr'i andırıyor. Dövüş mekanikleri iyi değil ve kendini çok tekrar ediyor ancak bu oyundan uzak durmanız için bir neden değil. Bence sırf H.P. Lovecraft anısına bile Sinking City ziyaret edilmeyi hak ediyor.
75/100
Yapım: Frogware/Bigben Interactive
Tür: 3. Şahıs Aksiyon Macera
Platform: XONE, PS4, PC
Web: www.thesinkingcity.com