Araştırmacılar Stonehenge’in yatay merkezi megaliti Sunak Taşı’nın bilmecesini çözmüş olabileceklerini söylüyorlar ve bu gizemli megalitin Avrupa’dan artan göç döneminde Neolitik Britanya’nın kimliğini koruma girişiminin bir parçası olarak inşa edildiğini öne sürüyorlar.
Bu antik anıtın yaratıcıları, yüzlerce kilometre öteden gelip devasa taşlar kullanarak onu inşa ederek ulusu birleştirmeyi ummuş olabilirler. Ancak adanın yerli nüfusu zaman içerisinde yeni gelenlerle değiştirildiği için sonuçta başarısız oldukları söylenebilir.
Yeni teori, Stonehenge’deki altı tonluk Sunak Taşı’nın başlangıçta güneydoğu İngiltere’de bulunan Salisbury’deki yerinden yaklaşık 700 kilometre uzaklıktaki kuzey İskoçya’dan getirildiğine dair kısa bir süre önce yapılan keşfi takip ediyor. Bu keşfin öncesinde, anıtın “mavi taşlarının” yaklaşık 225 kilometre uzakta, Galler’deki Preseli Tepeleri’nden geldiği ve daha büyük sarsen taşlarının Stonehenge’in 24 kilometre kuzeyinde çıkarıldığı belirtiliyordu.
Çalışmanın yazarı Profesör Mike Parker Pearson yaptığı açıklamada, “Tüm taşlarının uzak bölgelerden geldiği gerçeği, onu Britanya’daki 900’den fazla taş çemberi arasında eşsiz kılıyor ve bu taş çemberinin siyasi olduğu kadar dini bir amacı da olabileceğini; Britanya halkları için bir birlik anıtı olarak, ataları ve kozmosla olan ebedi bağlarını kutlamak için kullanılabileceğini gösteriyor” diyor.
Britanya ve Avrupa’da bulunan diğer tarih öncesi megalitler, ortalama olarak sadece 7 kilometre uzaklıktan taşınan kayalardan yapılmışlardır. Araştırmacılara göre Stonehenge, “inşaatçılarının Britanya’nın büyük bir bölümünde veya tamamında -sonuçta başarısız olan- bir tür siyasi birlik ve ortak kimlik kurmaya çalıştığı bir anıt olarak öne çıkıyor ve bu olağanüstü ve yabancı kayaları bir araya getirerek uzak ve uzak toplulukları simgeliyor ve temsil ediyor.” Örneğin, “Sunak Taşı’nın, Kuzey İskoçya'daki Neolitik halk tarafından bir katkı veya hediye olarak getirildiği, belki de bir ittifakı güçlendirmek veya Stonehenge’in inşasının temsil ettiği ve somutlaştırdığı olağanüstü uzun mesafeli işbirliğine katılmak için getirildiği” tahmin ediliyor.
Parker Pearson, bu inanılmaz antik çabayı yorumlarken, “Stonehenge bölgesi ile Kuzey İskoçya arasındaki mimari ve maddi kültür benzerlikleri artık daha mantıklı geliyor” diyor. Yazarlar, örneğin Stonehenge’i inşa eden işçilerin yaşadığı Neolitik köydeki evlerin, aynı dönemden Orkney’deki antik evlere düzen olarak dikkat çekici derecede benzediğini ve bunun Güney İngiltere ile Kuzey İskoçya arasındaki antik kültürel bağı vurguladığını belirtiyor.
Devasa, yatay Sunak Taşı yapısı da yalnızca Kuzey İskoçya’da bulunan yatay taş çemberlerindeki benzer blokların boyutuna ve yönelimine benziyor. Ayrıca, kuzeydoğuya doğru daha alçak ve güneybatıya doğru daha yüksek olan bu İskoç anıtlarının kademeli yüksekliği de Stonehenge’deki sarsenlerin düzenlenmesinde görülebiliyor.
Çalışmanın yazarları parçaları bir araya getirerek Sunak Taşı’nın muhtemelen Stonehenge’e, simgesel yapının inşasının ikinci aşamasında ulaştığını öne sürüyorlar. Bu kronoloji, ada Neolitik toplumunun genetik ve kültürel mirasını etkileyen, bozkır kökenli göçmenlerin anakara Avrupa’dan Britanya’ya akın etmesiyle oluşan önemli bir nüfus çalkantısıyla örtüşüyor.
Bu yüzden araştırmacılar, Sunak Taşı’nın Stonehenge’e eklenmesinin bir birlik oluşturma girişimiyle bu krize karşı bir hareket olabileceğini belirtiyor. Ancak, Stonehenge tamamlandığı sırada, adadaki yerli nüfus muhtemelen neredeyse tamamen bozkır kökenli kültürle değişmişti. Bu yüzden de Stonehenge’in birlik çabasının başarısız olduğunu söylüyorlar.
Çalışma Archaeology International dergisinde yayımlandı.