Star Wars ismi artık üç nesle yayılmayı başarmış, benim bildiğim dünyanın hemen her yanında o ya da bu şekilde duyulmuş efsane bir isimdir. İlk filminden bugüne kadar geçen süre içerisinde kim bilir kaç defa izledik, kaç defa Star Wars karakterlerine büründük, kaç defa elimize aldığımız bir objeyi ışın kılıcıymışçasına etrafa salladık?
Benim jenerasyonum birçok efsane ismin yanında, Star Wars ile de büyüdü. Orijinal filmlere sinemada yetişemesem de, doksanlı yılların sonunda üretilen remake'lerini izlemek için sinema kuyruğunda heyecanla beklediğim anları dün gibi hatırlıyorum. Sonra da yeni filmlerin çıkacağını duyduğumda yaşadığım heyecanı ve pek tabii Jar Jar ile tanışıp "Abi biz ne izledik?" diye sinemadan çıkışımı... Koleksiyoncu olmamın sebeplerinin başında da Star Wars yer almaktadır. Küçükken hep oyuncakları alınırdı bana, (Bilsem kutularını açar mıydım onların!) oyun diye Star Wars, Ninja Turtles, G.I. Joe oyuncakları ile oynardık. Fakat Star Wars hep çok baskındı. Özellikle orijinal üçlemenin tamamlanması ile birlikte hem sinema, hem de Nerd kültüründe bambaşka bir yere sahip oldu. Pek tabii onun bu muazzam şöhreti, son film döneminde birçoğunuzun gördüğü üzere Yoda sembollü ambalajlara sarılmış portakal satılmasına kadar ilerledi. Eh, bu da kapitalizmin ne yazık ki değişmeyen bir huyu; yapacak bir şey yok.
Yani Star Wars ismi o kadar büyük bir kitleye hitap etmeyi başarıyor ki onu her türlü kullanmak mümkün. Açıkçası ben işlere olumlu yönünden bakmaya çalışıyorum ama büyük bir Star Wars hayranı olsam da bu isimle birlikte ortaya çıkan azotlu karışımlara da lafımı esirgemem. Malumunuz Star Wars filmleri kadar oyunları da dikkat çeken başlıklar arasında yer alır. Özellikle Star Wars: Dark Forces ve onu takip eden Star Wars Jedi Knight: Dark Forces II isimli oyunlar, film izleyicilerini bambaşka bir platform olan PC ile resmen kucaklaştırmıştır. Yine benzeri dönemde üretilen ve onlarca Joystick harcamamız sebep olan X-Wing oyunlarıysa, filmde izlenip de özenilen uzay savaşlarını birinci elden deneyim etmemize olanak sunmuştu. Aradan geçen yıllar içerisinde birçok Star Wars oyunu üretildi ve evet, özellikle 2000 yılından sonra pek de kaliteli Star Wars oyunları deneyim edemedik. Fakat ilki iki yıl önce piyasaya çıkan Star Wars: Battlefront, yüksek çözünürlükteki grafikleri, harika atmosferi ve dikkat çeken multiplayer desteği ile Star Wars ismini oyun dünyasında yeniden yükseltmeye başladı. Nitekim bu yükseliş oyun içerisindeki bazı sorunlar yüzünden çok da uzağa gidemedi. Serinin ikinci oyunuysa ilk oyundaki hatalardan olabildiğince kaçmaya çalışır halde piyasaya çıktı. Gelin Battlefront II neymiş, ne değilmiş biraz daha yakından bakalım...
Galaksi de olsa, hikaye önemli azizim
Star Wars, bilim kurgu temelleri kadar senaryosu ile de beğeni kazanan bir isimdir. Özellikle son olarak beyaz perdeye gelen Rouge One, Star Wars'un hikâye akışına önemli bir yama yapmayı başarmıştı. Hemen her Star Wars oyununda da hikâyeye bir şekilde anlam kazandırılmaya çalışılır. Genelde Aydınlık ve Karanlık tarafın konu alındığı hikâyelerde, bir şekilde bu iki taraf karşılaşır ve olaylar gelişir.
İlk Battlefront yapımında hikâyeye dair neredeyse hiçbir şey bulunmaması, oyunun en önemli eksiklerinden bir tanesiydi. Nitekim ikinci oyunda 13 bölümlük bir senaryo söz konusu. Oyunumuza İsyancıların Mon Calamari Star Cruiser isimli gemilerinden birisi içerisinde tutsak olan Iden Versio ile başlıyoruz. Bir kumandan tarafından sorguya çekilen Versio, aslında bilerek ve isteyerek buraya gelmiş. İsyancılar, ondan İmparatorluğun gizli bilgilerini sunan şifreleri talep ediyorken, Veriso da İsyancıların ellerindeki bilgileri ortadan kaldırmak için uğraşıyor. Bu noktada oyuna Verisio'nun droid'i olarak başlıyoruz. Etrafa görünmeden Versio'nun hücresine ulaşıyor ve tüm bilgileri silmesini sağlıyoruz. Bir yandan da oyuna başlamış oluyoruz ve İmparatorluğun en seçkin birliklerinden birisi konumundaki Inferno Squad'ın içerisindeki rolümüze bürünüyoruz. Iden Versio, Gideon Hask ve Del Meeko'dan oluşan ekip, oyunun başındaki kaçış sahnesinin arından ışık hızına geçiyor. Zıplama gerçekleştikten sonra varılan noktaysa tam da Battle of Endor olarak bilinen savaşın ortasına açılıyor.
Return of the Jedi'dan bildiğimiz bu savaşın oyunda böylesine güzel bir atmosfer aracılığı ile sunulması iyi bir başlangıç olmuş. Tabii biz oyunda ilerlerken, İmparator'un ölüm haberini alıyoruz. Günün sonunda tam olarak ölmemiş, güce karışmış olan Palpatine, bir şekilde Generallerine emir yağdırmayı sürdürüyor. Bunların en başında, hayattayken depoladığı eşyaların yok edilmesi geliyor. Bu göreve giden Del Meeko ise Luke Skywalker ile karşılaşıyor.
Ufak bir etkinlik sonunda yok edilecek noktaya varılıyor ve burada Luke Skywalker benim gibi genişletilmiş evren okurlarının çok iyi bileceği bir hamle yapıyor ve tüm envanter arasından ufak bir diski alıyor. Bu disk hakkında oyunda pek tabii herhangi bir bilgi verilmiyor ama içlerinde ölen Jedi Ustalarının öğretileri olduğunu bizim gibi Nerd'ler çok iyi biliyor.
Hızlı bir şekilde ilerleyen ana senaryo esnasında Star Wars evreninin en bilinen gezegenlerini dolaşıyor, ana senaryoya etki etmiş birçok olay ve karakterle karşılaşıyoruz. Zaten bu senaryo esnasında Luke, Kylo, Han ve Leia gibi birçok kahramanı deneyim etme şansımız oluyor. Kahramanlar pek tabii bir hayli güçlü ve ölmeleri için gerçekten çok fazla ateş gücü altında kalmaları gerekiyor. Özellikleri yıkıcı ve bilgisayara karşı deneyim edilen oyunlarda yapay zekânın bu arkadaşlara karşı pek şansı olmuyor. Ana senaryoya akıllıca yerleştirilmelerinden dolayı da pek sırıtmıyorlar. Fakat hikâye, oyunculara hem Aydınlık hem de Karanlık tarafı deneyim ettirmek için orta yerinden yarılıyor.
Ana fikir, ölümden geri gelen Palpatine'in verdiği emirlerin, eski İmparatorluk düzenine göre bile fazla canice ve bencilce olması; en azından Iden Versio böyle düşünüyor. Böylece toplamda üç kişiden oluşan Inferno takımından iki kişi, İmparatorluğa karşı cephe alıp İsyancılara katılıyorlar. İşte senaryo böyle bir dönüş yaşadığı zaman da benim gibi Star Wars tutkunlarının eli ayağı titriyor. Gerçekten sadece ana senaryoda her iki tarafı da deneyim edebilelim diye insanlar nelerle uğraşmış...
Her bir yandan ateş ediyorlar
Ortalama dört - beş saat gibi kısa bir sürede biten ana senaryoyu, pek tabii multiplayer takip ediyor. Birçoğunuzun çok iyi bildiği üzere Battlefront serisinin esas olayı multiplayer. Yeni oyunumuzda da altı farklı multiplayer mod bulunuyor. Bunlardan ilki Galactic Assault olarak isimlendirilen ve 40 kişilik haritalara ev sahipliği yapıyor. Galactic Assault modunda genel olarak bu zamana kadar izlediğimiz filmlerde ikonikleşmiş yerleşim noktalarında farklı görevler yapmaya çalışıyoruz. İlk oyundan deneyim ettiğimiz bazı haritalar, farklı şekillerde yine karşımıza çıkıyor. İkinci büyük mod ise Starfighter Assault oluyor. Birbirinden farklı uzay gemisine ev sahipliği yapan bu modda, tıpkı Galactic Assault'dakine benzer şekilde farklı görevleri tamamlamaya çalışıyoruz.
Bu noktada oyunun uzay savaşlarına da değinmekte fayda var. Tıpkı ilk oyundaki gibi hızlı ve geniş bir uzay savaşı mekaniği ile karşılaşmaya hazır olun! Kontroller ilk başta birazcık zorlayıcı gibi gelse de birkaç denemeden sonra işi tam anlamıyla kavrayacağınızın garantisini verebilirim. Farklı uçak modellerinin, farklı şekillerde kullanılıyor olması da cabası. Yani bir Tie-Fighter ve Tie-Interceptor arasındaki hız bile büyük fark yaratıyor. Neyin nereden geldiğini anlamaksa esas zaman alan kısım. Acaba bir düşman arkanızda mı, yoksa ana hedef olan devasa gemiden top atışlarına mı isabet oluyoruz? Ah, birisi gemime kitlendi ve güdümlü roket attı! Şimdi ne tarafa kaçmalıyım? İşte tüm bu sorulara cevap ararken defalarca yok olacaksınız ama merak etmeyin, kısa sürede her şey yoluna girecek. Arcade oyun moduysa bu oyunun en eğlenceli yapılarından birisini sunuyor. Birçok farklı haritanın olduğu bu modda, amaç üç farklı zorluk derecesinde de üç yıldız seviyesinde mücadele etmek. Fakat işin güzel kısmı, zorluk seviyesi arttığı zaman, düşmana birçok bonus ve bize de birçok debuff geliyor olması. Normal şartlarda 50'ye 50 şeklinde mücadele edilen haritalarda, seviye zorlaştıkça bizim asker birimimiz azalıyorken rakip tarafın artıyor. Ayrıca bizim tarafın yapay zekası giderek kötüleşiyor ve karakterimizin can dolma hızı giderek yavaşlıyor.
Bu ve benzeri zorluklara karşı gelmekse gerçekten çok keyifli! Heroes vs. Villians ise isminden de anlaşılabileceği üzere Aydınlık ve Karanlık tarafın farklı kahramanlar seçerek birbirine girişmesi üzerine kurulu. Dörder kişilik takımların, nispeten ufak bir harita üzerinde birbirine üstünlük kurmasına dayalı olan oyun yapısı, ne yazık ki beni pek cezbetmedi.
Özellikle birlikte dolaşmayı başaran tarafın, düşman üzerinde büyük bir etkisi var. Ayrıca savaşlar da çok hızlı bitiyor. Yani o ışın kılıçlarının bir araya geldiği nokta, sürekli cazur cuzur ardı arkası kesilmeyen vuruşlardan öteye gidemiyor. Blast oyun modeli ise tıpkı ilk oyunda olduğu gibi klasik Deathmatch modu olarak karşımıza çıkıyor. Toplamda 20 kişinin bir arada deneyim ettiği oyunda, belirtilen öldürme sayısına ilk ulaşan taraf haritayı kazanıyor.
Son modumuzsa Strike. Battlefront II ile birlikte eklenen bu yeni modda, kahramanların ya da araçların olmadığı, ufak bir haritada sekize sekiz mücadelelerde bulunuyoruz. Pek tabii içerisine daldığınız mod ne olursa olsun, seçtiğimiz sınıfı diğerlerinden farklı kılan Star Card'lar oluyor. İlk oyundan da aşina olduğumuz Star Card'lar sayesinde, karakterimize farklı özellikler ekleyebiliyor, halihazırda olan özelliklerini geliştirebiliyoruz. Misal Assault sınıfı oynayan bir oyuncu olarak bomba konusunda kendinizi geliştirmeniz büyük bir avantaj zira böylece attığınız bombaların etki alanı ve verdiği zarar miktarı büyük oranda artış gösteriyor.
Toplamda dört farklı kart seviyesi bulunuyor. Common olarak başlayan kartlar, Epic seviyesine kadar ilerliyor. Bu upgrade'leri yapmak için de bolca görev yapıp, oyun içi kredi ile kutu almamız gerekiyor. Kutulardan çıkan "part"lar sayesinde de hâlihazırda elimizde olan kartları güçlendirebiliyoruz. Her sınıf toplamda üç farklı kart ile karakterini güçlendirebiliyoruz. Bu sebepten ilk başta severek oynayacağınız bir iki sınıf seçip, onlar üzerine yoğunlaşmanızı tavsiye ederim. Ayrıca kullanacağınız silahlara alışmak da en az sınıf kadar önemli. Her sınıf birden fazla silah ile oyuna girebildiği için, nasıl bir oyun deneyimi yaşamak istediğinizi belirlemek de büyük önem arz ediyor. Silahların menzilleri, ilk oyuna göre büyük oranda fark yaratıyor. Özellikle keskin nişancı tüfeği sınıfına giren silahların o kadar da uzak mesafelere nokta atışı yapamıyor olması büyük bir fark. Ayrıca menzil daraldıkça, silahların verdikleri hasarlar da büyük oranda artıyor. Silah çeşitliği ile birlikte nasıl bir karakteri deneyim edeceğimizi kestirdikten sonrası zaten kolay.
Bu arada kahraman sınıfına giren arkadaşlar da multiplayer haritalarda kısa sürede ölebiliyorlar. Yine de akıllıca hareket edip, herkesin ortasına dalmadıkları sürece büyük bir tehdit olmayı sürdürüyorlar.
Kocaman bir dünya
Bugüne kadar Star Wars filmlerinde gördüğümüz ve bu evrende büyük öneme sahip olan 14 farklı harita bulunuyor. Bu haritalar arasında Hoth, Jakku, Kamino, Kashyyyk ve Naboo gibi efsane yerler söz konusu. Bölgeleri filmdeki versiyonlarına büyük oranda bağlı kalarak oyuna aktarmayı başarmış olan yapımcı ekip, Frostbite 3 grafik motorunun iyi yönlerini net bir şekilde ekrana yansıtmayı başarmış. Böylece oyuncu olarak gerçekten de mekânlar içerisinde resmen film havası solumayı başardım.
Müzikler hakkında sanıyorum pek bir şey söylemeye gerek yok; her daim olduğu gibi yine muhteşemler ve oyuncuyu resmen çekip, Star Wars evreninin merkezine koyuyorlar.
Pek tabii Battlefront II'nin birçok sıkıntısı da mevcut. Bunların en başında, Frostbite grafik motoru hayatımıza girdiğinden beri değişmeyen bir klasik olan fizik motoru sorunları yer alıyor. Her oyunda illaki saçmalayan grafikler göreceksiniz diyebilirim. Ayrıca hazırlanan haritalara nazaran, sadece zıplama opsiyonu olması, bir yere tutunup çıkamıyor olmak büyük bir sorun yaratıyor. Kahramanlar yoğun saldırı altında kolay ölüyor olsalar da özellikle açık alanlarda tüm rakiplerini kıtır kıtır doğruyorlar ve inanın onları durdurmak çok zor.
Diğer sınıflar arasındaki dengede de büyük problemler bulunuyor. Özellikle oyunu çok oynayanları açık ara ödüllendiren sistem yüzünden, oyun içerisinde gözle görülebilir bir dengesizlik oluyor. Bu da korkunç bir Metagame oluşmasına zemin hazırlıyor. Özellikle böylesine rekabete açık oyunlarda metagame olmaması kesinlikle büyük sıkıntılardan bir tanesidir. Tüm bu dinamiğin arasına bir de maç sonrasında kazanılan yetenek puanlarının azlığı eklenince, Battlefront II sadece onu çok oynayandan başkasını ödüllendirmeyen bir yapıma dönüşüyor. Loot Box'lar ile farklı eşyalara sahip olmaksa inanın başka bir dram. Hem çok pahalılar, hem de kim bilir içinden ne çıkacak... Yani Loot Box içerisinden o kadar farklı şey çıkabiliyor ki karakter gelişimine etki edecek başlıklara ulaşmak uzun vakit alıyor. Ayrıca muazzam bir tek kişilik senaryo yaratılabilecekken sırf her iki tarafla da oynansın diye çok gereksiz bir hikâye deneyim etmiş olmak da bir diğer can sıkıcı nokta.
Genel olarak baktığımızda Star Wars: Battlefront II tek kişilik senaryosu ile yeni karakterleri bu evrene eklemeyi başarmış, farklı sınıflar ve haritalarla ilk oyunun bir adım ötesine geçmiş, uzay savaşları ile skalayı iyice yukarı çekmeyi başarmış bir yapım. Fakat içerisinde barınan sıkıntılardan kurtulmadığı sürece, oyuncular onu terk edip gidecektir. Hele hele oyun çıktığı zaman yaşanan dramdan sonra, Battlefront II'yi hak ettiği yere getirecek önemli güncellemelere ihtiyacı olduğu kesin.
KARAR
Oyun o beklediğiniz kusursuz Star Wars deneyimini sunamasa da kısa dönemde sizi hayli eğlendirecektir. Gerisi EA'in microtransaction politikasına kalmış.
ARTILAR: Harika grafikler, muazzam atmosfer, eğlenceli multiplayer deneyimi
EKSİLER: Can sıkıcı grafik sorunları, Loot Box'ın oyuna kattığı hantallık, her karakterle oynayamamak
NOT: 70
ERTUĞRUL SÜNGÜ
KÜNYE
Yapım: DICE
Dağıtım: Electronic Arts
Tür: FPS
Platform: PS4, PC, XONE
Web: www.ea.com/games/starwars/battlefront/battlefront-2