Uluslararası olarak yemekleriyle tanınan Singapur, Dünya’nın her bir yanındaki mutfakları benimseme ve kendine özgü bir şekilde uyarlamasıyla ünlü bir mutfağa sahip. Ama şimdi Singapur’un etkileyici menüsüne küçük olmasına rağmen büyük bir değişiklik eklenmek üzere ve bu değişiklik, pek çok kişinin hoşuna gitmeyecek.
Singapur Gıda Kurumu (SFA), bu hafta 20 böcek türünü satış ve tüketim için onayladı. Kurum, şehir devletindeki gıda tüccarlarına gönderilen bir genelgede, “SFA, derhal yürürlüğe girmek üzere, mevzuat açısından düşük kaygı taşıdığı değerlendirilen türlere ait böceklerin ve böcek ürünlerinin ithalatına izin verecektir. Bu böcekler ve böcek ürünleri insan tüketimi için veya gıda üreten hayvanlar için hayvan yemi olarak kullanılabilir” ifadelerine yer verildi.
Listede beş cırcır böceği türü, dört çekirge türü; un kurtları ve dev gergedan böceği larvaları da dahil olmak üzere yedi tür böcek larvası; iki tür güve larvası; ipekböcekleri ve bal arısı larvaları bulunuyor.
Bu yeni "besinler" böcek ağırlıklı bir diyeti tercih edenler için muhtemelen sevindirici olacaktır. Bu arada böcek yemek aslında yeni bir şey de değil. 100’den fazla ülke, yaygın bir şekilde böcek tüketiyor ve hatta bazı kişiler, yaklaşmakta olan iklim kıyametine karşı potansiyel bir çözüm olarak bu uygulamaya doğru küresel bir değişim yapılmasını öneriyor.
Dünya Ekonomik Forumu’nun 2022 raporunda belirttiği üzere “Böcekler göz ardı edilen bir protein kaynağı ve iklim değişikliğiyle mücadelenin bir yoludur. Hayvansal protein tüketimimiz sera gazının ve iklim değişikliğinin kaynağıdır. Böcek tüketimi iklim değişikliğini birçok yönden dengeleyebilir.”
Elbette çoğumuz için böcek yemek bir yenilikten ziyade çok kötü bir sürpriz olmaya devam ediyor. Ancak gastronomi dünyasına girmeye hazırlanan tüyler ürpertici sürüngenler, tüketicilerin güvenliğini garanti altına almak için tasarlanmış düzenlemelerle karşı karşıya kalacak. SFA, örneğin, “böceklerin Yetkili Otorite tarafından düzenlenen tesislerde yetiştirildiğine dair belgeli kanıt” gerektiren ürünlerle birlikte “doğadan hasat edilemeyebileceğini” özellikle vurguluyor.