Yüz milyarlarca başka yıldızla birlikte yıldız sistemimize ev sahipliği yapan devasa Samanyolu Galaksisi, açık ve aysız gecelerde gökyüzümüzde uzanan pırıltılı bir leke gibi görünür. Gökyüzüne oldukça takıntılı olan eski insanlar içinse Samanyolu'na bakmak, Dünya'nın üzerinde asılı duran ve ölülere öbür dünyaya yolculuklarında yardımcı olan bir tanrıçayı sembolize etmiş olabilir.
Journal of Astronomical History and Heritage dergisinde yayınlanan yeni bir çalışma, Samanyolu'nun antik Mısır kültüründeki rolünü araştırıyor ve galaksimizi gökyüzü tanrıçası Nut ile ilişkilendiriyor.
Eski Mısırlılar astronomi alanında öncülerdi; yıldızları, takımyıldızları, diğer gezegenleri gözlemlediler, Güneş ve Ay'ın hareketlerini takip ettiler ve 365 günlük bir yıl ve 24 saatlik bir gün kavramını yarattılar.
Astronomi, tarım yoluyla gündelik yaşamlarına dahil edildi ve Giza piramitlerinin temellerini inşa etmek için de kullanıldı. Eski Mısır dininde Tanrıça Nut gökyüzünü, yıldızları ve bir bütün olarak evreni temsil ediyordu. Genellikle kardeşi Toprak Tanrısı Geb'in üzerinde yükselirken vücudunun her yerinde yıldızlar olan bir kadın olarak tasvir ediliyordu.
Taptıkları tanrıça, aslında Samanyolu Galaksisi'ymiş!
Yeni çalışma, gök tanrıçasının Samanyolu'nun göksel bir tezahürü olduğu fikrini ortaya koyuyor. Portsmouth Üniversitesi'nde yapılan araştırmada Samanyolu'nun 3.000 ila 4.000 yıl önce Mısır'ın farklı yerlerinden nasıl göründüğünü ve gece boyunca yükselip batarken ve bir mevsimden diğerine görünümünün nasıl değişeceğini modellediler.
Tanrıça Nut'un, yani Samanayolu'nun başı ve arkası batı ve doğu ufuklarıyla eşitlenirken, kolları vücuduna açılı bir şekilde uzanır, sağ kolu kuzeybatıda ve sol kolu güneydoğuda olacak şekilde tarif edilmişti. Eski Mısırlıların galaksiye bakışının simüle edilmiş modeli aracılığıyla o yıllardaki görüntüyü yeniden oluşturmak mümkün oldu. Böylece 4.000 yıl önce Mısır medeniyetinin "neye" tapındığını ve bunun büyük ihtimalle Samanyolu Galaksisi olduğunu artık biliyoruz.