Yüzyıllar önce ölüme mahkum kalan antik Pompeii şehrinde yeni keşfedilen iki iskelet, araştırmacıların MS 79’da Vezüv Yanardağı’nın patlaması sırasında hayatını kaybedenlerin panik içinde geçirdikleri son anlarında neler yaptıklarını farklı bir açıdan görebilmelerini sağladı. Genç bir adam ve orta yaşlı bir kadın olarak tanımlanan bu çift, hızlı hareket eden kavurucu volkanik gaz akıntısı tarafından yok edilmeden önce sığındıkları bir odada mahsur kalmış gibi görünüyor.
Arkeologlar kadın iskeletinin yanında değerli küpeler ve madeni para koleksiyonu da dahil olmak üzere değerli eşyalardan oluşan bir istif keşfettiler ve bu da kadının, yaklaşmakta olan felaketten onları kurtarmak umuduyla değerli eşyalarını almak için bir hamle yapmış olabileceğini düşündürüyor.
Çift, Pompeii şehrinin Regio IX olarak adlandırılan bloğunun kazıları sırasında keşfedildi ve “33’üncü bölge” olarak adlandırılan bir odada bulundu. Yaşı 35 ile 45 arasında olan kadın, bir yatakta cenin pozisyonunda yatarken bulunurken, 20 yaşından büyük olmadığı düşünülen genç erkek ise çökmüş bir duvarın altında bir yığın halinde bulundu.
Oda ponza taşıyla kaplı olmadığı için araştırmacılar, çiftin patlamanın ardından Pompeii’nin açık alanlarına düşen lav yağmurundan korunmak için içeri girmiş olabileceğinden şüpheleniyorlar. Ancak bitişikteki oda ponza taşıyla dolduğundan, ikili bu odada sıkışıp kalmış gibi gözüküyor.
Zeminde birkaç santimetrelik kül bulunması, onların muhtemelen hızlı bir sıcak gaz ve volkanik madde akıntısı olan piroklastik akıntının bir sonucu olarak hayatlarını kaybettiklerini öneriyor. Yeni bir çalışmada olay yerini anlatan araştırmacılar, bu ölümcül selin muhtemelen duvarın yıkılmasına ve genç adamın ölümüyle sonuçlanmasına neden olduğunu öne sürüyor.
Çalışma yazarları, yaşlı kadının muhtemelen kısa bir süre daha yaşadığını ve ölümünü kabullenerek yatağa uzanmış olabileceğini düşünüyor. Tam olarak ne kadar süre dayandığı belli değil ancak bu ek sürenin son anlarının hoş olmadığı rahatlıkla tahmin edilebilir.
Arkeologlar, kadının vücudunun çevresinde, yakındaki bir sandıkla ilişkili olabilecek bir dizi demir anahtar keşfettiler. Ayrıca altın, gümüş ve bronz sikkelerin yanı sıra altın ve inci küpelerden oluşan bir koleksiyona da sahipti. Yazarların söylediğine göre küpeler, adını incilerin birbirine çarpmasıyla ortaya çıkan alan “crotalia” (“çıngırak” anlamına geliyor) tarzındaydı. Kadının diğer mücevherleri arasında, doğum sırasında koruma sağlaması amaçlanmış olabilecek muska şeklinde bir kolye de bulunuyordu. Bu keşfe dayanarak araştırmacılar, kadının hazineleriyle birlikte kaçmayı planladığını ancak trajik bir şekilde 33. Bölge’den çıkmayı başaramadığından şüpheleniyorlar.
Mekanın kendisini yeniden inşa etmek için yazarlar, külün içinde kalan oyuklara sıva döktüler ve sonuçta, bir zamanlar odayı süsleyen bazı ahşap mobilyaların kalıpları ortaya çıktı. Bunu yaparak bir yatağın, devrilmiş bir taburenin ve mermer tablalı ahşap bir masanın hayalet ayak izlerini tespit edebildiler.
Çalışma Pompei Kazısı E-Dergisi’nde yayınlandı.