1860'larda Paris Morgu'ndan geçen flâneur'lar (flanör: bir işi ve acelesi olmayıp sakin bir şekilde sokakları gezen kişileri tanımlayan Fransızca bir kelime) için cesetlerin sergilenmesi ilgi çekici bir olaydı. "Bakma kültürü"nün yakaladığı bu kelime, 19. yüzyılda ölülere bakmayı da içeriyordu.
Paris Morgu'nda isimsiz ve bilinmeyen cesetlerin kimliğinin tanımlanması için açık bir sergi bulunuyordu. Endüstri devrimi sırasında pek çok kişi ya zorlu şartlarda çalışmak ya da yeni icatları görmek için şehri ziyaret ediyordu ve kim olduğu bilinmeyen, yaşanan sayısız mekanik kazada pek çok kişi hayatını kaybediyordu. Ve bunlar da şehrin bilinmeyenlerinin arasına katılıyordu. Bu sergi, çok geçmeden flanörler arasında önemli bir uğrak noktasına dönüştü. Hatta İngiliz ziyaret listelerinde Ölüm Müzesi olarak yer alıyordu.
How Stuff Works'ün belirttiğine göre, Notre-Dame Katedrali'nin arkasında bulunan Paris morgu, cesetleri tiyatro perdeli pencerelerin arkasına yerleştirdi ve kimin sergilendiğine bağlı olarak on ila yüz binlerce ziyaretçiyi çekebiliyordu.
Bu çok kaba bir uğraş gibi görünebilir ama Taryn Cain'in Wellcome Koleksiyonu için belirttiği üzere, modern çağda da kendi Paris Morgumuz denilebilecek bir sergimiz var ve küresel bir fenomen haline geldi. Tartışmalı Body Worlds sergisi, 40 milyondan fazla kez ziyaret edilen ve hatta bir Bond filmine konu olan plastinasyon işleminden geçmiş kadavraları sergiliyor.
Paris Morgu zamanında cesetler tazeydi ve sadece önemli yerlerini gizlemek için kumaş şeritleriyle kaplıydı, ancak kıyafetleri üzerlerine asılarak merhumun hayatına dair bir anlık görüntü sağlanıyordu. Fransız oyun yazarı Léon Gozlan'ın dediği gibi, "Başka yere en son modayı görmeye gittiğiniz gibi, oraya da boğulanları görmeye gidersiniz."
Musée Grevin, yakın zamandaki cinayetlerin balmumundan canlandırmalarını sahneleyen bir "canlı gazete" yaratarak dehşetin çekiciliğinden yararlanırken, Paris Morgu, insanlara dehşeti canlı canlı sunarak meraklarını gidermek için bir adım daha ileri gitmiş gibi görünüyordu. Basın, son ölümlerin korkunç ayrıntılarını heyecanla izliyordu ve morg, okuyuculara kurbanları yakından görerek hikayeyle daha fazla bağlantı kurma fırsatı veriyordu.
Özellikle popüler sergilerden biri, 1876'da Seine Nehri'nden ikiye bölünmüş "iki parçaya bölünmüş kadın"dı. Cesetler sonunda sergilenemeyecek kadar çürümüştü ve iki hafta sonra onun yerine balmumu bir büst konuldu. Bu sergi yüz binlerce kişi tarafından ziyaret edildi...