İlk kez ne zaman MP3 dinlediğinizi hatırlıyor musunuz? Kimisi sevdiği sanatçının albümündeki bir şarkının MP3'ünü ilk kez dinlerken kimisi de daha farklı bir şekilde bu popüler formatla tanıştı. MP3'leri çalabilmek için önceleri WinAmp'ı bilgisayara yüklemek ve oradan MP3 formatındaki müzikleri dinlemek mümkün oluyordu. Ancak internetin hızının yavaş olduğu dönemlerde internet üzerinden MP3 indirmek oldukça zahmetliydi.
Kullanıcıların hizmetine sunulduktan çok kısa bir süre sonra yaygınlaşma şansı yakalayan MP3, geçmişi 14 yıla dayanan portatif (taşınabilir) MP3 cihazları sayesinde popülaritesini daha da arttırmayı başardı.
Şimdi isterseniz öncelikle MP3'ün tam olarak ne olduğuna bakalım ve geçmişten bugüne kat ettiği yola şöyle bir göz atalım. Ve daha sonra da MP3 teknolojisinin geleceğine değinmeden de geçmeyelim...
MP3 nedir
Sahi bugün için hayatımıza bu denli giren MP3'ler tam olarak neyi ifade ediyor?
Şimdiye kadar MP3 kavramından defalarca bahsetmiş olmamıza rağmen, bu format hakkındaki birkaç küçük noktayı özetlemekte yarar var. MP3, müzik parçalarının sıkıştırılarak dijital ortamda saklanmasını sağlayan önemli bir formattır. MP3 dosyaları, sıkıştırılmış olmalarına rağmen yüksek bir ses kalitesi sunabilirler. Bu formattaki tek bir dosya, ortalama olarak 3 MB'lık bir alan kaplar. Aynı dosyanın sıkıştırılmamış olanı ise yaklaşık 30 MB civarındadır.
650 MB kapasiteli tek bir CD'ye, ortalama 150 adet MP3 dosyası kopyalamanız mümkün. Başka bir deyişle ancak 10 ila 15 müzik CD'sine sığabilen şarkılar, MP3 formatı sayesinde tek bir CD'de bir araya gelebilirler. MP3 formatının müzik korsanları için çok cazip olmasının altında yatan başlıca neden de zaten budur.
MP3 başlangıçta internet üzerinde yayılmış ve kısa sürede tüm zamanların en yaygın işitsel formatı haline gelmiştir. Öyle ki, artık radyo yayınlarında bile MP3 dosyaları kullanılmaktadır.
Ve işte MP3 formatının yaratıcısı
Harald Popp... O bugün kullanıcıların asla vazgeçemeyeceği (en azından şimdilik) MP3 formatının yaratıcılarından sadece birisi... Popp, MP3'ün geçmişinin aslında 1970'li yıllara kadar uzandığını söylüyor. Popp, 70'li yılların başında Erlangen Üniversitesi'nde çalışan Profesör Dieter Seitzer'in müziği yeni dijital telefon hatları üzerinden çevirmek için arayışta olmasının MP3 fenomeni için bir dönüm noktası olduğunu ifade ediyor.
Ancak Popp'a göre MP3 projesinde asıl çalışma 1980'li yılların ortasında başlıyor. Fraunhofer ISS ve Erlangen Üniversitesi'nin bu dönemde ortak çalışmasının amacı da aslında dijital radyo sistemleri için bir kodek geliştirmekten başka bir şey değildi.
Birçok kişinin MP3'ün gelişiminde aktif bir rol aldığını ifade eden Popp, kendi dışında, alfabetik olarak, Karlheinz Brandenburg, Ernst Eberlein, Heinz Gerhäuser, Bernhard Grill ve Jürgen Herre'nin de MP3'ün ortaya çıkmasında oldukça önemli katkıları olduğuna dikkat çekiyor.
MP3 ne gibi zorlukları yenmek zorunda kaldı
MP3 formatı bugün halen rakipsiz olarak görülse de, MP3'ün bu hale gelmesi pek de kolay olmadı. MP3'ün aşması gereken ilk zorluk, "mükemmel ses kalitesini sunmasının yanında sabit diskte olabildiğince az yer kaplaması" gerekiyordu.
Popp, MP3'ün asıl hedefini şu cümlelerde ifade ediyor: "MP3'ün ses kalitesi öyle bir boyutta olmalıydı ki, dinleyici orijinal müzikle MP3'ün arasındaki ses kalite farkını asla anlayamamalıydı."
Daha sopnra 1992 yılına gelindiğinde MPEG-1 Audio Layer 3, yani bugün için çok yakından tanıdığımız bir isim olan MP3 artık aramıza katılıyordu. MP3'ün yaratıcılarından Brandenburg, MP3'ün ortaya çıkışından sadece günler öncesinde MP3 kodekinin ilk sürümünde ciddi bir sorunla karşılaştıklarını ve MP3'ün neredeyse daha doğmadan öleceğini, yani ölü doğacağını sandığını söyledi. Ancak MP3'ün son kodek sürümü, Brandenburg'un bu korkulu rüyasını sona erdirdi.
Peki ya dünyanın ilk MP3 player'ı hangisiydi?
Bu sorunun cevabını günümüzde aslında birçok kişi tam olarak bilmiyor. Adı bile unutulan MPMan isimli bu cihaz, aslında dünyanın ilk MP3 player'ı olma özelliğini taşıyordu. 1994 yılında ortaya çıkan cihaz, Alman yonga üreticisi Intermetall (şimdi Micronas) tarafından geliştirildi ve içerisinde sadece 1 MByte hafıza yongası barındırıyordu. Bu da cihazın içine sadece yüksek kalitede 1 dakikalık MP3'ün sığabildiği anlamına geliyordu.
Daha sonra çeşitli modelleri pazara sürülen MPMan, 32 MB, 64 MB gibi daha yüksek kapasiteli modelleriyle de kullanıcılarının karşısına çıktı. Ancak bugün için dev depolama kapasiteli, video ve farklı formatları da oynatabilen medya çalarları düşündüğümüzde bu rakam tabiri caizse gerçekten de "devede kulak" gibi kalıyor.
MPMan'in ardından bu sefer de sahneye Rio PMP300 model MP3 cihazıtyla Diamond Multimedia isimli bir firma çıkıyordu. Kısa sürede şöhreti bir hayli artan Rio PMP300, o dönem Recording Industry Association of America (RIAA) tarafından satışına yasak getirilmek istendi. Ancak bunda başarılı olunamayınca, milyonlarca Rio dünyaya dağıldı ve MP3 asıl patlamasını tam da bu aşamadan sonra yapmaya başladı.
Napster ile yepyeni bir dönemin kapıları açılıyor
1999 yılıyla birlikte Napster ortaya çıkıyordu. Napster'la birlikte artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Yayına sunulmasının ardından bir hafta içinde 15.000 tekil kullanıcıyı bünyesine çekmeyi başaran Napster, 2001 yılının Şubat ayı itibariyle milyonlarca kullanıcıya ulaştı ve kullanıcılar sadece bir ay içerisinde 2.79 milyar adede kadar şarkıyı Napster platformunda paylaşmaya başladı.
Bu dönemde artık her şarkının bir MP3'ü bulunuyordu. MP3'ün bu kadar başarılı olmasının çok önemli bir nedeni daha vardı: İnternet şarkı formatı olarak MP3'ü benimsemişti. Olabildiğince az yer kaplaması, kolay bulunabilirliği ve kulakla kolayca ayırt edilemeyen yüksek ses kalitesi MP3'ü vazgeçilmez kılmaya yetiyordu.
Ancak MP3'ün bu başarısını büyük bir tehdit olarak görenler de vardı, ki bugün bile bu düşüncede olan insanların sayısı pek de azımsanacak gibi değil. Bunun nedeni ise tahmin edebileceğiniz üzere müzik otoritelerinin MP3'ün korsan sektörünü fazlasıyla beslemesine ve işlerini baltaladığına inanmasıydı.
Ancak otoriteler haksız sayılmazlardı. Milyonlarca kullanıcı, bilerek ya da bilmeyerek, telif haklarını çiğnedi ve yasal olmayan yollardan albüm ve şarkıların MP3 formlarını edindi. Bu da özellikle müzik sektörünü fazlasıyla zarara soktu.
iPod, iTunes ve MP3'ün geleceği
Medya oynatıcılar, asıl patlamayı Apple'ın iPod'u ile yaşadı. MP3, artık iPod'un çalabildiği tek format değil. Ancak yine de içlerinde en önemli konumu yine MP3 elinde bulunduruyor. Piyasada bulunan birçok cihazda MP3 ve MP4 çalabilmesiyle kullanıcıları kendisine çekmeye çalışıyor.
Ne denirse densin, MP3 formatı bugün de halen dünyanın en popüler ses formatı... Öyle ki Blu-ray player'lar da dahil, tüm cihazların MP3 ile tam uyumlu çalışılmasına özen gösteriliyor. Napster'ın ölümüden sonra ise, pek çok yasal MP3 indirme platformu açıldı. Yine de MP3, halen korsan müziğin 1 numarası ve torrent ağlarında önemli bir yer kaplıyor.