Eğer Dünya tarihinin gelmiş geçmiş en zengin insanını merak ediyorsanız, cevap sizi şaşırtabilir. Çünkü bu kişi Jeff Bezos veya Bill Gates değil, hatta Rockefeller veya Augustus Caesar bile değil. Tüm zamanların en varlıklı insanı o kadar zengindi ki, söylenenlere göre Orta Çağ'da, Kahire'de cömert bir şekilde altın külçelerini harcamaktan çekinmiyordu; altının değerinin düşmesine sebep olarak Orta Çağ Mısır ekonomisinin çökmesine sebep oldu. Buna rağmen büyük ihtimal ile bu kişinin adını daha önce duymadınız.
Bahsi geçen bu kişi, on dördüncü yüzyılda Batı Afrika'daki Mali İmparatorluğu'nun lideri Mansa Musa. 1312 yılında başa geçişinden 1337 yılında ölümüne kadar yönetimde kalan Musa'nın serveti o kadar büyüktü ki, tarihçiler bunu "akıl almaz" olarak açıklıyor.
Batı Afrika'nın doğal kaynakları sayesinde – sadece altını değil, bakır, deniz kabuğu (Afrika'nın bazı kısımlarında yüzyıllarca para birimi olarak kullanıldı), baharat, tuz, mücevher ve diğer lüks ürünleri – zaten zengin bir imparatorluk olan Mali, Musa'nın bu durumu herkesin bilmesini sağlamasıyla güvence altına alındı.
Tabii ki Musa'nın servetinin o dönemde yaşamış olan diğer kişiler tarafından abartılıp abartılmadığını kesin olarak söylemek zor; Kahire'den geçişi ile ilgili şahit yazıları bulunsa da, bu yazıların da eleştirel bir açıdan incelenmesi gerekiyor. Yine de modern tahminler, Musa'nın değerini 400 milyar dolar olarak tahmin ediyor. Karşılaştırma için belirtmek gerekirse şu anda Dünya'nın en zengin insanı olan Jeff Bezos'un serveti Forbes'in belirttiğine göre sadece 131 milyar dolar.
Mansa Musa Kimdir?
Musa 1280 yılında zengin Mali İmparatorluğuna doğdu. Kendinden önceki imparator Mansa Ebu-Bekir 1312 yılında Atlantik'i aşmak için bir sefere çıkınca veri geri dönmeyince krallığın başına geçti. Daha sonra Musa'nın kendisi de efsanevi bir hacılık seferine çıkacaktı ve Afrika dışında pek bilinmese de adının tarihte sabit bir yere sahip olmasını bu sefer sağlayacaktı.
Günümüzde Afrika dışındaki yerlerde, Afrika tarihi çoğunlukla koloniler ve köle ticaretleri ile sayfalara yansıyor ve bu da Afrika'da bu büyük olayların öncesinde kayda değer bir tarih olmadığı izlenimi oluşturuyor. Ancak Mali, ticaretin, insanların ve fikirlerin Batı Afrika'dan özgürce Sahra'yı aşarak Orta Doğu'ya ve hatta Uzak Doğu'ya ulaştığı zengin ve başarılı bir imparatorluktu. Atlantik kıyısında 3.200 kilometrelik bir uzunluğa sahip olan imparatorluk, şu anda Senegal, Gambiya, Gine-Bissau, Fildişi Sahili, Burkina Faso, Mali, Nijer, Moritanya ve Çad topraklarını içeriyordu.
Musa, kendi yönetimi sırasında imparatorluğu ciddi bir şekilde büyüttü. Aralarında o zamanlar da önemli bir öğrenim ve ticaret merkezi olan ve daha sonra kraliyet sarayının, camisinin ve üniversitesinin kurulduğu (cami ve üniversite günümüzde halen ziyaret edilebiliyor) Timbuktu da dahil olmak üzere 24 şehri ele geçirdi.
Musa hırslı bir yönetici olsa da, hayal edilemez servetine kavuşmasını sağlayan topraklarında var olan doğal kaynaklar oldu. Bunların en önemlisi de o zamanlar dünyada en değerli varlık olan altındı. Mali İmparatorluğu topraklarında birkaç önemli ve büyük altın kaynağı bulunmaktaydı.
Musa'nın topraklarının servetini, ticareti ve ekonomik üstünlüğünü arttırma azminin yanı sıra İslam'a bağlılığı, 1324 yılında Mekke'ye doğru efsanevi bir hac seferine çıkmasına sebep oldu. Bu sefer sırasında da Kahire'den geçti ve söylenilene göre bu geçişin ardından şehrin ekonomisinin toparlanması yıllar sürdü. Bu olay, Dünya'nın en ünlü orta çağ haritası olan Katalan Atlası'nda yer almasını sağladı.
Bu sefer hakkında bildiklerimizin büyük bir kısmı, Musa'nın ziyaretinden 10 yıl sonra Mısır'da olan ve Musa'nın Kahire ziyaretini görmüş olan kişilerden aldığı bilgileri yazan Arap bilgin Ibn Fahl Allah al-Umari'nin (1301-49) yazılarından geliyor. Bu yazılarda belirtilene göre görgü tanıkları sadece Musa'nın verdiği hediyelerden değil, aynı zamanda da yanında getirdiği altından ve cömertliğinden bahsediyorlar.
Söylenilene göre Musa, bu sefer sırasında servetinin neredeyse tamamını yanında getirdi ve aralarında hizmetkarların, yetkililerin, tüccarların, deve sürücülerinin ve 12.000 kölenin de bulunduğu bu grubun sayısı 60.000 kişiye ulaşmaktaydı. Tabii ki bu kadar kişinin yanı sıra taşınan canlı hayvanlar, diğer ürünler ve altın da bulunuyordu.
Al-Umari'nin yazılarına göre Musa, Mısır'a yolculuğu sırasında altınını cömert bir şekilde harcadı ve elinde altın kalmadığında, Kahireli tüccarlar için oldukça avantajlı bir faiz ile borç aldı. Sonrasında da fazlasıyla ödeme yaptı. Bu şekilde de altına erişiminin herkes tarafından bilinmesini sağladı. Ayrıca Al-Umari, Musa'nın hediye ettiği altın miktarı yüzünden altın değerinin yere çakıldığını ve bu etkinin Kahire'nin ekonomisinde on yıl sonra halen hissedildiğini de yazmakta. Tabii ki Musa'nın bu seferinin ana amacı İslam'a bağlılığı olduğundan, Al-Umari, Musa'nın cömertliğini, iyiliğini ve dine bağlılığını yazmayı unutmuyor ve kendisinin ve takipçilerinin kibar, ciddi ve onurlu olduklarını da belirtiyor.