Özellikle haberleri takip eden biriyseniz, bazen kendinizi dünyanın sonunun ne zaman ve nasıl geleceğini düşünürken buluyor olabilirsiniz. Küresel salgın halen herkesin zihninde tazeyken, bu düşünceler birkaç yıl önce sanıldığı kadar çılgınca gözükmüyor. İster bizim için uzak bir gelecekte yakıtı biten Güneş’in patlayarak Dünya’yı yakacak kadar şişmesi olsun, isterse çoğu memelinin yaşadığı gibi ortalama bir milyon yıl olan var olma ömrümüzün (memeli türlerinin çoğu yaklaşık bir milyon yıl boyunca dayanır ve bu da insanlığın yaşam döngüsünün üçte birinde olduğu anlamına geliyor) sonuna doğru yavaş bir yok oluş olsun, bir gün insanlığın yok olacağına emin olabiliriz.
Ancak bu kıyamet senaryolarının çoğu, milyarlarca olmasa da milyonlarca yıl gelecekte gerçekleşecek, bu da bu konuda şu an endişelenmemize gerek olmadığı anlamına geliyor. Diğer birçok kıyamet senaryosu da kurgu ürünüdür; bir asteroit çarpması kesinlikle hepimizi öldürebilecek potansiyele sahip olsa da, bunun gerçekleşme ihtimali aslında oldukça zayıftır. Diğer taraftan, Oxford profesörü ve filozof Toby Ord gibi insanlar, gelecek yüzyılda insan ırkının yok olma ihtimalinin 6’da 1 olduğunu düşünüyor. Bu da bizlerin dünyanın sonuyla başa çıkmak zorunda kalabileceğimiz anlamına geliyor.
Bu yazımızda, yaşamımız boyunca makul bir şekilde gerçekleşebilecek kıyamet senaryolarını inceliyoruz...
Skynet
Yapay zeka (AI) hakkındaki konuşmaların çoğu ekonomiye ve makinelerin tüm işlerimizi elinden alması ihtimaline odaklanıyor ve bu da doğru tehdide, sonumuzu getirecek süper zekaya odaklanmadığımız anlamına geliyor. Global Challenges Foundation tarafından yayınlanan bir makaleye göre, önümüzdeki yüzyılda yapay zekanın sorunun insanların olduğu yönündeki klasik bilim kurgu hesaplamasını yapıp hepimizi yok etmeye karar vermesi ihtimali 10’da 1 gibi oldukça korkunç derecede yüksek. %10’luk bir ihtimal düşük gibi görünebilir, ancak bu, robotlar tarafından yok oluşa kadar avlanma ihtimalimizin, bir asteroit tarafından patlatılmaktan çok daha yüksek olduğu anlamına geliyor.
Süper Kovid
Küresel salgını muhtemelen herkes hatırlıyordur. İnsan ırkı bu acil durumla uğraşırken, bir nevi yeni bir virüse karşı ne kadar savunmasız olduğumuzu açık bir şekilde öğrendik. Global Challenges Foundation’ın raporu, insan ırkının gelecekteki bir salgın nedeniyle yok olma ihtimalinin %5 olduğunu tahmin ediyor. İyi sayılabilecek haber şu ki, bu tür ölümcül bir virüsün 14. yüzyıldaki Kara Veba gibi sadece yarımızı öldürüp geri kalanımızı göreceli olarak rahat bırakması çok daha muhtemel.
Nükleer yok oluş
Nükleer silahlarla dolu bir savaş fırtınasının sona ermesi ve ardından sonsuz bir Nükleer Kış içerisinde kalan Dünya fikri artık biraz tuhaf görünebilir, ancak bu senaryonun da önümüzdeki 100 yıl içinde gerçekleşme ihtimali %5 olarak belirtiliyor. İnsanlık olarak dünyayı birkaç kez eritecek ateş gücüne sahibiz ve eğer ilk saldırıda kaybolan insanların arasında yer almıyorsanız, bir süre sonra nükleer felaketin durdurmasıyla radyasyon zehirlenmesinden veya basit açlıktan ve yoksunluktan ölme olasılığınız da oldukça yüksek olacaktır.
Ekosistem çöküşü
“İklim değişikliği” ve “ekosistem çöküşü” terimleri kulağa kesinlikle uzun süreli olaylar gibi geliyor. Bu felaketler bizleri değil, çocuklarımızı, torunlarımızı ve hatta daha sonraki nesilleri ilgilendirecek şeyler gibi gözüküyor. Ancak doğal çevremizin genel bir çöküşünün işaretleri şimdiden görülebiliyor: Bal arısı popülasyonlarının gıda yetiştirme yeteneğimizi tehdit eden azalmasından, besin zincirini tamamen yok edebilecek “Altıncı Yok Oluş” korkularına kadar pek çok örnekle karşılaşıyoruz. Kısacası, insanlığın kendi kendini besleme yeteneğini kaybetme ihtimali oldukça gerçek ve bu bizim yaşam süremiz içinde gerçekleşebilir.
En büyük tehlike: Her şeyin bir anda ters gitmesi
Pek çok uzman, sonumuzun tek bir dramatik olaydan ziyade birçok felaketin birleşiminden ibaret olacağını düşünüyor. Yani, on milyonlarca insanı öldüren, küresel tarımı ve ticareti sekteye uğratan sınırlı bir nükleer savaş sonucunda teknolojik ve endüstriyel temelimiz sarsılırken, zayıflamış bir insanlığı vuran bir salgının ortaya çıkması, telafi edemeyeceğimiz bir etki yaratabilir. Bu, nesli tükenme noktasına ulaşana kadar başa çıkma yeteneğimizi basitçe aşındıran, nispeten yavaş ilerleyen bir dizi mini felaket olabilir ve bunun gerçekleşme ihtimali iç karartıcı derecede yüksek görülüyor.