Lakeport olarak adlandırılan bu yeni yonga seti, esasında 955X’in light sürümü. P ve G olmak üzere iki çeşidi bulunan 945 yonga seti, bu yüzden daha çok ofis bilgisayar sistemleri için düşünülmüş bir ürün. P sürümü, baş harfinden de anlaşılacağı üzere, performansa önem veren kullanıcılara yönelik. 945 G ise Graphics Media Accelerator 950 grafik işlemcisi sayesinde tümleşik 3B performansının çıtasını biraz daha yükseltmiş görünüyor. GMA900’ün 7,95 GB/sn’lik bant genişliğine karşılık, GMA950 9,93 GB/sn’lik bir performans sergiliyor. ICH7 ile donatılmış olan bu yeni yonga seti, altı adet PCI 2,3 yuvası ile birlikte sekiz adet USB 2.0 arabirimini destekliyor. Matrix Storage teknolojisi adı altında RAID 0/1/5 ve RAID 10 modlarını destekleyen yeni yonga setinde, High Definition Audio işleviyle de sekiz kanal ses desteği sunuluyor.
Tüm bunlara rağmen 945P/G genel olarak yeni bir teknoloji değişimi sunmuyor. Ama 915 yonga setine kıyasla çok daha performanslı durumda olduğu da bir gerçek: Örneğin 1.066 MHz’- lik FSB ve DDR2-667 bellek modüllerinin desteklenmesi sadece bu yonga seti ile mümkünken, i915’te bu bir hayalden öteye geçmiyor. Gördüğünüz gibi, Intel’de değişimin sonu yok. Peki, bu değişimin önümüzdeki yıllarda nasıl bir yol izleyeceğini merak ediyor musunuz?
Önümüzdeki yıllarda bizi neler bekliyor?
Bu yılın sonunda, inceleme fırsatı bulduğumuz Pentium 4 6xx serisi, yeni teknolojilerle güçlendirilecek. Örneğin, Vanderpool olarak adlandırılan teknoloji sayesinde, birden fazla disk bölümünde birden çok işletim sisteminin aynı anda çalışması mümkün olacak. 2006 yılına girdiğimizde yepyeni bir çekirdek mimarisi ile tanışacağız. Presler olarak adlandırılan bu mimari, 65 nm teknolojisine sahip çift çekirdekli işlemcileri içerecek. Presler’in diğer bir özelliği, her bir çekirdeğin 3,6 GHz’lik sistem saat frekansında çalışması olacak. 2006 yılının üçüncü çeyreğinde 4 MB L2 ön bellekli Conroe işlemcisi piyasaya sürülecek. Çift çekirdek mimarisine sahip olacak olan bu işlemcinin, 2 MB ön bellekli ve tek çekirdekli modelleri de bulunacak.
Averill platformunda yer alacak olan bu işlemci, ICH8 yonga setiyle çalışacak. 2007 yılında da Broadwater adlı bir platform ile tanışacağız. Millville ve Allendale adlı işlemcileri kullanacak olan bu yeni platform, Pentium ve Celeron’un yerlerini alacak. Gelecekteki değişimlerden sonra tekrar günümüze dönelim ve elimizdeki ürünlerin artı ve eksilerini saymaya başlayalım.
Özetle: Fiziksel sanaldan daha iyi
Pentium 4 670, sahip olduğu 3,8 GHz’lik sistem frekansı ile yüksek bir performansa sahip bir işlemci olduğunu belli ediyor. Bu yüksek performans, ne yazık ki sadece Single Threaded uygulamalar için geçerli. Dolayısıyla, çift çekirdekli Pentium D işlemcilerin düşük sistem saat frekansı yüzünden daha düşük sonuçlar vermesini normal karşılamak gerekiyor. Çift çekirdekli işlemciler resim işleme, ses ve video kodlama ya da kod çözme uygulamalarında gerçek gücünü gösteriyor ve daha düşük sistem saat frekansına rağmen daha iyi sonuç verebiliyor.
Sonuçta, Direct 3D ve Open GL gibi Single Threaded uygulamaları çalıştıracak olan kişiler isteklerini 64 bitlik bir Pentium 4 işlemcisi ile karşılamayı tercih edebilirler. Aynı tercih, günümüzün gözde oyunlarını çalıştırmak isteyen kişiler için de geçerli olabilir: Ama işin içine Multiprocessing özelliği girdiğinde, çift çekirdekli Pentium D’nin daha doğru bir seçim olduğunu unutmamak gerekiyor. Zira iki adet fiziksel çekirdeğin Hyperthreading gibi çekirdeklerin birinin sanal olduğu bir sistemden çok daha iyi performans ortaya koyacağı kesin. Ayrıca oyun geliştiricilerinin gelecekte oyunları çok işlemcili sistemleri dikkate alarak yazacaklarını düşünürsek, çift çekirdeğe şimdiden geçmek doğru bir seçim olabilir. Çoğu sistemde bir uygulama çalışırken arka planda anti virüs ya da güvenlik duvarı uygulamaları da yer alır. Bu işlemler multithreading işlemi olarak algılandığında, çift çekirdekli bir işlemci doğal olarak avantajlı duruma geçecektir. Yaptığımız testlerde bu özellik kendisini fazlasıyla belli etti ve birden çok uygulamanın eşzamanlı işletilmesi söz konusu olduğunda, çift çekirdek mimarisi üstünlüğünü gösterebildi. Buna karşın, çift çekirdekli işlemciler tekli uygulamalarda düşük sistem saat frekansına yenik düştüler. Burada da dikkat edilmesi gereken bir nokta var elbette: Bu aslında bir dezavantaj değil çünkü test ettiğimiz çift çekirdekli işlemcilerin aynı saat frekansına sahip tek çekirdekli işlemci ile kıyaslandığında, hiç de aşağı kalır yanı olmadığını da gördük.
Ecevit Bıktım (MCSA+MCSE)
[email protected]
Örneğin her iki işlemci 90 nm teknolojisi ile üretilmiş. Çift çekirdekli işlemcide ikinci çekirdeğin aynı Die üzerinde oturtturulmuş olması da görünürde bir fark yaratmıyor. Ayrıca Pentium 4 işlemcilerden bildiğimiz NetBurst mimarisini taşıyan bu iki çekirdek, 1 MB büyüklüğünde iki adet ön belleğe sahip. Üstüne üstlük, 800 MHz’lik FSB değeri ve LGA 775 yuvası, önceki Pentium 4 işlemciler ile aynı. Aradığımız fark, çift çekirdekli işlemcilerin bir Bus arayüzü üzerinden haberleşebiliyor olması. Bu da çekirdeklerin L2 ön belleklerini paylaşabilmelerinin önünü açıyor. Bu önemli bir artı olmasına karşın, işlemcilerin aşırı derecede ısınması da en büyük dezavantajları. Intel bu yüzden soğutma sisteminde görsel bir değişikliğe gitmiş. Bu yeni soğutma sisteminin farkı, daha büyük bir bakır çekirdeğe sahip olması. Ayrıca kenarlıklar da daha ince bir yapı kazanmış durumda. Ürünün güç tüketimi 130 Watt ile ekonomik olmaktan çok uzak. EIST (Enhanced Intel Speed Step) teknolojisini de buna eklemek lazım, zira EIST ile bir işlemcinin hızı en fazla 2.8 GHz’e kadar düşürülebiliyor.
Yeni bir işlemci ile yeni bir yonga seti
Intel’in 600 serisi Pentium 4 ailesi, 630, 640, 650, 660 ve 670 olmak üzere toplam 5 işlemciden oluşuyor. Bu işlemcilerin hızı 3 ile 3,8 GHz arasında değişiyor. 2 MB büyüklüğünde bir ön belleğin yanı sıra, 800 MHz FSB ve Hyper Threading teknolojisine sahip olan bu işlemciler EMT64T, SpeedStep ve bilgisayarı tampon bellek taşmasından koruyan XD teknolojisini de destekliyorlar. Testimize katılan ve bir işlemciyi güçlü kılan tüm özelliklere sahip olan Pentium 4 670 işlemcisi, şu an piyasanın en yüksek saat frekanslı ürünü olmasına karşın 115 Watt’lık bir güç tüketimine sahip. Bu değer, çift çekirdek mimarisi ile kıyaslandığında daha düşük ama yine de yeterli değil. İşlemcilerle birlikte yeni yonga setlerinin de doğmasına birçoğumuz alıştık. Bu yüzden işlemcileri kıyaslamaya başlamadan, yeni yonga setini de kısaca bir gözden geçirelim. Yeni bir işlemci ile birlikte yeni bir yonga setinin de ortaya çıkması, artık bizi şaşırtmıyor. Bu yüzden de Intel’in yeni nesil işlemcilerine 945P/G yonga setlerinin eşlik etmesini normal karşıladık.
Gelecek, çoklu çekirdekli işlemcilerde. İşlemci üreticileri bunun farkındalar ve tüm güçlerini bu konuya yoğunlaştırmış durumdalar. Öyle ki, çift çekirdekli işlemcilerin yanı sıra 4 çekirdekli işlemciler için de çalışmalar tüm hızıyla sürüyor. Aslında bu teknolojinin temelinin HyperThreading teknolojisi ile atıldığını söylememiz mümkün. Bildiğiniz gibi, HyperThreading teknolojisi ile fiziksel işlemcinin yanı sıra, bir de sanal işlemci söz konusuydu.
Şimdiki değişim çok farklı değil, sadece biri sanal biri fiziksel iki işlemci yerine, iki adet fiziksel çekirdek yer alıyor. Böylece, işlemci üreticileri arasında nicedir süregiden Gigahertz savaşı sona ermeye yüz tutuyor ve yeni teknolojiler ön plana çıkıyor. Söz gelimi, işlemci boyutlarının sürekli küçülmesini fırsat bilen üreticiler, ikinci bir işlem birimini aynı yapının içine ekleme düşüncesiyle, bu teknolojik mücadeleyi farklı bir alana taşıdılar. Bu, uzun zamandan sonra nihayet gözle görülür bir performans artışının yaşanacağı anlamına geliyor. Dolayısıyla, yeni nesil işlemcilerde yüksek bir sistem saat frekans artışı beklemek pek de doğru değil. Ama dikkat, çift çekirdek mimarisi, performans değerinin ikiye katlanacağı anlamına gelmiyor.
Çünkü performansın artabilmesi için, gerekli olan donanım mimarisi ile işletim sisteminin de bu teknolojiye uyumlu olması gerekiyor. 3,06 Pentium 4 işlemcisi ve HyperThreading teknolojisi, ilk kez iki thread’i aynı anda çalıştırmayı başarmıştı. Bu gelişim de hatırı sayılır bir performans artışına neden olmuştu. Bu yüzden olsa gerek, oturmuş olan HyperThreading’li işlemcilerin üretimi, çift çekirdekli işlemcilerle aynı anda devam edecek. Bu tahminimizde pek yanılmadığımız da ortada. Çünkü Test Merkezimize, tam da beklediğimiz gibi, her iki ürün grubunun en yeni temsilcileri ulaştı. Bunlar, çift çekirdek mimarisine sahip olan 820 kod numaralı Pentium D (2,8 GHz) ve 670 kod numaralı Pentium 4 (3,8 GHz).
Pentium D 820, Pentium 4 670’e meydan okuyor
Piyasaya yeni giriş yapan bu işlemciler birbirleri ile kıyaslandığında ilk olarak 1 GHz’lik fark göze çarpıyor. Bu yüzden, çift çekirdekli Pentium D işlemcisinin bu ciddi farka rağmen üstünlük sağlayıp sağlayamayacağı sorusu akıllara gelebilir. Bu soruya teorik olarak yaklaştığımızda Single Threaded olarak programlanan uygulamalarda, çift çekirdek ile tek çekirdek arasında bir fark olmaması gerektiğini görüyoruz. Bundan dolayı da işlemciler arasındaki farkın, işin içine MultiThreading girdiğine ortaya çıkması lazım. Peki, tek fark bu mu? Çift çekirdekli Pentium D işlemciler görünürde Pentium 4 işlemcilerden farklı görünmüyor.