HP, 2013 mali yılında kanal programları ve BT projelerine yaklaşık 1,5 milyar dolar yatırım yapacak. Firma, bu yatırımla iş ortaklarının performansını ödüllendirmeyi, pazarda talebi artırmayı ve sadeleştirilmiş süreçlerle iş ortaklarıyla ilişkilerini güçlendirmeyi amaçlıyor. Öncelikle PartnerOne programını geliştirmeye ve iş ortaklarına kurumsal teknolojiler için yapılan inovasyon çalışmalarının ulaştırılmasına odaklanılacak . Aynı zamanda bu yatırım sürecinde, yeni bir bulut test ortamı da HP tarafından kullanıma sunulacak. HP'nin Başkan ve CEO'su Meg Whitman'a bakılırsa, HP'nin Global Konferans 2013 etkinliğinde duyurduğu yeni ve gelişmiş programlar ile iş modelleri; iş ortaklarının kullanışlı, kârlı ve inovasyona yönelik çözümlerden yararlanarak daha başarılı projelere imza atmasını sağlayacak. Peki bu gelişmeler ülkemizi nasıl etkileyecek. Bu soruyu HP'nin Global Konferans 2013 etkinliğinde
HP Kurumsal Grup Başkan yardımcısı Peter Ryan ve altyapı yazılımlarından sorumlu Rhys Austin'e sorduk ve HP'nin Bulut Bilişim stratejileri üzerine bir röportaj yaptık.
Türkiye'deki Bulut Bilişim'i nasıl görüyorsunuz?
-Türkiye pazarı muazzam büyüklükte potansiyel sahibi. Bölgenin en hızlı büyüyen ülkesi ve bu da bizi çok heyecanlandırıyor. Böyle ülkeler bir gecede 10-15 yıla denk düşen seviye atlayabiliyorlar. İkinci seviyeden dördüncüye ya da birinciden dördüncüye geçebiliyorlar. Mesela Türkiye'de Turkcell ile cep telefonumdan ödeme yapabiliyorum ancak aynısını İngiltere'de hala yapamıyorum. Aynısı Türkiye'deki bulut hizmetleri için de geçerli. Sanallaştırma aşamasını atlayarak doğrudan daha yeni bulut teknolojilerine geçtiler. Elbette ülkeler arasında inkar edemeyeceğimiz bir fark var. HP olarak bu yerel farklılıklara hitap etmek görevimiz. Yapabileceğimiz en kötü şey herkese büyük müşteri gibi yaklaşmak olur. Amerikan perspektifinden baktığımızda büyük şirket GE gibi bir şeydir, sizin içinse daha çok KOBİ'ler. Ancak gereksinimler çok benzer.
Türkiye'de Bulut Bilişim'in geleceği nasıl olacak?
Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde Bulut Bilişim'in göreceği talebi nasıl değerlendiriyorsunuz?
-Gelişen ekonomilerde yüksek bir eğitim düzeyi var. İlk okuldan üniversiteye, oradan da iş yaşamına kadar eğitime büyük ağırlık veriliyor. Yeni teknolojiler için yeni fikirler üretme açlığı olgunlaşmış piyasadakilerden daha fazla. Bulut konusunda yıllar boyunca araştırma yapıldı ancak bulutu ilk benimseyenler bu olgunlaşmış pazarlar değil de yeni gelişen ülkeler oldu. Daha vizyon sahibi ve daha cesurlar. Öne doğru bir adım atıp yeni teknolojileri denemekten çekinmiyorlar. Bu da o pazarları bizim için çok önemli kılıyor. Teknolojik bilgi birikimimizin çoğunu bu gelişmekte olan ekonomilerde ürünlerimizin yaratıcı biçimde uygulanmasını gözlemleyerek elde ediyoruz.
Türkiye'nin BT piyasasında küçük ve orta büyüklükte işletmelerin önemli bir ağırlığı var. Acaba çözümleriniz ne kadar ölçeklenebilir? KOBİ'lere yaklaşımınız nedir? Turkcell'i örnek verdiniz ancak Turkcell devasa bir şirket.
- Evet. Bugün depolama alanları konusunda yaptığımız açıklamalar vardı. Birinci aşama depolamaya ve işlevselliğe 20.000 avro civarında bir fiyatla sahip olabiliyorsunuz. 50.000 avroya kadar çıkabiliyor. Dolayısıyla yaptığımız iş hacminin %60 ila %90'ı kanallara yönelik. Kanalların odaklandığı noktalar ise farklı. Kimi kanallar daha büyük, daha küresel organizasyonlara odaklanırken büyük kısmı da KOBİ'leri hedef alıyor. Bu kadar dinamik gelişen bir dünyada geleceğin büyük müşterileri nereden gelecek? Büyük olasılıkla KOBİ'lerden. Kuzey Avrupa ülkeleri, sizin bölgeniz ve İsrail'de bundan üç yıl önce var olmayan gayet büyük şirketler var. Gelişme potansiyeli çok büyük. Hepsinin de küçük bir başlangıç noktasına ihtiyacı var ve bütünleşik yaklaşımımızın bu başlangıç noktalarını 2-3 kişiden kalabalık tüm şirketler için makul bir çözüme dönüştürdüğünü düşünüyoruz. Geleneksel kanal ortaklarımızın birçoğu geleceğin servis sağlayıcılarına dönüşüyor. Onların ihtiyaçlarını karşılayabilmek ve KOBİ pazarına hitap edebilmek şart. Bugün geleneksel servis sağlayıcı gözüyle baktıklarımızın birçoğu geleneksel kanal ortaklığından gelme. Ürünlerin dağıtım mekanizmalarını değiştirmek bu yüzden önemli. Her müşteri GE ya da Amerikan Savunma Bakanlığı gibi binlerce ürün satın almıyor. Ürünlere erişim yöntemleri de farklı.
"Piyasayı yakından takip edebiliyor musunuz?"
Bu piyasayı gerçekten yeteri kadar yakından takip edebiliyor musunuz?
- Geçtiğimiz iki yılda HP'de gerçekleşen iki gelişmeden söz etmek istiyorum. Bunlardan birisi Meg'in CEO olması. Açık sözlü olmak gerekirse çok sıkıntılı ve çalkantılı bir dönemde başa geçerek mutlak bir berraklık ve sakinlik getirdi. Yaklaşımı çok ölçülü ve soğukkanlı. Yeniden yapılanmada ve gelişen ülkelere büyük önem veriyor. Biz Türkiye'nin ekonomisinin belli bir gelişkinliğe ve kararlılığa ulaştığını, ülkenin olgunlaşmış bir pazar olduğunu düşünüyoruz. Sorunuz kanallar aracılığıyla pazarlara nasıl ulaştığımızı da kapsıyor. Satışlarımızın %70-80'i kanallarımız üzerinden, ancak %20 ila 30'luk bir kısmı doğrudan. EMEA'da işin doğrudan olan kısmı, genellikle daha büyük müşterileri kapsıyor. Ancak daha küçük pazarlarda bu rakamın epey bir daha fazla olacağını tahmin edebilirsiniz. O yüzden de ortaklarımızın bu piyasaları anlamasını sağlamalıyız.
Türkiye ve gelişmekte olan pazarlardaki BT pazarı için özel bir stratejiniz var mı? Çünkü bu ülkelerin profilleri çok farklı olabiliyor.
- Hayır. Gelişen pazarlara büyük yatırım yapıyoruz, o yüzden de ayrı bir kısmımız var. Bence iki şey dikkate alınmalı. HP bağlamından bakacak olursanız bizim için çok da fark yok. İlk olarak, HP politikası gereği, faaliyet gösterdiği tüm ülkelere önem veriyor. Diğer Amerikan şirketlerinin olduğu ve HP'nin faaliyet göstermediği tek ülke düşünemiyorum. Yatırımlarla yöresel istihdam da yaratıyoruz. İkinci olarak, Meg'in başlatmakla kalmayıp çok da üstüne düştüğü bir konu var. Yönetimsel yapımıza ve yatırımlarımıza bakacak olursanız, belli çabaların birleştirilmesi için merkezler oluşturduğumuzu görürsünüz. Mesela dış kaynak kullanımı için Polonya'da, yazılım geliştirme için Romanya'da. Beş yıl önce bu çok maliyetliydi, bugün de çok ucuz değil. Önemli olan potansiyel gördüğümüz bu piyasalara sadık kalmak. Gördüğünüz gibi her alandan yöneticiler, güçlü organizasyonlar, Türk organizasyonları ve çok güçlü bir yerel kontrol var. Ne zaman oraya gitsem yüzlerce kişi oluyor. HP'nin yerel ülke yönetimi iş konusunda özerkliğe sahip.
Ortak noktalar bulmak daima amacımız. Elbette ülkeden ülkeye, pazardan pazara nüanslar var. Ancak o pazarda doğru olanı yapmak için ortak noktalara ve esnekliğe erişmeye çalışıyoruz. Bu çözümler o pazara özgü olabiliyor.