Geminid meteor yağmurunun yılın en etkileyici olaylarından biri olduğu kesin. Gökbilimcilere göre Çarşamba gecesi zirveye ulaşacak bu yıldız gösterisi, beyaz, sarı ve hatta yeşil tonlarda saatte 150’ye kadar “kayan yıldız” üretebilecek.
Ancak bu meteor yağmuru ne kadar dramatik olursa olsun, 1833’teki Leonid Meteor Yağmuru’yla yarışamayacağını taraflı tarafsız herkes kabul ediyor. 12-13 Kasım 1833 gecesi Dünya’nın atmosferinden o kadar fazla meteor geçti ki, gece gökyüzü adete sabaha dönmüş gibiydi. Görgü tanıkları havanın parlak “kar taneleri” ile dolu olduğunu iddia ederken, gazeteler bunu “yıldız yağmuru” olarak adlandırdı. Kızılderili kabileleri, sözlü tarihlerinde buna “yıldızların düştüğü gece” adını verdi.
Araştırmacılar, o dönem yapılan açıklamalara dayanarak o gece dokuz saatlik bir süre içinde 240.000 kadar meteorun gökyüzünü aydınlattığını tahmin ediyor. Bir saat içerisinde gökyüzünde 70.000 kadar kayan yıldız belirdi. Sağanak meteor yağmurunun parlaklığı sayısız vatandaşın uykularından uyanmasına neden oldu ve onlar da, önlerindeki canlı manzarayı izlerken ve yüksek sesle haykırarak komşularını uyandırdı. Bu muhteşem sahnenin insanlar üzerinde başka bir etkisi daha oldu: Pek çok kişi bunun İncil’de anlatılan boyutlarda bir felaketi önceden haber verdiğine ve hayatlarının sona erdiğine inanıyordu.
Dışarıya sadece gömleğiyle koşan Güneyli bir çiftçi, “artık yıldızlar düşüyor ve dünyanın sonu geliyor” diye haykırdı. Georgia Journal’a göre, olay büyüdükçe o kadar korkmuştu ki, giysisi olmadan evinin altına sığınmaya yöneldi.
Church of Jesus Christ of Latter-day Saints (İsa Mesih’in Son Günler Azizleri Kilisesi) kurucusu Joseph Smith, kötülere karşı kıyamet savaşının yakın olduğuna inanarak bu manzara karşısında çok mutlu oldu ve o anları şu şekilde anlattı: “Ayağa kalktım ve büyük bir sevinçle yıldızların gökten dolu gibi yağdığını gördüm; adeta Mesih’in gelişinin yakın olduğunun kesin bir işareti olarak kutsal yazılarda kayıtlı olan Tanrı'nın sözünün gerçeğe dönüşmesiydi.”
Tennessee’de Amanda Young adında köleleştirilmiş bir kız çığlık sesleriyle uyandı. Büyük torununun aile sözlü tarihi aracılığıyla aktardığı bir anlatıma göre, plantasyondaki beyazlar “bunun Kıyamet Günü olduğunu düşündüler” ve “tüm köleleri bir araya toplamaya başladılar ve hiçbir sebep yokken bazı kölelere annelerinin ve babalarının kim olduğunu, kime satıldıklarını ve nereye götürdüklerini anlatmaya başladılar.”
Leonid yağmuru nedir, neden oluşuyor?
Leonidler aslında her sonbahar mevsiminde, 55P/Tempel-Tuttle kuyruklu yıldızının geçerken bıraktığı kalıntılar sebebiyle meydana geliyor. Ancak çoğu zaman, saatte yaklaşık 10 ile 15 arasında meteordan oluşan bu meteor yağmuru aşırı dikkat çekici olmuyor.
Ancak kuyruklu yıldızın eliptik yörüngesi her 33 yılda bir onu Dünya’ya ve Güneş’e yaklaştırır ve muhteşem bir göksel “fırtına” yaratır. Bu döngüsel gösteri binlerce yıldır yaşanıyor. Eski Yunan gökbilimcileri de bu meteor yağmuru hakkında yazdılar ve Aslan takımyıldızındaki konumuna dikkat çektiler. MS 902’de Çinli gözlemciler bunu “yıldızların yağmur gibi düştüğü” gece olarak tanımladılar.
Alman bilim insanı Alexander von Humboldt, 1799’da Güney Amerika’yı dolaşırken bu meteor gösterisine tanık oldu ve “Binlerce ateş topu ve kayan yıldız, genellikle Jüpiter’in parlaklığında, dört saat boyunca arka arkaya düştü. Geride uzun duman izleri kaldı” diye yazdı.
Bütün bu tarihsel varlığa rağmen 1833 Leonidleri ABD’yi gafil avlamış gibi görünüyor. O zamanlar meteor yağmurları ve fırtınalar, bilimsel bir olay olarak geniş çapta anlaşılmıyordu. O dönemin gökbilimcileri, bunların çoğunlukla (bir başka yanlış yorumlanan gök olayı olan) kuyruklu yıldızlar tarafından üretildiğini bile bilmiyorlardı.
Bu yüzden çoğu insan cevaplar için dine yöneliyordu. Ancak beklenen kıyamet günleri gelmemiş olsa da Leonid meteor yağmuru, modern meteor astronomisinin doğuşuna yol açtı. Bilim insanları, sebebini anlamak için 1833 olayını inceledi. Yale profesörü Denison Olmsted konuyu kapsamlı bir şekilde araştırdı, hatta gazeteleri kullanarak halktan gözlem talep etti. 1834’te bulgularını American Journal of Science and Arts’ta yayınladı ve meteorların Dünya atmosferinin ötesinden geldiğini öne sürdü.
1866'da yeni bir "yağmur" daha
Fırtına, aynı yoğunlukta olmasa da 1866 yılında tekrar meydana geldiğinde, bilim insanları bunun nedeninin bir kuyruklu yıldız olabileceği yönünde tahminlerde bulunmaya başladı. Sorumlu kuyruklu yıldız, şu anda adını aldığı Wilhelm Tempel ve Horace Parnell Tuttle tarafından bir yıl önce keşfedilmişti.
1888’de, 1833 meteor yağmurunu tasvir eden en ünlü sanat eserlerinden biri, Yedinci Gün Adventist Kilisesi’nin dergisi “Signs of the Times”ta basıldı. Bu eser, bir köydeki insanları, sayısız ışık çizgisiyle dolu gece gökyüzüne hayranlıkla bakarken gösteriyor. Çizim ve onu temel alan gravür, daha sonra kilise papazı olan, gençliği sırasında meteor yağmurunu gören Pennsylvanialı Joseph Harvey Waggoner’in anılarını temel alarak oluşturuldu.
Meteor yağmurundan 55 yıl sonra İsviçre’de yaşayan Waggoner, o gece gördüklerini sanatçı Karl Jauslin’e anlattı. “Yıldızların pusulanın her noktasında aynı anda düştüğünü” aktardı ve “günün şafağı onları gizleyene kadar sayılarında herhangi bir azalma olmadan düşmeye devam ettiklerini” söyledi.
Waggoner, hiçbir sanat eserinin tanık olduğu inanılmaz manzaranın hakkını veremeyeceğini biliyordu ve dergide illüstrasyona eşlik eden bir şekilde şunları yazdı: “Kağıt üzerindeki herhangi bir temsil, en iyi ihtimalle gerçeklik hakkında çok sınırlı bir fikir vermelidir.”
Bilim insanları Leonidler’in bir sonraki büyük meteor fırtınasının 2033 veya 2034’te meydana gelmesini bekliyor.