Dream Machine, Dark Eye, Neverhood ve Armikrog... Tadı damağımızda kalan, kil kullanılarak yapılan stop-motion oyunlardan aklımızda kalanlar bunlar. Oyunlarda kullanılan görsel sanatlar içinde çok az şey stop-motion animasyonlar kadar emek istiyor. Bilgisayar grafiklerinin yavan sterilliği tartışılmaz bir sektör kuralı haline gelmişken, el işçiliğine, geleneksel sanatçıların duyarlılığına dayanan elle modellemeden yararlanan film ve oyunlara giderek daha az rastlanıyor. Saniyede oluşturulan kareler ne kadar fazla ise o kadar değerli sayıldığı günümüzde; kare kare, fotoğraf fotoğraf ilerlemek, sadece estetik kalitesi nedeniyle değil, pratik uygulanabilirliği nedeniyle de yavaş yavaş demode hale geliyor. Ancak istisnalar da yok değil. Harold Halibut, bu türün en son örneği. Aslında geliştirilmesi bu türün halen popüler olduğu 12 yıl önce başlamıştı. Şimdi olsa başlarlar mıydı bilemiyoruz. Ama iyi ki de bitirmişler diyebiliriz.
Harold Halibut’un bu uzun geliştirme sürecinin bedeli oyunun her karesine damgasını vuruyor. Asırlık "kil animasyonu" tekniğini birçoğumuzun günlük hayatına ürkütücü derecede benzeyen fütüristik bir olay örgüsü yaratmak için kullanıyor. Bu sadece karakterlerin, nesnelerin ve manzaranın kusursuz dokusunda değil, aynı zamanda ve her şeyden önce aksiyonun zamanlamasında ve hikâyenin hızında da kendini belli ediyor. Oyuna adını veren Harold, tanınmış bir bilim insanı için çalışan, büyük yetenekleri olmayan diğerleri gibi sıradan bir vatandaş. Sessiz, rutin hayatını yaşıyor, davranış cezaları, evcil hayvanları besleme ihtiyacı arasında her gün hayatına devam ediyor ve sonunda her şeyi tekrar yapmak için bir sonraki güne uyanıyor. Fedora 1 adlı bir uzay istasyonunda, çöküşün eşiğindeki Dünya gezegeninden kaçan bir grup insanla birlikte yabancı bir gezegende bir su altı şehrinde yaşıyor.
Teknoloji şirketi yönetimi ele geçirirse…
Büyük kaçıştan bu yana yaklaşık 250 yıl geçmiş ve türümüzden geriye kalanlar artık ana gezegenden uzak bir bölgede; dünyadan kaçmak için kurulmuş ancak daha sonradan iktidarını ilan etmiş ve şimdi de karakterimizin yaşadığı koloniyi sert kurallarla yöneten bir mega şirket olan All Water Company’nin baskısı altında yaşıyor. Eğer bu senaryonun size çok tanıdık geldiğini düşünüyorsanız, bunun nedeni benzer bir distopik geleceği ele alan Pixar/Disney animasyonu Wall-E'de gösterilenlerle büyük benzerlikler taşıyor olması olabilir. Tek farkı, burada insanlar hala fiziksel olarak iyi durumda. Animasyon filmin daha hafif, daha iyimser tonunun aksine oyun, Aardman'ın yapımlarının masumiyeti ile George Orwell'in 1984 gibi eserlerinin sertliği arasında gidip gelen bir yapıya sahip.
Aslen bir macera oyunu olan Harold Halibut, keşif ağırlıklı olmasının yanı sıra bazı çok özel bulmaca ve problem çözme unsurlarına da sahip. Ancak, bu yolculuğun asıl can alıcı noktası hikâyede yatıyor. Sıradan bir insanı, normallik olarak anladığından biraz farklı bir yaratıkla karşılaşmak gibi alışılmadık bir durumla karşı karşıya bırakan bu yenilik, bizleri, yaşamanın tek yolu gibi görünen şeyin ötesinde, hayatın anlamı gibi eski güzel bir soruna bile değinen düşüncelere sevk edecek daha önce düşünülemeyen sorulara yönlendirme potansiyeline de sahip.
İyi bir hikaye, etkileyici yan karakterler
Bu nedenle, 10 saatten biraz fazla süren ana hikayenin tüm dinamiği, kahramanımızın üstlendiği görevlere ve eylemlere, her şeyden önce de mekanın diğer sakinleriyle deneyim alışverişine dayanıyor. Geliştiriciler, kahramanımla doğrudan veya dolaylı olarak bağlantılı bir şeyler sunan her biri beklenmedik, farklı kişilikler ve benzersiz ve NPC karakterler yaratmaya büyük özen göstermişler. Oyunun ilk yarısında komşularımızı ve arkadaşlarımızı önemsemeyi öğreniyoruz, böylece sonraki her şey daha da fazla ağırlık ve anlam taşıyor.
Tam da bu nedenle Harold Halibut her tür oyuncuya göre olmayabilir. Bu konuda uyaralım. Çarpıcı sanat tarzıyla büyülendikten sonra, oyun modeli haritadaki bir noktadan diğerine çok fazla yürümeyi gerektiriyor ve sizi hikâyeyi oldukça yavaş bir şekilde ilerletiyor. Bu nedenle, çoğu zaman ya birinle sohbet ediyoruz ya da etrafta dolaşıyor, keşfediyor, istasyonun karmaşık ve ultra-aşamalı ulaşım sisteminde yollar ve yeni kapılar arıyoruz. Bu da gerçek aksiyon açısından burada görülecek ve deneyimlenecek çok az şey olduğu anlamına geliyor.
Türk dizileri her yerde, hatta uzayda!
Neyse ki, kahramanımızın gerçekleştirebileceği bazı ilginç ve farklı eylemler de yok değil. Örneğin bir duvarı temizlemeniz veya zorlu bir kayak pistinden aşağı inmek gibi… Hatta İstasyonun atari salonunda, mini oyunlarda iyi vakit geçirmek de mümkün. Su altı şehrinin en popüler TV dizisinin Sonsuz Aşk adında bir Türk dizisi olması ise tam bir sürpriz oldu. Oynarken TV’den yükselen Türkçe konuşmalar duyarsanız şaşırmayın. Spoiler olmaması için belirtmeyeceğim ama etkileşim söz konusu olduğunda, çokça olmasalar da rutini kırmaya yardımcı olan birkaç farklı bölüm de karşınıza çıkacak. Bununla birlikte, benzer önerilere sahip diğer oyunların aksine Harold Halibut'ın biraz dengesiz bir temposu var ve zaman zaman bazı yan olaylar gereksiz derecede uzun tutulmuş. Ya çoğu iyi yazılmış olsa da ağır ve açıklayıcı diyaloglar ya da bir ilgi noktası ile diğeri arasındaki mesafe nedeniyle biraz yorucu olabiliyor.
Doğal bir görevlendirme sistemine sahip
Aynı zamanda, eylemler ve görevler zinciri oyunun en iyi yönlerinden biri ve yapılacaklar listemize neredeyse organik olarak ekleniyorlar. Hatta çoğu durumda, sadece doğal keşif ve ara sıra merak yoluyla, bazıları ikincil olan görevlerin çoğu, neredeyse otomatik olarak tamamlanmış oluyor. Oyun çok geniş bir alana yayılmayarak, olağan olanın güzelliğine, fark yaratan ayrıntılara yer açıyor. Çevre zengin ve son derece ayrıntılı. Platform tarzı bir şeyleri kaçırmamıza neden olabilse de, diyalog bölümleri iyi yönlendirilmiş. Ancak sofistike kamera hareketleri ya da daha cesur kadrajlar olmadığında, kurgu tekdüzeliğe düşebiliyor ve daha dramatik bir sahnenin gerektiği anlarda biraz basit kalabiliyor. Her ne kadar kalite ve mükemmellik seviyesine ulaşmış olsa da, gözden kaçmayacak bazı ufak kusurlar da yok değil. Ancak bunlar oynayışı çok etkilemiyor. Genel olarak, mekanın inşası ve yönetimi çok işlevsel, kontrollerin kasıtlı olarak geciktirilmiş tepkisi de öyle, bu da sahnedeki karakterlere ve nesnelere bir ağırlık ve maddesellik hissi veriyor.
Harold Halibut en hafif deyimle ilginç. Bizi mavi taşlar, bilimsel deneyler ve uzaklardan gelen beklenmedik bir mesajı içeren bir komplo planının ortasına habersizce bırakırken, ayrılmış bir çifti barıştırmak ya da bir aktör arkadaşının dünya edebiyatını yeniden keşfetmesine destek olmak gibi küçük, son derece insani yan görevler de bulunuyor ve bunlar ana görevlerin önüne geçmek yerine onlara anlam katan şeyler. Çünkü sessiz vatandaşlarımızın kendilerine sorgusuz sualsiz dayatılan kurallara nasıl tepki verdiklerini düşünmelerini sağlarken bir aidiyet duygusu inşa ediyorlar.
Sonuç
Harold Halibut, dünyaya müdahale etme mekanikleri söz konusu olduğunda en yenilikçi oyun olmayabilir ve anlatının ritminde birkaç aksaklık olabilir, ancak güçlü hikayesi ve muhteşem sanatsal tarzının toplamının onu son zamanların en karşı konulmaz oyunlarından biri haline getirdiği inkar edilemez. Xbox Game Pass ile ilk günden tamamen ücretsiz bir şekilde erişilebilir olması ise denememek için bahaneniz de kalmıyor. Üstelik Türkçe altyazı desteği de var. Kaçırmayın deriz.
80
Yapımcı Slow Bros.
Geliştirici Slow Bros.
Platform Xbox Series S/X, PC, PS5
Tür Macera
Web https://slow-bros.com/harold-halibut