Klinik araştırmalarda ölümsüzlerin, yaşayan ölülerin veya hortlakların incelendiğini göremeyiz. Ancak yakın geçmişte, zombi olduğu iddia edilen üç kişi, bir zamanlar beyin aktivitelerinin Haiti’deki araştırmacılar tarafından ölçülmesini kabul etmişti.
Bir çizgi film bölümünü anımsatır bir şekilde araştırma, her biri yerel halk tarafından uzun süredir ölmüş ve öldükten sonra geri dönen bireyler olarak tanınan ürkütücü üçlünün kimliğini ortaya çıkarmak amacıyla başlatıldı. Haiti Voodoo inançlarına göre, ölülerin ruhları bazen “bokor” (kadınlar için “caplata”) adı verilen büyücüler tarafından yakalanabilir ve bu ruhlar daha sonra taze cesetleri zombilere dönüştürmek için kullanabilir. Genellikle Haiti kırsalının sakin ve tenha bölgelerinde dolaşırken görülen bu "ölümsüz uyurgezerler" düzenli olarak yerel yetkililere bildirilir ve her yıl bine kadar zombi ihbarı yapılır.
1997’de yayınlanan etkileyici bir çalışmada araştırmacılar, bu "zombiler" için mantıklı bir açıklama bulmaya çalışmak için elektroensefalografi ve DNA testi tekniklerini kullanarak bu tür üç vakayı araştırdılar.
Bunlardan ilki, 30 yaşında öldüğü düşünülen, ancak üç yıl sonra onu ayırt edici bir yüz işareti sayesinde aile üyeleri tarafından fark edilen bir kadınla ilgiliydi. Yerel bir mahkeme daha sonra kadının mezarının açılmasına izin verdi ve mezarın taşlarla dolu olduğu ortaya çıktı.
Çalışma yazarları, "zombiyi" tanımlarken, “başını eğik bir pozisyonda tuttuğunu ve kollarını zar zor hareket ettirerek son derece yavaş ve kaskatı bir şekilde yürüdüğünü” açıklıyor. Ayrıca iletişim kuramıyordu ve ara sıra bazı anlaşılmaz ama basmakalıp sözler mırıldanıyordu.
Araştırmacılar onun “elektroensefalogram ve merkezi sinir sistemi muayenesinin olağanüstü olduğunu” belirtiyor. Yazarlar, durumuna ilişkin değerlendirmelerine dayanarak, olası bir katatonik şizofreni teşhisi koymuş olsalar da, ölümden nasıl geri döndüğünü (ya da dönüp dönmediğini) açıklayamıyor.
İşin gerçeği zehirlenme olabilir
Spekülatif bir çözüm önererek, kadının hiç ölmemiş olabileceğini, bunun yerine muhtemelen bir bokor tarafından uygulanan bir “nöromüsküler toksin” ile zehirlenmiş olabileceğini, bunun da katalepsiye neden olarak ve akrabalarını öldüğüne inandırabileceğini söylüyorlar. Suçlu büyücü, kadın bilincini geri kazanmadan kısa bir süre önce gömülü bedeni topraktan çıkartmış olsa da, mezardaki oksijen eksikliği kalıcı beyin hasarına neden olmuş olabilir, bu da içinde bulunduğu zombi benzeri durumu açıklayabilir.
İkinci vakada, çalışmanın yazarları, gömüldükten 19 ay sonra yerel bir horoz dövüşünde görülen 26 yaşındaki bir adamı anlatıyor. Daha sonra adamın amcası, ailesinin evinde bir kütüğe zincirlenmiş halde tutulan adamı zombileştirmek için büyü kullanmaktan suçlu bulundu.
Bir kez daha, klinik muayeneler hiçbir doğaüstü bulguya rastlamadı ve adama “organik beyin sendromu ve epilepsi” teşhisi koyuldu. Daha da önemlisi, DNA testi, kısa bir süre önce ölen adam olmadığını ortaya çıkardı ve bu da zombi olma iddiasını önemli ölçüde zayıflattı.
Benzer bir olayda 31 yaşındaki bir kadının 13 yıldır ölü olan bir köylü olduğu belirlendi. Bununla birlikte, bir kez daha tıbbi muayene, onun hala insan olduğunu ortaya çıkarırken, genetik analizler onun ölen kişi olmadığını gösterdi.
Bu son iki örneği birlikte değerlendiren çalışmanın yazarları, “yaslı akrabalar tarafından gezgin, akıl hastası, bir yabancının yanlış tanımlanmasının en olası açıklama olduğu” sonucuna varıyor.