PlayStation ismini ilk kez sanıyoruz Gameshow'da MAC bir okura yanıt verirken "Mega Drive II bitti, artık Saturn veya PlayStation zamanı" diyerek dile getirmiştik sanıyoruz. O dönemler ülkemizde PlayStation resmi olarak var mıydı, açıkçası pek sanmıyoruz, en azından dergilerin arka sayfaları çarşaf çarşaf Sega Saturn reklamlarıyla doluydu ama o güne dek PlayStation reklamını hiç görmemiştik. Gran Turismo ismiyle tanışmamıza da zaman vardı.
Hayal kurmak için güzel zamanlardı. 3D hızlandırıcılı ekran kartları artık boy vermeye başlamıştı. On seneye kadar gözlerimizi kapattığımızda hayatimizdeki oyunun "Loading" ekranını göreceğimizi falan sanıyorduk ama durum o sıralarda farkına varmadığımız kadar primitifti aslında. Piyasadaki en popüler yarış oyunun hepi topu 10-12 otomobil ve bir o kadar piste sahip olan Need for Speed II SE olduğu zamanlardan bahsediyoruz. Bu açıdan bakarsanız, PlayStation'ın demo diskiyle gelen Gran Turismo demosunda göreceklerimize hiç de hazır olmadığımızı anlayabilirsiniz.
Real Driving Simulator
Assetto Corsa'ların, iRacing'lerin hüküm sürdüğü günümüz simülasyon dünyasında "yahu GT o kadar da simülasyon değildi" demek kolay. 1998 yılından bahsediyoruz. Need for Speed II SE'de falan "abi Ford Indigo mis gibi yol tutuyor be" muhabbetleri yapıyoruz. Yav, oyunda dönen tekerlek efekti dediğin şey, tekerlek modellemesinin üzerine yapıştırılmış bir jpegden ibaret. Süspansiyon modellemesi falan yok. Aslında o sıralarda TOCA 2 diye bir oyun ilk defa süspansiyon modellemesini getirmiş ama araç kontrolleri o kadar kötü ki, yarışı bir yere çarpmadan bitirmek Ornstein and Smough'u kesmişiz gibi tatmin ediyor insanı.
Yani, yarış oyunu tutkunları olarak Gran Turismo ile karşılaşmak hepimizde "köyden indim şehire" etkisi yapmıştı. Yüz küsür araç vardı, harika grafikleri ve müzikleri, muhteşem araç fizikleri vardı. O ana kadar gördüğümüz her şeyden fersah fersah ileride, yanına kolay kolay yaklaşılamayacak bir noktadaydı. Öyle de oldu zaten.
Gran Turismo 2 arayı fazla açmadan çıktığında ise geriye kalan son akli melekelerimizi de konsolun önüne dökmüş, aklımızı kaybetmiştik. 500+ araç, onlarca farklı etkinlik, altı saat süren yarışlar derken PlayStation artık yaşlanana, biz de üniversiteyi bitirene kadar çılgınlar gibi oynamaya devam ettik. Oyun kendi efsanelerini yaratmış, pek çok kişiye göre Nissan Skyline serisinin baş döndürücü bir hızla koleksiyon nesnesine dönüşmesine sonsuz katkılar yapmıştı. Koluna Escudo dövmesi yaptıran adamlar gördük yav.
Gel zaman git zaman, PlayStation 3 için çıkan iki harika oyunun ardından Gran Turismo sessizliğe büründü. Ta ki espor odaklı bir spin-off diyebileceğimiz Gran Turismo Sport'a kadar. Muhteşem bir oyundu ama bizim hafızamızdaki o "otomobil kataloğu" değildi artık. Bu yüzden Gran Turismo 7'ye olan özlemimiz hiç bitmedi. Dedik "gelse de yirmi beş farklı Mazda MX-5 modelini tamamlamaya çalışsak."
Nihayet Gran Turismo 7 geldi ama baştan uyarayım, beklentilerinizi biraz revize etmeniz gerekecek.
Küçülerek büyümek
Geçtiğimiz haftalarda Gran Turismo 7'nin basın için düzenlenen bir online ön gösterimine katılmıştık ve serinin yaratıcısı Kazunori Yamauchi toplantıya "GT7 serinin en iyi, en eksiksiz oyunu olacak" diyerek başladığında zaten yüksek olan beklentilerimiz arşa çıkmıştı.
Sunumun geri kalanında duymak istediğimiz her şeyi duyamadık, oyun detayları açıklandıkça duyduklarımızın bazıları da hoşumuza gitmedi.
Neticede, son bir haftamızı Gran Turismo 7'de geçirdik ve sonda söyleyeceğimiz şeyi başta söyleyelim: Gran Turismo 7 harika bir oyun.
Peki, bunca senedir beklediğimiz otomobil kataloğu olmaya ne kadar yakın ve Gran Turismo Sport'tan ne kadar farklı? İşte bu konuyu biraz konuşmak gerekiyor.
Serinin gediklileri hatırlayacaktır, Gran Turismo 6'da araç sayısı 1250'nin üzerine çıkmıştı ancak bu araçların sadece bir kısmı detaylı olarak ve iç tasarımları ile beraber modellenmiş premium araçlardı. Geri kalanları ise neredeyse tamamen Gran Turismo 4'ten convert edilmiş, yaşını başını almış, bir kısmı da aynı aracın sağdan direksiyonlusu, aynı aracın kadife tentelisi gibi minik dokunuşlarla "çoğaltılmış" modellemelerdi. Benim bundan hiçbir şikayetim yoktu ama Gran Turismo serisi 25 sene boyunca bu bık bık muhabbetlerden çok çekti, yalan yok. "Aynı araçtan 33 tane var" dediler, "direksiyonu bile gözükmüyor" dediler, dediler de dediler.
Yamauchi de sanıyoruz bir noktada bu "otomobil kataloğu gibi oyun olma" hevesini revize etmek zorunda kaldı. GT Sport'da gördük ki tüm araçlar detaylı bir şekilde, en ince ayrıntısına kadar modellenmiş premium araçlardan oluşuyordu. Haliyle, Gran Turismo 7'de araçların tamamını detaylı bir şekilde modellerken Gran Turismo 6'daki araç sayısının korunup korunamayacağı ile alakalı kafamda ciddi soru işaretleri vardı.
Gran Turismo 7'de araç sayısı 430. Bir önceki ana oyunun üçte biri. Oyun dünyasındaki ününü "sınırsız araç seçeneği" ile, tırnaklarıyla kazarak kazanmış bir oyun için sıkıntılı bir durum gibi gelebilir. Eğer Gran Turismo Sport'a sahipseniz, bu araçların dörtte üçünün o oyundan aktarıldığını gördüğünüzde sıkıntınız daha da büyüyebilir. Büyümesin. Tıpkı GT Sport'un üç senede araç seçeneğini neredeyse üçe katlaması gibi, Gran Turismo 7 de her yama ile yeni araçları bünyesine katmaya devam edecek. Özellikle de Suzuki Escudo Pikes Peak gibi, Nismo 400R gibi efsanelerin oyunda olmadığını ve GT Vision sebebiyle Sport'ta kendisine yer bulan onca çirkin ötesi prototip araç kalabalığını düşündüğünüzde, Polyphony bu konuda ciddi bir çalışma içindedir diye düşünüyoruz.
Pistler konusunda da eksikler var. Trial Mountain ve Deep Forest geri dönmüş ama canımız ciğerimiz Grand Valley Speedway yok mesela. Berbat bir pist olsa da GT serisinde yarıştığımız ilk pist olan, artık içimize işleyen Clubman Stage de yok. Bunların da ileride ekleneceğini düşünüyoruz.
Geri dönenler ve yeniler
Yamauchi bu oyunu artık "Real Driving Simulator" yerine "The Car Life Simulator" olarak adlandırmayı tercih ettiklerini belirtmişti. Bunu sağlayacak çok hoş yenilikler de var aslında, bu ekosistemi eski oyunlarda da besleyen, markalara ait müzeler gibi.
Polyphony gözüken "otomobil kültürünü yaratan & büyüten oyun" olma fikrinden hoşlanmış. Gran Turismo 7'de bu olayın merkezinin ismi Cafe. Buradaki Menu Book'tan oyun boyunca 30'dan fazla görev alıyorsunuz. Bu görevlerin arasında "belli bir tipteki otomobilden üçünü garaja ekle" gibi, koleksiyonu özendiren görevler de var. Bu araçları satın almanız genellikle gerekmiyor, size sunulan yarışlarda ilk üçe girmeniz yeterli ve bu işlere eliniz yatkınsa bu hiç de zor değil. Garajınız da hızlıca gelişmeye ve büyümeye başlıyor. Sadece araç sayısını artırmıyor, bu araçlara yapabileceğiniz modifiye seçenekleri de giderek çeşitleniyor. Son aşamada araçları yarış versiyonlarına dönüştürebiliyorsunuz. Görevleri tamamladıkça, artık tema neyle ilgiliyse size o türün doğuşu, (Mesela önden çekişli araçlar), artıları eksileri gibi konularda, güzel görüntüler eşliğinde bir sunum yapılıyor. Biliyorsunuz, Gran Turismo demek araçlar hakkında geyik muhabbeti demek. Cafe'de de bu araçların tamamı hakkında söyleyecek bir şeyi olan birisi var. Basmakalıp şeyler söylemediğini de belirtmem gerek. Aracınızı seçin ve üstada ne düşündüğünü sorun, sizi asla reddetmeyecektir.
Bir diğer konu, replay modu. Bildiğiniz gibi Gran Turismo gelene kadar replay modunun yarış oyunları tarihinde hiçbir önemi yoktu. Yarıştan sonra karşımıza çıkan ve bizi ana menüye ulaşmaktan alıkoyan gereksiz mi gereksiz bir özellikti. Replay'in ne kadar güzel bir şey olduğunu, adeta bir ASMR materyali gibi kullanılabildiğini bize öğreten oyun Gran Turismo idi. Bu oyunda da replay moduna yine çok önem verilmiş. Bu modu PS5 versiyonunda Ray Tracing ile deneyim etme şansınız var öncelikle. Tüm pist hareketli kameralarla donatıldığından her seferinde farklı bir deneyim yaşatması da cabası. Eski oyunlardaki sabit kameralar tarihe karışmış ve yerine dinamik, ray üstünde hareket eden kameralar eklenmiş. Roguelike kamera işte size, daha ne istiyorsunuz?
Music Replay de bu oyunla beraber tanıştığımız güzelliklerden birisi. Bu modda kamera tamamen metronom tarafından, dinlediğiniz müziğe göre şekillendiriliyor. "Nasıl ya?" demeyin, hoşunuza gidecek. Özellikle de Moon Over the Castle dinlerken keyiften keyfe koşacak, mutluluktan çılgın atacaksınız. Biraz abarttık ama olsun.
Devam edelim. Music Rally de oyuna eklenen bir direkt önemli mod, hatta o kadar önemli ki oyun bununla açılıyor. Gran Turismo 7'nin henüz başlarında Porsche 356B ile Alsace yollarına kendinizi vuruyor, şarkı bitene kadar en fazla mesafeyi giden pilot olmak için gaza yükleniyorsunuz. Biz çok beğendik, 75 farklı sanatçının bulunduğu 300+ şarkılık soundtrack de -içeriğinde anlamadığımız bir kararla metal müziğe yer verilmemesine rağmen- size sonsuz seçenekler sunmuş.
Son olarak, Brand Central geri dönüyor. Üç farklı galeriden dilediğiniz markaya ulaşabilir ve yarışlarda kazandığınız paraları koleksiyonunuzu geliştirmek için harcayabilirsiniz. Hey gidi Gran Turismo 2. Memory Card sadece 99 aracı kaydedebildiğinden birisini silip diğerini eklemek zorunda kalırdık, bunda öyle bir sorun yok tabii. Geri dönen bir diğer tanıdık da ikinci el oto pazarı. Burada 2001 model yılına dek üretilmiş araçlara ulaşabilirsiniz. Elbette bu araçların kilometresi biraz yüksek ama buraya yolunuz, henüz oyunun başında düşecek. Peki sıfır kilometre ve kullanılmış araç satıcıları olur da, Legendary Cars galerileri olmaz mı? Burası süper zenginleşmeden uğramamanız gereken yer. Öyle araçlara istenen öyle paralar gördüm ki aklınız şaşar. Tabii oyun boyunca görebileceğiniz en güzel araçlar burada olacak, muhteşem De Tomaso Mangusta gibi.
Fizikler üzerine
Oyunun araç ve pist kadrosunda ciddi eksikler olduğunu söylemekten asla bıkmayacağız. GT7'de 34 farklı pist ve bu pistlerin 90 farklı rotası bulunmakta. Zamanla sayısının artacağını söylemek gerek. Ayrıca gece gündüz döngüsü ve hava şartlarının geri gelmesiyle de bu pistler hiç olmadığı kadar atmosferik ve canlı gözükmekte.
Hava şartları derken basit bir simülasyondan bahsetmiyoruz. Adamlar resmen oturup Flight Simulator'ı kıskandıracak bir sistemi entegre etmiş oyuna. Buna göre pistte bulunduğunuz saat, pistin bulunduğu yer, havanın ısısı, hava basıncı ve nem hesaplanıyor ve bunun sonucunda bulutlar gerçek zamanlı olarak oluşabiliyor. Bu bulutlar aynı zamanda pistlerin farklı yerlerine farklı miktarda yarış yağdırabiliyor ve pistin farklı bölgelerinde su havuzları oluşabiliyor. Uzun yarışlarda hemen fark edebileceğiniz gibi, yarış çizgisi pist üstündeki diğer alanlardan daha hızlı bir şekilde kuruyor ve kuruyan yerlerde de yol tutuş dramatik şekilde değişiyor.
Detaylar bununla da sınırlı değil. Gökyüzündeki yıldız haritası aynen oyuna taşınmış. Hatta belli durumlarda Venüs'ü (Çoban yıldızı) görmeniz bile mümkün.
Polyphony'nin fizikler konusunda yardım aldığı isim ise F1 tarihinin gelmiş geçmiş en iyi pilotlarından birisi olan Lewis Hamilton. Tıpkı Michelin'in lastik fiziklerini oluştururken yapımcılara destek olması gibi, Hamilton'ın bu konuda sağladığı kıymetli geri bildirimler de şimdiye dek gördüğümüz en başarılı araç tepkilerinin oyuna dahil edilmesine yol açmış.
Kendi adımıza lastik yanaklarının yumuşaklığının bize hissettirilmesinden, araçların kerblerde verdiği tepkilerden çok memnun kaldık. CFD (Akışkan dinamikler) kullanılarak oluşturulan slipstream efekti de işini iyi yapıyor. İlk kez görmüyoruz bu fizik detaylarını ama Gran Turismo 7 her birinin ayrı ayrı hakkını vermeyi başarmış.
Bir diğer konu, eski tanıdık olan sürücü lisansları da geriye dönmüş. Bazılarınız burada ilk seferde altın lisansı kapacak, bazılarınız ise bronze lisansı kapmak için saatlerini harcayacak. İyi haber, eski oyunlarda olduğu gibi bu çabalarınız size en az bir, en çok iki hediye otomobil olarak geri dönecek. Bu hediye araçların hemen tamamı unique, yani oyun içinde başka bir yerden satın alamayacağınız araçlar. Haliyle, tüm sınavları altın derece ile geçmek için size yeterli motivasyonu sağlayacağını düşünüyoruz.
Deneyim ne kadar başarılı?
Gran Turismo 7 size yeni eklenen modlardan olan Music Rally'yi tanıtan bir etkinlik ile açılacak. Burada da kat ettiğiniz mesafeye göre bronze, gümüş ve altın dereceleri elde edecek, bunun ölçüsünde ödüller kazanacaksınız. Bu yolculukta yol arkadaşınız tam bir klasik, bir Porsche 356B. Dünyanın en hızlı aracı olmasa da yere yakınlığı ile hızı hissettiren, hafifliği ile kendisini virajdan viraja atabilen son derece keyifli bir araç.
Oyun fizik anlamında sizin seçeceğiniz yardımlara göre simcade ile "soft sim" arasında duruyor. Bizim önerimiz, alabileceğiniz her türlü yardımı daha oyunun başında kapatmanız, özellikle de virajlarda nerede fren yapmanız gerektiğini gösteren renkleri. Zorluk tamamen altınızdaki araca bağlı
Daha sonra oyun sizin cebinize 20 bin kredi koyuyor ve bu parayla satın alabileceğiniz araç sayısı da pek fazla değil; Mazda Demio, Toyota Aqua S ve Honda Fit. Bu minik canavarlar aynı zamanda ilk Menu Book görevinizi oluşturuyor ve yarışlar kazanarak üçünü de garajınıza eklemeniz gerek. Bunun ardından ise minik klasiklere geliyor sıra, yani VW Kaplumbağa, Fiat 500 ve Mini Cooper S. Görebildiğiniz gibi Menu Book sizi sürekli olarak belli araçları tamamlamanız konusunda yönlendiriyor, özellikle de oyunun ilk başlarında. Bu, serinin gediklisi olarak bizim çok hoşumuza gitmedi. Özgürlüğümün kısıtlandığını ve oyunun çizgiselliğini artırdığını hissettik. Bu, oynadığınız ilk Gran Turismo oyunu ise hoşunuza gitmesi olası zira insana o Panini çıkartma albümü tamamlama hissini de veriyor.
Diğer taraftan burada karşımıza gridin yetersizliği geliyor. O kadar çok eksik araç var ki. Özellikle her biri birbirinden farklı olan Japon pazarına özel araçlar tamamen dışarıda bırakılmış, garaj daha "global" bir bakış açısıyla hazırlanmış. Dediğim gibi, bu garaj büyüyecek ama sonuç nasıl olacak, onu zamanla göreceğiz. Polyphony'nin 430 araçlık bir garajı alıp No Man's Sky gibi sürekli bir şeyler ekleyerek, tarihin en büyük Gran Turismo araç kadrosu haline getirmesi ne güzel olur, lütfen olsun çünkü. Vitrin modunda çektiğiniz görselleri diğer insanlarla paylaşabiliyorsunuz ve bu, yüklediğiniz fotoğrafları hiç kimsenin görmediği Forza Horizon'dan çok daha iyi olmuş.
Bunun dışında Championship Mode'un geri dönmesi, kazandığınız hemen her yarışın size hediye bir araç olarak geri dönmesi gibi güzellikler geri dönmüş. Her yarışın bir amacı var, her yarış keyifli ve ödülleri de doyurucu. Garajınız o kadar hızlı büyüyor ki bir bakmışsınız tüm araçların beşte biri garaja düşmüş bile. Zaten içerik konusunda bir sıkıntımız yok, daha şimdiden 100'den fazla etkinlik var oyunda.
Teknik açıdan bir şaheser
Gran Turismo 7, PlayStation 5'in nimetlerini sonuna kadar kullanan bir yapım. Araçlar 500 binden fazla poligon kullanılarak tasarlanmış, pistler en ince detayına kadar modellenmiş (buna yoldaki bozukluklar da dahil) ve hava şartları muhteşem gözüküyor.
Oyun size iki farklı mod sunuyor grafiksel açıdan. PS4'te 1080p çözünürlüğe bağlıyız ancak PS5'te iki grafik modu yer alıyor. Framerate modunu seçerseniz 4K/60fps olarak oyunu deneyim edebiliyorsunuz. Ayrıca bir de Ray Tracing modu var. Ray Tracing modu tüm oyunda kullanılmıyor ancak bunu seçerseniz, replay modunda, fotoğraf modunda ve Sahne modunda Ray Tracing açılıyor ve PS5 30fps'i tutturmaya çalışıyor.
Ayrıca DualSense'in nimetleri de sonuna kadar kullanılmış. Haptik geri bildirimler son derece net, keskin ve adeta direksiyon kullanıyormuş gibi hissettiriyor. Adaptif tetikler de mesela ABS'nin devreye girip yürüyen aksam üzerinde gerginliğin, burulmanın arttığı anları size son derece büyük bir başarıyla iletmeyi başarıyor. Gran Turismo 7'nin fizik motoru 20-200Hz arasında titreşimler üretebiliyor DualSense'den hissetmeniz için, bu da kerbler, çimler, pistteki kusurlar gibi farklı durumların her birini ayrı ayrı deneyim edebilmeniz demek.
Sonuç
Sonuç olarak Gran Turismo 7 şahane introsundan başlayarak kocaman içeriğine kadar sizi çok mutlu edecek bir oyun olmuş. Gelmiş geçmiş en iyi Gran Turismo mu? Muhtemelen. Gelmiş geçmiş en iyi yarış oyunu mu? Forza Horizon 4'ten daha iyi olacak potansiyele sahip ancak mevcut içeriğiyle daha iyi değil. Bir oyun kataloğu olması adına beklediğimiz geliştirmeler geldiğinde, o noktaya da çıkma potansiyeli var.
Şimdiye kadarki en eksiksiz Gran Turismo olması için her şeye sahip. Daha fazla pist ve araç eklendiğinde o noktaya gelecek. Siz de sırtınızı koltuğa yaslayıp otomobiller üzerine yapılmış en güzel eserlerden birisiyle hoşça vakit geçirebilirsiniz.
Kürşat Zaman
CHIP Notu: %90
- Yapım: Polyphony Digital
- Dağıtım: SIE
- Tür: Yarış
- Platform: PS5, PS4
- Web: www.playstation.com