Her ay bir milyardan fazla insan Dünya'da gezinmek için Google Haritalar'ı kullanıyor. Bu uygulama, trafik yönlendirmelerinden restoran bulmaya kadar, gezegenimizi deneyimleme ve onunla etkileşim kurma şeklimizin varsayılan yolu haline geldi.
Peki ya bu vazgeçilmez araç sizi A noktasından B noktasına yönlendirmekten daha fazlasını yapıyorsa? “Meksika Körfezi”nin adının “Amerika Körfezi” olarak değiştirilmesi ve “Mount Denali”nin tekrar “Mount McKinley” olarak değiştirilmesi gibi uygulamalar tartışmalara yol açmaya devam ediyor. Bu güncellemeler tesadüfi değildi; ABD yönetiminin siyasi kararı olarak yapılan baskıyla ortaya çıktı. Ancak sorun sadece bu kadar değil. Google bu değişikliklerle ilgili olumsuz yorumları da siliyor. Yani ifade özgürlüğü de artık hak getire.
Bir haritada isim değişimi zararsız görünse de bazı araştırmacılar bunun çok daha önemli olabileceğini savunuyor. Aslında bir tür bilişsel manipülasyon olabilir. Peki Google Haritalar gerçekten beynimizi mi yıkıyor?
Tüm bu fikir, genişletilmiş biliş adı verilen bir kavrama bağlı. İlk olarak 90'ların sonlarında ortaya atılan bu kavram, araçlarımızın (özellikle dijital olanların) düşünme şeklimizin bir parçası haline geldiğini öne sürüyor. Telefonunuz yalnızca nereye gittiğinizi hatırlamanıza yardımcı olmaz; sizin için hatırlar... Zamanla, hatırlama, mekansal muhakeme ve karar verme gibi temel zihinsel işlevlerin yerini alır.
Tarihi artık Google mı yazacak?
Özetlemek gerekirse, "tarihi zafer kazananlar yazar" sözü yeniden gerçek oluyor ve dijital dünyaya hakim olan güçler, tüm dünyaya kendi gerçeklerini dikte ediyor. Yüz yıllardır "Meksika Körfezi" olarak bilinen bölge, bu dijital müdahaleden sonra 40-50 sene içinde tamamen unutularak yeni nesiller tarafında ABD körfezi olarak bilinecek. 100 sene sonra, eski haritaları bulan insanlar bu bölgeye Meksika Körfezi dendiğini fark edince şaşıracaklar.
Bu sadece tek bir örnek... Google'ın ve diğer dijital servislerin, farklı konularda kendi doğrularını dikte etmesi ve artık bu konudaki şikayetleri, itirazları bile engellemesi, bu servislerin ciddi bir manipülasyon aracına dönüşeceği endişesini güçlendiriyor.