God of War serisi, Devil May Cry ya da Prototype sınıfına sokabileceğimiz fakat hikayesi ve görselliği açısından alıp daha üst bir seviyeye koyacağımız, PlayStation'ın tacındaki en değerli taşlardan biri. Serinin fanatikleri hikayeyi ezbere biliyorlardır fakat "Nedir bu GoW serisi?" diyen birileri varsa aranızda, kısaca "bir varmış, bir yokmuş" diye anlatalım.
Kratos, Sparta ordusunun başında önüne geleni deviren bir savaşçıydı. Gelin görün ki bir gün baltayı taşa vurdu ve barbarlar savaşta kendisini bir kaşık suda boğacakken, bunu gururuna yediremedi ve -ruhunu şeytana satar gibi- bu savaşı kazanmasına yardımcı olursa tamamen Ares'in emri altına gireceğine yemin etti. "Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez" diyen kavga gürültü tanrısı Ares, barbarları hallaç pamuğu gibi salladı ve böylece Kratos onun emrine girdi. Ama bir daha gelin görün ki Ares zalim bir patron çıktı, oradan oraya savaşta koştura koştura Kratos'un iflahı kesildi, imanı gevredi. Kratos en doğalından ve kocamanından Ares'e gıcık kapmaya başladı. Bütün bu savaş çılgınlığının arasında karısı ve kızı da kaynayan Kratos'un çitleri çoktan yıkılmış, keçileri ise Bağdat'ı geçmişti. Ares de elinin altında böyle bir "enayi" varken orayı buraya yıka yıka sonunda gözünü Atina'ya dikince, diğer tanrılar "Yok artık!" dediler ve eğer Kratos, Ares'i durdurmayı başarırsa bütün günahlarını sileceklerini ve özgürlüğünü vereceklerini vaat ettiler.
Gözüne daha önceden kestirdiği Ares'e böyle bir kazık atma fırsatını kaçırmak istemeyen Kratos, onunla aynı boyutta kapışabilmek için meşhur Pandora'nın kutusunu arar, bulur, Ares'in ümüğüne ot tıkar. Bu insanüstü, tanrısal başarının mükafatı da anormal olur. Ares nalları diktiği için Kratos yeni savaş tanrısı olur ve Olimpos'ta kendisine özel ofis tahsis edilir. Ama keçiler kaçmıştır bir kere ve gelen gideni aratmaktadır. En son piyango Rodos'a vurur, sağlam bir savunma gösteren Rodos savaşçıları karşısında ezilen askerlerini yukarıdan izleyen Kratos, yenilgiyi tanrısal erkekliğine yediremez ve adamlarına koltuk çıkmak için tanrısal bir zıplayış ile Rodos'a iner, tam tanrısal bir sille ile Rodos'u alacak iken bir bülbül (!) omzuna konar... Aslında o bülbül Zeus'tur ve Kratos'a kızan tanrılara destek vererek güçlerinin bir bölümünü ondan alır, ünlü Rodos heykeline aktarır. Tabii ki Kratos bunu da dinlemez, vandallara yakışan kuvvetiyle heykel, sanat, hayal gücü dinlemez, heykeli yerle yeksan eder. Gözüne Zeus'u kestirir, zaman içinde Titan'ların da desteğini aldığı uzun yolculuğun sonunda tam Zeus'u da öldürüp seri cinayetlerine birini daha ekleyecek iken araya Athena girer, babasını kurtarır, kendisi ölür. İyice yalan rüzgarına dönen hikayede tahtaları zaten eksik Kratos'un, Athena'nın son nefesinde Zeus'un aslında babası olduğunu öğrenmesiyle akıl melakeleri tümden kaçar... Zeus da kaçar... Kratos olanları Titan'lara anlatır, zaten evvelden Zeus'un kazığını yemiş olan Titan'lar Olimpos'a saldırı için Kratos ile bir olur. God of War III de burada başlar...
İncelemenin tamamını okumak için tıklayın.