Eğer daha önce duymadıysanız, Fermi Paradoksu, evrenin boyutu düşünüldüğünde uzaylı yaşamın var olduğu yönündeki istatistiksel ihtimalin yüksekliğine rağmen neden henüz herhangi bir Dünya dışı uygarlık ile karşılaşmadığımızı sorguluyor. Bu paradoksun cevapları oldukça iyimser düşüncelerden gerçekten dehşete düşürücü olabilen geniş bir aralığı içeriyor.
Daha iyimser sayılabilecek açıklamalardan biri Hayvanat Bahçesi Hipotezi. İlk olarak MIT bilim insanı John Allen Ball tarafından sunuldu ve uzaylıların var olduğunu ve bizden haberdar olduklarını, ancak hayvanat bahçesindeki hayvanlara yaptığımız gibi, sessizce bizleri izlediklerini öneriyor.
Ball, yazdığı makalede pek çok kişinin uzaylıların bizimle iletişime geçmeye çalıştığını düşündüğünü ancak bunun doğru olma ihtimalinin çok düşük olduğunu, hayvanat bahçesi hipotezinin de bu fikrin antitezi olarak sunulduğunu söylüyor.
Ball, uzaylılar ve bizim aramızdaki iletişim eksikliğinin tek açıklamasının bilinçli bir şekilde bizimle etkileşimden kaçınmaları olduğuna inandığını söylüyor.
Tabii ki bu teorinin temelinde birkaç varsayım bulunuyor. Örneğin, galaksimizde var olan çok az uygarlığın bizimle aynı gelişim noktasında olduğu varsayılıyor. İnsanlığın geliştiği göreceli olarak kısa süre düşünülürse bunun mantıklı bir varsayım olduğu söylenebilir. Ayrıca teorinin geçerli olması için galakside hem ilkel uygarlıkların, hem de gelişmiş uygarlıkların, yani “belki de dünyanın birkaç yıl milyon sonra ulaşacağı ile karşılaştırılabilir” gelişim seviyesine ulaşacak kadar hayatta kalabilmiş uygarlıkların bulunması gerekiyor.
Ball, Dünya’daki uygarlıklara baktığımızda teknolojik gelişim olarak geride kalan uygarlıkların zaman içerisinde yok olduklarını, ele geçirildiklerini veya asimile edildiklerini gördüğümüzü belirterek “bu yüzden, genel olarak baktığımızda, sadece teknolojik olarak en gelişmiş uygarlıkları göz önünde bulundurmamız gerekiyor, çünkü bunlar, bir bakıma, evrenin kontrolünü ellerinde tutacaktır” diyor.
Ball, bizim ulaştığımız teknoloji seviyesinde bile bazı bölgeleri doğal gelişim için ayırdığımızı (doğa koruma alanları gibi) belirtiyor ve en iyi hayvanat bahçesinin, bakıcılarından haberi olmayan ve etkileşimi olmayan canlıların kendi doğal ortamlarında yaşayan canlıları içereceğini söylüyor.
Bu teori daha sonra (özellikle bilim kurgu yazarları olmak üzere) diğerleri tarafından alınarak geliştirildi. Örneğin Star Trek serisinde gelişmiş uygarlıklar, bir uygarlık ile iletişime geçmeden önce belirli bir teknoloji seviyesine ulaşmalarını bekliyor. Contact filmi de bu teorinin bir başka destekleyicisi olarak görülebilir.
Ne yazık ki, bu teorinin doğru olup olmadığını kesin olarak belirleme şansımız pek yok gibi gözüküyor ve doğru olma ihtimali sadece eleme yöntemi ile gösterilebiliyor. Ball’ın yazdığı üzere “hayvanat bahçesi hipotezi (uzaylı ırkları) asla bulamayacağımızı çünkü bulunmak istemediklerini ve bu isteklerini yerine getirecek teknolojik yeteneğe sahip olduklarını öngörüyor. Bu yüzden bu hipotez çürütülebilir ancak, temel olarak, gelecek gözlemler ile doğrulanamaz.”
Bu hipotezini karamsar ve psikolojik açıdan üzücü olarak tanımlıyor ve uzaylıların iletişime geçeceğine inanmayı tercih ettiğini söylüyor. Ancak Ball’un bu hipotezini açıkladığı makalenin içerisinde yer alan, küçük bir değişiklik içeren daha da karamsar bir sürüm de bulunuyor: Laboratuvar Hipotezi. Hipotezin bu versiyonunda uzaylılar bizimle konuşmuyorlar çünkü üzerimizde gerçekleştirdikleri bir deneyin parçasıyız ve yapay bir laboratuvar senaryosu içerisinde yaşıyoruz.