Amazon Kindle gibi e-okuyucular belki sadece tek bir şey yapabiliyor, ama onu da gerçekten hakkını vererek yerine getiriyorlar. Kullanıcıların dijital kitaplardan okuma yapmalarını, kağıt kitaplardan okumak kadar kolaylaştıran bu cihazların ekranı tıpkı fiziksel kitaplarda olduğu gibi her açıdan izlenebiliyor, doğrudan gün ışığında okunabiliyor, ve batarya ömrü haftalar boyu dayanabiliyor.
E-kitap okuyucularının işini daha da kolaylaştıran teknolojilerden E-Ink'le henüz tanışmayanların gerçekten çok şey kaçırdığını söylemek mümkün. Bu teknolojinin nasıl çalıştığını, onların okuma deneyimini nasıl daha iyi hale getirdiklerini ve batarya ömründen nasıl tasarruf ettiklerini masaya yatırdığımız bu yazıda E-Ink'lere dair bilmeniz gereken her şeyi bulabilirsiniz.
E-Ink nedir?
E-Ink, fiziksel bir kağıt üzerindeki mürekkep baskının görünümünü kopyalayarak çoğaltan bir ekran teknolojisi. Söz konusu ekranların büyük bir kısmı doğal olarak siyah-beyaz olarak görünüyor. Renkli E-Ink ekranlar teknik olarak mevcut olsa da henüz tüketici elektroniği pazarına girmediler.
Bir E-Ink ekranı kullanan ilk cihaz 2004'te yalnızca Japonya'da satışa çıkan Sony'nin Librie adlı modeliydi. Yüksek ücreti ve e-book'ların 30 günlük ömrü olmasına neden olan dosya formatı nedeniyle geniş bir ilgi görmeyi başaramayan bu modelin ardından 2007 yılında Amazon'un piyasaya sürdüğü Kindle'la birlikte tablo biraz daha değişmeye başladı. E-Ink asıl patlamasını gerçekleştirdiği Kindle'lar tıpkı Librie'de olduğu gibi dört ayrı gri tonlama düzeyini gösterebilen 800 x 600 piksel'lik bir ekrana sahipti. Renk karşıtlığı çok etkileyici olmasa da, kullanıcıların bütün dijital kütüphanelerini yanlarında taşımalarına olanak tanıyordu.
Üçüncü nesil Paperwhite ve Voyage modelleriyle birlikte en yeni Kindle'ların artık Apple'ın Retina ekranlarıyla yarışan çok daha yüksek bir ekran çözünürlükleri, geliştirilmiş bir renk karşıtlığı, arkadan aydınlatma özelliği ve 16 gri ton düzeyleri var.
Kindle'lar elbette E-Ink ekranlardan yararlanan tek cihazlar değil. Yıllar içerisinde aralarında Sony, Barnes and Noble, Kobo, ve Bookeen'ın da yer aldığı birçok oyuncu bu pazarda boy gösterdi. Hatta bazı mobil telefonlar bile geçmişte bu teknolojiden yararlandılar.
Fakat en nihayetinde E-Ink'lerin asıl hedef kitlesi her zaman için e-okuyucular oldu, ve bu alandaki en popüler modelde Kindle ve benzeri modeller olmaya devam etti.
E-Ink hakkında bilmeniz gereken her şey!
E-Ink vs. E-Paper
Biraz daha ayrıntıya girmeden önce E-Ink ve E-Paper arasındaki farkları ortaya koymakta yarar var. Bu ikisi ilk başta aynı şeymiş gibi durabilir fakat aralarında bazı önemli farklılıklar var.
E-Paper, temelde bir kağıdın görünümünü taklit eden bir ekran türü, ve bu tanım altına giren birkaç farklı teknoloji mevcut. E-Paper ekranları emisyonlu (yayıcı) olmaktan çok yansıtıcı bir özelliğe sahip; bu da onların kendi ışıklarını yayan LCD ya da OLED ekranlarının aksine harici bir ışık kaynağından yararlandıkları anlamına geliyor.
E-Ink kullanmayan bir E-Paper ekranına verilebilecek muhtemelen en popüler örnek ise Pebble akıllı saati. Bunun yanında yaygın bir kullanıma sahip olmasalar da Mirasol ve Electrowetting gibi E-Paper teknolojileri de mevcut.
E-Ink nasıl çalışıyor?
Bir E-Ink ekranda, siyah ve beyaz pigmentlerle dolu milyonlarca küçük kapsülü askıya almak için temiz bir akışkan maddeden yararlanılıyor. Beyaz pigment pozitif yüklüyken siyah pigment de negatif yüklü, ve bu sıvı katman da iki ayrı alana bölünmüş olan iki elektrot katmanı arasında sıkışmış durumda. Her bir bölgenin ekrandaki karşılığı bir "piksel".
Bütün bu sürece elektroforez adı veriliyor. Bu elektrotların nasıl yüklendiğine bağlı olarak her bir bölgedeki pigment oranı değişiyor ve bu oran da ekran üzerindeki gri tonlamanın derecesini ayarlıyor.
En alttaki elektrot pozitif bir elektrik alanı yaratırsa, pozitif yüklü beyaz pigment sıvı katmanın en üstüne doğru ittiriliyor, böylece negatif yüklü siyah pigment de sıvı katmanın altına doğru giderek gizlenmiş oluyor. Hep beraber, beyaz pigmentlerin hepsi beyaz bir piksel olarak görünüyor. Aynı işlemin tam tersi gerçekleştiğinde de bu defa siyah pigmentler öne çıkıp siyah piksel olarak görünüyorlar. En alttaki elektrot hem pozitif hem de negatif elektrik alanları yarattığında da sonuç siyaj ve beyazın oranına bağlı olarak değişebilen gri tonlar olarak karşımza çıkıyor.
E-Ink'ler söz konusu elektrotların işleyiş biçimi sayesinde yalnızca sayfa çevrilirken bir enerjiye ihtiyaç duyuyor, ve tam da bu yüzden bir e-okuyucunun şarjı yaklaşık bir ay kadar dayanabiliyor. Hatta bir sayfadan diğerine geçerken belirli bir piksel siyah olarak kalmaya devam ediyorsa herhangi bir değişikliğe gerek olmadığı için bu noktada ekstra bir enerjiye ihtiyaç duyulmuyor. Diğer yandan, zamanla bazı pikseller sıkışabiliyor ve yeni bir karşıtlık durumunda bile değişmeyi reddedebiliyor. "Gölgelenme" olarak bilinen bu fenomen tam sayfa yenilemesiyle düzeltilebiliyor.
E-Ink hakkında bilmeniz gereken her şey!
Karanlıkta okumak mümkün mü?
E-Ink ekranlarının yansıtıcı yapısı onları parlak ışık altında okumak için harika bir araç haline getirse de kendi başına hiçbir ışık yaymadığı için onları karanlıkta okumak mümkün değil. Son zamanlarda biraz daha üst düzey bazı modeller sundukları dahili aydınlatma özellikleri sayesinde karanlıkta da okunmayı olanaklı hale getiriyor.
E-Ink'i kullanmaya hemen başlayın
E-Ink, e-okuyucunuza fantastik izleme açıları, parlak güneş ışığında okunabilirlik ve harika bir batarya ömrü sunan oldukça işlevsel bir teknoloji. Dahili aydınlatma özellikleriyle birlikte geceleri de gözünüzü yormadan okumaya devam etmeniz mümkün.
Piyasadaki en etkili E-Ink modeli yüksek çözünürlüklü ekran, dahili aydınlatma, Wi-Fi, PagePress sensörleri ve şimdiye kadarki en ince gövdeyi sunan Kindle Voyage.
Bu modelin biraz daha hesaplısı ise, yine yüksek çözünürlüklü ekran, dahili aydınlatma, Wi-Fi gibi özellikleri olsa PagePress sensörlerinden mahrum ve görece daha kalın bir gövdeye sahip Kindle Paperwhite. Daha dar bir bütçeniz varsa, en temel Kindle modeliyle fazladan yalnızc Wi-Fi özelliği bulunan bir E-Ink edinebilirsiniz.