Uluslararası bir kozmokimya ekibi, bir göktaşında ancak çok özel bir süreçte oluşmuş olabilecek bazı materyaller keşfetti. Bu tür yıldız tozu materyali ilk kez tanımlanıyor ve bu, gezegenimizin oluşumuna ve özellikle de Dünya'daki suya yeni bir bakış açısı sağlıyor.
Science Advances dergisinde yayınlanan çalışma, bilinen en eski materyallerden bazılarında, p-sürecinde oluşması beklenen bir element olan stronsiyum-84'ün daha yüksek bir oranının keşfedildiğini bildiriyor. Bu p-sürecinin teorik bir açıklaması var ancak hangi korkunç uzay olayında (bir süpernova veya çarpışma gibi) gerçekleştiği belirsiz.
Ekip, ünlü Allende göktaşında, Güneş Sistemi'nden önce oluşmuş yıldız tanecikleri arasında olağandışı stronsiyum-84 seviyeleri buldu. Bilim insanları bu bulguyu inceleyerek zamanda geriye bakma imkanına sahip oluyor. Stronsiyum'un (çekirdeklerinde daha fazla sayıda nötron bulunan) diğer kararlı izotoplarının da bu p-süreciyle oluştuğu düşünülüyor.
Stronsiyum-84'ün Dünya'daki suyla ne ilgisi var?
Belirli maddelerin kaç yaşında olduğunu bulmak için bu özel izotopun miktarını bilmek önemli. Tıpkı karbon tarihlemenin bir arkeolojik bulgunun yaşını hesaplamada kullanılması gibi, kozmik bir kayanın yaşını hesaplamak için rubidyum tarihleme kullanılıyor. Rubidyum-87, evrenin yaşından üç kat daha uzun bir yarı ömre sahip, bu nedenle evrenden daha eski olabilecek şeyleri tarihlendirmek için ideal.
Rubidyum-87 stronsiyum-87'ye dönüşüyor, bu nedenle belirli bir malzemede bu iki elementin oranını inceleyerek kaç yaşında olduğunu bulabilmek mümkün.
Geleneksel olarak, araştırmacılar meteoritlerde tutulan bilinen en eski yıldız tanelerini kullanırlar. Bunlar kalsiyum ve alüminyum açısından zengin maddeler. Sorun şu ki, şu anda bu maddelerde bunlardaki tüm stronsiyum-84 atomlarının oranlarına bakıldığında, biraz fazla stronsiyuma sahip gibi görünüyorlar. Bu değerlere bakan bilim insanları hem Dünya'nın hem de saf meteoritlerin yüksek strontiyum-87 oranına sahip olduğunu gördüler. Bu da, ikisinin de bir zamanlar çok fazla miktarda suya sahip olduğunu ancak oluşumlarından birkaç milyon yıl sonra bu suyun kaybolduğunu gösteriyor.