Aydınlık ve karanlık, iyi ve kötü, savaş ve barış, aşk ve nefret. Bunlar zamanın başlangıcından beri bizimle birlikte olan hayatımızın en önemli kavramları. “Aydınlık ancak karanlığın içinde görülebilir. Aydınlığın içinde ışığı göremezsiniz” diyor ünlü Çek senarist Vaclav Marhoul... Karanlığın bağımsız bir şey olmadığı, her birimizin onu doğuştan içimizde taşıdığımızı da söyleyebiliriz. Şeytan'ın aslında bir melek olduğunu unutmayın. Ya da Lilith, eski İbrani metinlerine göre yaratılışın ilk kadını olan bir iblis. Öyle ya da böyle, pek çok insanın yaşamı bu varlıklarla koşullanmış; melekler ve şeytanlar bizim bir parçamız.
Uzun lafın kısası bir süredir oyun severlerin büyük bir kısmı hararetle bu bahsettiğim doğaüstü temalar ve evrenimizdeki en güçlü varlıklarla ilgili bir oyun oynuyor. İlk beş gün içerisinde 666 milyon doların üzerinde gelir ederek rekorları alt üst eden Diablo 4’den bahsediyorum. Ben de bu oyunun büyüsüne kapıldım elbette. Ancak incelemesini yazabilmek için bir yerde ara vermek zorundaydım. İnceleme neden gecikti derseniz cevabım bu :) Peki, günahlarınızı ve korkularınızı geride bırakıp, size karanlık, kanlı ve inanılmaz bir yolculuk sunan ve bir oyundan neredeyse beklediğiniz her şeyi sunan yeni Diablo nasıl olmuş, gelin birlikte bakalım.
Neredeyse eksiksiz bir deneyim
En son söylenmesi gereken şeyi en baştan belirteyim. Diablo IV; hem görselliği ve çeşitliliği hem de oyunun hikayesi aracılığıyla bize sunduğu sinematiklerle neredeyse hiçbir eksiği olmayan ilk dakikadan itibaren sizi kendine hayran bırakacak bir oyun olmuş. Ben PC üzerinde oynama fırsatı buldum ve herhangi bir performans sorunu, FPS düşüşü yaşamadığımı ve oyunun grafik kalitesinin de çok iyi olduğunu belirteyim.
Elbette aklımızı başımızdan alan sadece Diablo IV sinematikleri değildi. Sanctuary dünyasına dalmamızı daha da inanılmaz hale getirecek ekran yakınlaştırmaları ve oyun içi grafiklerin de bunda katkısı büyük. Buna ek olarak, haritaların ve zindanların tasarımı da yine gerçekten iyi düşünülmüş. Onları keşfederken, yükseklikleri ve bize sundukları farklı seviyeleri kolayca ayırt edebiliyorsunuz ve ayrıca belirli zamanlarda space ya da gamepad ile “B” tuşuna basarak yukarı, aşağı gidebileceğiniz gibi farklı alanlara da atlayabiliyorsunuz. Tüm bunlar çok dinamik keşif fırsatları sunuyor, çünkü çoğu zaman ana yola kadar geri dönmek zorunda kalmayacağınız kestirme yollar da var.
Diablo IV haritanın hangi bölümünde olduğunuza bakmadan; ister bir nehirde, ister ormanlık bir alanda veya donmuş bir dağda olun, farklı biyomları mükemmel bir şekilde yansıtmayı başarıyor ve harita gerçekten doğal ve canlı hissettiriyor. Bu oyundaki her şeyin kendine özgü bir güzelliği var ve elbette yolculuğunuzu zor bir hale getirmek için etrafta gizlenen düşmanlar da var. Seslere gelince, karakterlerin farklı tonları onlara benzersiz bir kişilik kazandırmış. Buna doğru anlarda eşlik eden inanılmaz müzikleri de eklersek, gerçek bir şölene dönüşüyor. Blizzard’ın bu konudaki yeteneğini tartışılmak zaten doğru olmaz.
Gamepad ile Diablo oynanır mı?
Oyunu PC’de bir süre klavye fare ile oynadıktan sonra el ve bilek sağlığım için alıştığım gamepad’e dönüş yapmak zorunda kaldım. Bu noktada hiçbir zorluk çekmediğimi de ekleyeyim. Deneyimli oyuncuların bildiği gibi, bu oyunda altı ana yetenek artı kaçma ve iyileştirme iksiri var. Bu da kontrol cihazında toplam sekiz düğme anlamına geliyor, dolayısıyla bu çevre birimine adaptasyon gerçekten mükemmel.
Harita hem büyük hem de dopdolu
Harita konusunda ise karşınıza çok, çok büyük bir oyun alanının çıkacağına emin olabilirsiniz. Diablo IV ve Sanctuary bize bir dizi farklı biyom sunuyor, böylece yürüyüşlerimiz ve keşiflerimiz çok tekrarlayıcı hissettirmiyor. Karlı dağlar, karanlık ormanlar, mahzenler, madenler... Bu, oyunun bize sunduğu şeylerin sadece küçük bir kısmı, bu yüzden Sanctuary'de kaybolmanızı ve kendinizi bu haritanın size sağladığı tüm deneyimlere açmanızı öneririm. Dünyanın büyük ama boş olacağını da düşünmeyin. Yol boyunca karşınıza çıkacak düşmanlara ek olarak, dünya etkinliklerine de sahip oluyoruz.
Bu etkinlikler haritanın farklı bölgelerinde rastgele gerçekleşiyor ve çekici ödülleri kazanmak için size önerilen koşulu yerine getirmek yeterli oluyor. Ancak önceden uyarayım. Bazıları cesaretinizi ve becerilerinizi gerçekten test edecek türden ve yüzlerce canavarla yüzleşmek için hazır olun. Diablo 4'ün düşman ve yetenek çeşitliliğini de bu şekilde görmüş oluyorsunuz.
Oyunun hikayesi boyunca yüzlerce ve binlerce düşmanla karşılaşıyoruz ve bu macerayı karakterize eden bir şey varsa o da rakiplerinizle tek tek yüzleşmeyecek olmanız. Diablo IV, daha fazla cana ve belirli elementlere karşı dirence sahip olanlardan, canınızı alarak kendilerini iyileştirecek olanlara kadar çok çeşitli düşmanlarla ve her şeyden önce savaşı çok daha karmaşık hale getirecek farklı yeteneklerle bu noktayı fazlasıyla yerine getiriyor. Tüm bunlar savaşları daha dinamik ve eğlenceli hale getiriyor.
Diablo kökenlerine geri dönüyor
Karanlığın neden Sanctuary 'ye geri döndüğünü merak ediyor musunuz? Bu hikayenin bir parçası, efsanenin bize bıraktığı her şeyi bilmek veya gözden geçirmek istiyorsanız da Diablo'nun tüm tarihinin bir özeti bize sunuluyor. Ama şimdilik dördüncü bölüme odaklanırsak, ana karakterler Sanctuary'nin ebeveynleri, bir melek ve bir iblis olan Inarius ve Lilith oluyor. Diablo IV bize kökenlerine bir dönüş sunuyor. Lilith Sanctuary'ye geri getirildikten sonra dünyanın yok olmasını önlemek için ikili arasında kıyasıya bir mücadele başlıyor. Diablo IV, biri epilog olmak üzere toplam yedi bölüm ve yan görevlerden oluşuyor. Yani doğrudan hikayeye gitmek istemiyorsanız tamamlamanız için yüzlerce yan görev de sunuluyor.
Sanctuary'nin karanlık dünyasındaki yolculuğumuz öncesinde ilk olarak elbette kahramanımızı yaratarak başlıyoruz. Yapmanız gereken ilk şey sınıfınızı seçmek, Diablo IV'te tamamen farklı bir oynanış sunacak beş farklı karakter var. Barbarian, Ölüm büyücüsü, Büyücü, Haydut ve Druid.
Barbar: Yakın mesafeden büyük hasar veren yakın dövüş odaklı bir sınıf. Beklediğiniz gibi, aynı zamanda çok fazla zırha ve savaşta çok fazla dayanıklılığa sahip. Ayrıca oynaması gerçekten kolay bir sınıf.
Ölüm Büyücüsü: Bu sınıf, yanınızda savaşacak bir ordu oluşturmak için ölüleri diriltmenizi sağlıyor. Çeşitli silahlar ve savaş stilleri kullanabilirler ve bazı yetenekleri, o bölgeden geçen düşmanları tuzağa düşürmek ve onlara zarar vermek için yerde tuzaklar oluşturmalarına izin verir.
Büyücü: Burada menzilli bir sınıftan bahsediyoruz, yani çok fazla yakın dövüşe girmeseniz iyi olur. Büyücü sağlık ve zırh açısından kırılgan, ancak elemental büyü kullanarak büyük hasar verebiliyor. Düşmanlarınızı parçalamak için ateş, yıldırım ve buz saldırılarını birleştirebilirsiniz.
Haydut: Bu savaşı yakın dövüş veya menzilli olarak her iki şekilde de gerçekleştirebileceğiniz bir sınıf. Uzaktaki düşmanlara saldırmak için yaylar ve arbaletler ve yakın dövüş için kullanabileceğiniz hançerler kullanabiliyorsunuz. Ek olarak, yetenekleri çok fazla tehlikeye girmeden savaşa hızlı bir şekilde yaklaşmanıza veya uzaklaşmanıza izin veriyor.
Druid: Bu sınıf, yanınızda savaşmaları için hayvanları çağırmanıza izin veriyor. Böylece elbette kendiniz de bir hayvan olabiliyorsunuz. Daha spesifik olarak, size daha fazla hasar ve mana üretimi sağlayacak bir kurt adam veya bir ayı gibi. Druid büyü de kullanabiliyor.
Neredeyse sınırsız yetenek ağacı kombinasyonları
Tüm bu sınıfların gerçekten kapsamlı bir beceri ağacı var ve oluşturabileceğiniz yapılar tek kelimeyle şaşırtıcı ve pratik olarak sonsuz. Farklı beceriler ve kombinasyonlar denemek istediğinizde tüm beceri puanlarınızı altın karşılığında geri alabilirsiniz, böylece her sınıf saatlerce oynanış ve farklı stiller sunabiliyor. Bu da bizi birçok insanın bu tür oyunlarda her zaman sorduğu başka bir soruya getiriyor... En iyi sınıf hangisi? Cevabım çok açık, en iyi sınıf aslında en çok sevdiğiniz sınıf! Daha önce de belirttiğim gibi, her biri farklı oyun stilleri ve birçok farklı yapı oluşturma imkanı sunuyor. Mantıksal olarak her birinin artıları ve eksileri var, ancak diğerlerinden öne çıkan bir tane yok, bu yüzden denemek ve oyunun tadını çıkarmak istediğinizi seçebilirsiniz. Ben Ölüm Büyücüsüsünü (Necromancer) seçtim.
Bunun Diablo III olmadığını, yani oyunun üçüncü bölümünde yaptığı hatalardan ders aldığını da belirtmem gerekir. Daha karanlık, daha yetişkin hikayesine geri dönüyoruz ve buna ek olarak, oyunda zorluk derecesinde bir artış da var ki bu zaten birçok insanın istediği bir şeydi. Elbette yenilmez olduğunuzu düşündüğünüz zamanlar ve özellikle tek başınıza oynuyorsanız ve büyük düşman gruplarıyla karşılaşırsanız acı çekeceğiniz zamanlar olacaktır. Bu sefer size karşı o kadar da nazik olmayacaklarına emin olabilirsiniz.
Birlikte oynamayı sevenler de mutlu olacak
Gelelim co-op oynanışa… Her ne kadar çok iyi çalışan bir şey de dünyadaki diğer oyuncularla tanışabileceğiniz gerçeği olsa da, bu aynı zamanda aynı grupta olmak zorunda kalmadan rastgele etkinliklerde işbirliği yapabileceğiniz anlamına geliyor. Bu oyuna güzel bir katkı, çünkü daha zor etkinliklerde neredeyse kesinlikle takım kurmanız gerekiyor. Ancak, arkadaşlarınızla bir grup oluşturmanın, daha eğlenceli olmasının yanı sıra ekstra deneyim artışı gibi bazı avantajlar da sağlarken partideki toplam oyuncu sayısına göre düşmanların daha fazla ve daha güçlü bir hale geleceğini de unutmamak gerekiyor.
Oyunun sonuna gelince, söyleyecek pek bir şey yok. Sık sık sezonlar yayınlanması planlıyor. İlki neredeyse tamamlandı bile ve yan hikayelerin olacağı da biliniyor. Ana hikayenin de DLC'ler aracılığıyla genişletileceğine neredeyse eminim. Ana hikayeden sonra seviye atlamaya devam etmek için çok sayıda yan görevler de var. Oyun sonunda zindanların kilidini açarak en basitinden en karmaşığına kadar çeşitli türlere sahip oluyorsunuz. Karakterimizin maksimum seviyesi 100 olsa da en karmaşık zindanlar 150. seviyeye kadar çıkıyor. Bu da büyük zorluklarla yüzleşmemiz gerekeceği anlamına geliyor.
Zamanınızın büyük bir kısmını çalacak
Diablo IV saatlerce oynanış, eğlence ve keşif sunmaya hazır olarak geliyor. Yukarıda belirttiğim gibi, ana hikaye altı bölüm artı bir prolog’dan oluşuyor. Ancak bunun üzerine çok sayıda yan görevler de var. Elbette tüm bunlar oldukça zaman alıyor ve eğer tüm karakterleri maksimum seviyeye çıkarmak istiyorsanız, birkaç yılınızı rahatlıkla çalabilecek bir oyun.
Sonuç
Diablo IV bize mükemmele yakın bir oyun sunuyor, grafiksel olarak gerçekten çok çok iyi. Keşif akıcı ve düşman üretimi şaşırtıcı ve zorlayıcı. Sinematikler gerçek bir film gibi görünüyor. Bu zaten Blizzard'dan alışık olduğumuz bir şey, ancak o karanlık ve kanlı hikayeye dönüş sayesinde, sanki grafik kalitesi daha da etkileyici hale geliyor. Bu yeni oyun, bizi saatlerce veya günlerce karanlıkta hapsetmeyi vaat eden kökenlere bir geri dönüş vaadediyor. Her şeyiyle öne çıkmayı başaran ve neredeyse hiçbir dezavantajı olmayan bir oyun. Belki de bu, yeni Diablo IV'ü yıllardır beklediğimiz için ya da gerçekten neredeyse mükemmel bir oyun olduğu için. Ancak her ne olursa olsun, Sanctuary'ye adım atmanızı kesinlikle tavsiye ediyorum.
95
Yayıncı Activision
Geliştirici Blizzard Entertainment
Platform Xbox Series S/X, Xbox One PC, PS5, PS4
Tür Aksiyon RPG
Web https://diablo4.blizzard.com/