Dünyayı ele geçirmek üzere verilen bir savaş bu. Yılda 200 milyon adet TV satışını, milyarlarca oturma odasını kapsayan bir çarpışma. Savaşta kimin kaybedeceği daha şimdiden beli aslında: Tüplü televizyonlar. İnce ekranların düellodan galip çıkacağı su götürmez bir gerçek. Günümüzde, dünyada satılan her iki televizyondan biri LCD ya da Plazma teknolojili. Tüplü televizyonlar artık jübileye hazırlanıyor.
Tüplü televizyon üreticileri bu aygıtları yok pahasına ellerinden çıkarmak isteseler bile, hâlâ bu televizyonların montajı, nakliyesi ve dükkânlarda saklanması gibi giderler var. Tüplü televizyonlar m ağırlıkları ve hacimleri, hiç kimsenin ödemeye niyetli olmadığı bir maliyet artışına yol açıyor. Modası geçen cihaz stoklarının Çin ve Hindistan gibi ülkelerde er itilebileceği ümitleri bile artık sönmeye yüz tutuyor. Bu ülkelerde bile başka yerlerde modası geçmiş teknolojilere duyulan talep azalıyor.
İnce ekranlara geçişi hızlandıran diğer etken bir de gerek LCD gerekse Plazma fiyatlarında görülen ciddi düşüş. Aslında her iki teknolojinin de olgunluğa eriştiğini söylemek mümkün değil, zira fiyatları biteviye düşüyor. Üstelik görüntü kalitesi konusunda da kat etmeleri gereken uzun bir yol var.
Sektör liderinin de zayıf noktaları var
Sektör liderinin de zayıf noktaları var
Belki inanması güç ama bundan daha sekiz yıl önce, LCD üreticileri 15 inçlik iki cam panel arasına sıvı kristal yerleştirebilmek için 24 saatlik bir üretim sürecine ihtiyaç duyuyorlardı. Daha büyük ebatlı ekranlar bile sıvı kristalin damla damla akıtıldığı, sonra camların birleştirildiği bir sistemle üretiliyordu. Ortaya çıkan ana canı, daha küçük boyutlu ekranlar oluşturmak üzere parçalara bölünüyordu.
Bu büyük boyutlu ana cam üretiminde devasa adımlar atıldı. Sharp'ın yeni fabrikasında 2,16 metreye 2,46 metre boyutlu ana camlar üretiliyor. Bu camlardan her biri 52 inçlik (132 cm) altı adet LCD TV yapmak mümkün oluyor. Ancak uzmanların tahmini, bu yöndeki gelişmenin bir sınırı olduğu yönünde. Canı paneller büyüdükçe fiyatları artacak; vakum odalarının ve kaplama sistemlerinin maliyetiyse zaten yüksek. LG, Philips, Samsung, AUO ve CM O gibi üreticiler daha uygun maliyetli ürünlerin daha hızlı üretilmesine yatırım yapıyor.
Sharp da üretim aşamasında büyük yol alanlardan. En geniş camların üretildiği Kameyama 2 tabakasındaki üretim hızı, eski Kameyama 1 fabrikasının iki yıl önceki hızının tam iki katı.
Yeni bileşenlerle daha ucuz ve iyi ürünler
Yeni bileşenlerle daha ucuz ve iyi ürünler
LCD söz konusu olduğunda zaten çok yüksek olan malzeme maliyetinin azaltılması da bir zorunluluk. Bu yüzden, renk filtreleme sistemleri için kullanılan pahalı kaplama yöntemleri yerine, kısmen başarılı olduğu görülen mürekkep püskürtme yöntemine bir yöneliş var.
Bununla birlikte, görüntü kalitesi bakımından LCD'ler henüz imrenilecek noktada değil. Piyasada yaygınlığı artsa da, LCD'nin zaafları görüntülerin tüplü televizyonlarda olduğundan daha kötü görünmesine yol açıyor. Elbette bu sorunların üstesinden gelecek olan teknoloji hazır; hatta seri üretime girmesi an meselesi. Renkli görüntülerin iyileştirilmesi için arka aydınlatmadan başka konularda da yeni gelişmeler söz konusu, örneğin, şimdiye kadar yaygın olarak kullanılan soğuk katot tüpleri (CCFL) yerine, ışık kaynağı olarak LED ve OLED gibi ışık saçan bileşenlerin eklendiği sıcak katot tüpleri kullanılacak. Örneğin Sharp'ın aygıtlarında, CCFL tekniğinin zayii olan kırınızı renkleri, LED'lerle telafi ediliyor.
Aydınlatma için LED'ler ve lazerler
Aydınlatma için LED'ler ve lazerler
Son zamanlarda neredeyse tüm kullanıcılar mevcut aydınlatma sistemlerini LED'lerle değiştirmeye başladılar. LED'ler hatırı sayılır ölçüde daha berrak renkler sağlıyor. Söz gelimi, koyu kırmızılar turuncuya değil de gerçekten kırmızıya benziyor. Şu anda piyasada LED arka aydınlatmasını kullanan sadece iki model var. Bunlardan biri, Sony'nin Japonya pazarında satışa çıkardığı astronomik fiyatlı televizyon, diğeriyse Samsung'un yeni LC-40 M9 1B modeli. Işık saçan diyotların fiyatları giderek düşüyor. Işık şiddetleri de arttıkça, üretimde daha az sayıda diyota ihtiyaç duyuluyor. Dahası, geçmişte bu ışıklardan en iyi şekilde yararlanmak için sayısız çalışma yapıldı. Insight Media adlı piyasa araştırma şirketinin araştırmacıları işte bu yüzden LED'lerin pek yakında, belki de 2007'de popülerleşeceğini öngörüyor. Ancak mükemmel görüntü kalitesi için firmaların keselerinin ağzını açmaları ve doğru yatırımlara yönelmeleri gerekecek.
LCD üreticilerinin birkaç cephede birden savaşması gerekiyor. LCD sahiplen başından beri bulanık görüntülerden ve ekranda hızlı görüntü değişimleri sırasında yaşanan "bilinin" etkisinden (görüntünün ekranda kalması) yakınıyorlar. Bu yüzden çoğu büyük üretici şu anda kontrol zamanını ikiye katlamak için çalışıyor. Ama bu, özellikle de tam HD çözünürlüğüne ihtiyaç duyuluyorsa hiç kolay değil (1.920 x 1.0S0 piksel). Bununla birlikte önümüzdeki iki yıl içinde 120 Hertz büyük ekran LCD'lerde standart ekran tazeleme hızı olacak. Bazı durumlarda kareler arasında siyah geçiş anları yaşansa da, nihayet hareketli görüntülerde tüplü televizyonlardaki kaliteye erişilecek.
Halledilmesi en zor mesele: Kontrast Düşüklüğü
Halledilmesi en zor meseleyse kontrastın düşüklüğü. Bir LCD ekran siyah gösterirken bile çok miktarda ışık saçar, çünkü ışığın yanlara diyagonal olarak yayılması tümüyle kontrol edilemiyor. Bu, LCD ekranlara yandan bakıldığında görüntü kalitesinin düşmesinde de yol açıyor. Yeni nesil LCD'lerin harika kontrast oranları yüzünden bu problemin hallolduğunu düşünebilirsiniz ama durum öyle değil. Kontrol edilebilir arka aydınlatması sayesinde, görüntüler karanlıksa arkadan uygulanan ışık miktarı da düşürülüyor.
Ancak bu, sahneler eğer tümüyle karanlıksa işe yarıyor. Üreticiler bunun üstesinden gelecek farklı arayışlar içinde. Söz gelimi en son ve en kökten çözüm Sharp'tan geldi. Karanlık sahnelerde mutlak siyah görüntüleniyor, hatta görüntünün ortasında pırıl pırıl bir dolunay varken bile.
Yine de LCD TV'lerdeki kontrast sorununun, geçtiğimiz 1 yıl içerisinde büyük oranda çözüldüğünü de kabul etmemiz gerekiyor. Ancak yine de daha yapılacak çok iş var...
Plazmalar 50 inçten başlayacak
Plazmalar 50 inçten başlayacak
Bundan on yıl önce bir Plazma TV 35.000 Mark ediyordu. Günümüzdeyse 1.000 Euro civarına tüm teknoloji marketlerinde bulmak mümkün; üstelik kaliteleri daha da iyi. Bununla birlikte, plazma cephesi ensesinde LCD'nin soluğunu hissediyor. LCD'ler de 1 metre sınırını aştılar. Şu anda 37 inçlik Plazma TV üreten tek firma Panasonic. Diğer markalarda üretim 42 inçten başlıyor.
Firmalar şimdi de gözlerini 50 inçlik TV'lere çevirdiler. Bu sınıfta rekabet hâlâ zayıf, fiyatlarsa kararlı. Şu anda çok sayıda büyük ekran LCD üreticisi olsa da, plazma üreticilerinin sayısı azaldı. Mitsubishi, NEC, AUO ve CPT bu sektörden elini çekince geriye Japonya'dan Hitachi ve Pioneer, Kore'den LG ve Samsung kaldı. LCD'lerin üretimi birçok açıdan yarı iletken üretimiyle aynı; oysa plazma üretimi yüksek ısı, pahalı bileşenler ve yüksek voltaj gerektiriyor.
Gerek Panasonic gerekse Kore firmaları hemen her yıl yeni fabrikalar açıyor. Bu yüzden de sektör lideri değişip duruyor. Ama Hitachi ve Pioneer da cesaret alıp daha yüksek kapasiteli üretim için yatırıma başladı.
Üzerinde durulması gereken diğer noktalar
Geçtiğimiz yıllara kıyasla üretim süreci hatırı sayılır ölçüde geliştirildi. Artık cam bileşenlerin pişirilmesi için eskisi gibi 800 derece değil, 400 derece yetiyor, özel kaplamalar sayesinde ekranın önündeki pahalı filtrelere gerek kalmıyor. Hatta yüksek voltajla çalışan elektronik bileşenler bile daha ucuz. Bu yüzden tüm bir görüntü tek taramada oluşturulabiliyor.
Yine de hâlâ ilgi bekleyen birkaç mesele var. Bir Plazma ekran doldurulmuş hücrelerle çalıştığından, piksellerin daha da küçültülmesi zor bir işlem. Ancak son zamanlarda bunun da üstesinden gelinmiş durumda...
Verimliliğin artışını, watt başına düşen lümen değeri belirliyor. Bu da daha yüksek çalışma basıncıyla, farklı karışımlarla, hızlandırılmış tepki ve optimize odacık yapısıyla sağlanabiliyor.
Tam HD için daha fazla ışık gerek
Tam HD için daha fazla ışık gerek
Bu sayede harika şeyler başarmak, mesela daha yüksek piksel sayısı elde etmek mümkün olabilir. Aynı ekran boyutunda, tam HD ekranların çözünürlüğü %20 daha düşük, örneğin Pioneer'in 50 inçlik ya da Panasonic'in 65 inçlik modelinde. Boyutlar küçüldükçe kayıplar daha da artıyor. Bu yüzden çoğu üretici tam HD çözünürlüğünü sadece 50 inç ve üstü modellerde veriyor. Ama verimlilik başka amaçlarla da kullanılabiliyor: Söz gelimi. Samsung'un yüzeyinde koyu renkli filtre olan modelleri, iyi aydınlatılmış odalarda harika görünüyor. Bunu sağlamak için panelin kendisi daha parlak olmak zorunda. Bugüne kadar, showroom'ların neon ışığında hep LCD'ler daha iyi görünürdü.
Önümüzdeki yıllar için öncelikli hedef maliyeti düşürmek. Büyük ekranların sayısında ancak bundan sonra artış yaşanabilir. Panasonic gibi üreticiler, endüstrileşmiş toplumlarda alışıldık 28-32 inç arasının değil de 40-50 inçlik ekranların, hatta daha büyüklerinin yayılacağını söylüyor.
Silahlanma yarışının sonu gelmiyor
Silahlanma yarışının sonu gelmiyor
Aslında LCD ve Plazma beraberce geçinip gidebilir. Hiçbir teknoloji bir diğerinin yerini alamayacak fen azından bir metreyi aşan köşegen boyutunda). Bunun altındaki boyutlarda LCD rakip tanımıyor. LCD ve Plazma'nın da alternatifleri var (soldaki kutu) ama bu iki rakibin karşısına çıkıp meydan okuyacak olgunluğa henüz erişmediler.
BAĞLANTILAR
www.insightmedia.info: Görüntüleme endüstrisi hakkında bilgi
www.displaybank.com: Düz ekran TV'ler için fiyat araştırması
LCD ve plazmaya alternatifler
LCD ve plazmaya alternatifler