Intel ve AMD yeni işlemcilerini yakın zamanada duyurmuştu hatırlarsanız. Her iki şirket de 10 nm ve 7nm mimarili hibrit işlemcileriyle geleceği şekillendirmeye devam ederken, geleneksel monolitik işlemcilerden artık gitgite uzaklaşılıyor.
Şimdi, monolitik ve hibrit işlemci tasarımları arasındaki farkın ne olduğunu merak ediyor olabilirsiniz. Cevap aslında oldukça basit. Çoğunlukla dizüstü bilgisayarda ve PC'lerde gelen işlemciler, tek parça olarak tasarlanmış ve üretilmiş parçalardır. İşlemci çekirdeklerinden kontrolcülere kadar tüm birimleri tek seferde işlenen bu işlemcilere örnek olarak Intel Coffee Lake işlemcilerinin 14nm'lik bir kalıp, Ryzen CPU'ların da 14nm'lik bir kalıp ve Ryzen 2. Neslin 12nm'lik bir kalıp kullandığını söyleyebiliriz.
Buna karşın hibrit tasarımlar ise, ikinci bir tür işlemci çekirdeği, tümleşik grafik yongası, bellek ve diğer kontrolcüleri bir araya getirerek işleri farklı bir noktaya taşımayı başardı. Bununla beraber özellikle güç verimliliğinin sağlanması ve daha küçük form faktörlü ürünlerin önünü açıyor.
Mesela Intel'in CES 2019'da tanıttığı "Lakefield" kod adlı yeni hibrit CPU mimarisi, daha önce daha küçük anakart ayak izine sahip tek bir ürün olarak ayrılmış olan farklı IP parçalarını bir araya getirmeye olanak sağlıyor ve dolayısıyla OEM'lere ince ve hafif form faktörü tasarımında daha fazla esneklik sunuyor. Lakefield'in bu yıl içinde üretimine başlanması beklenmekte.
Elbette Intel ve AMD'nin gelecek nesil hibrit işlemcileri tarafından desteklenecek cihazların nasıl göründüğünü söylemek için henüz oldukça erken. Bu platformlara uygun gelecek yeni cihazlar, kullanım alışkanlıklarımızı da temelden değiştirebilirler.