Uzay, insan vücudu için pek sağlıklı bir yer olmasa da, mantar ve bakteri gibi mikroorganizmalar için büyük bir sorun yaratmıyor gibi... Hatta UUİ (ISS – Uluslararası Uzay İstasyonu) üzerinde yaşayan bazı mantarlar, fazla radyasyon ile beslenirken bu ortamı tercih ediyor gibi gözüküyor. Bu tür kanıtlar da bazı bilim insanlarının mikroskobik organizmaların uzaya gönderilebileceğini, belki gezegenler arasında hareket ederek evrende yeni yaşamların tohumlarının oluşturabileceğini önermelerine sebep olmuş durumda. "Panspermia" olarak bilinen bu tartışmalı konsept, Dünya'da yaşamın başlangıcı olarak önerilen alternatif teorilerden biri.
Frontiers in Microbiology dergisinde yayımlanan yeni bir araştırmada, araştırmacılar yoğun bir şekilde bir araya paketlenmiş bakterileri UUİ'ye göndererek laboratuvarın dış kısmına yerleştirdiler ve burada bakteriler uzayın sert, soğuk ve bol radyasyonlu ortamına maruz kaldı. Tanpopo olarak bilinen bu deney 2015 yılından beri sürdürülmekteydi. Japonca'da tanpopo, karahindiba anlamına geliyor. Deney, karahindibanın tohumlarını rüzgar aracılığıyla yayması dolayısıyla bu şekilde isimlendirilmekte.
Tokyo Üniversitesi Eczacılık ve Yaşam Bilimi astrobiyologu Akihiko Yamagishi'nin 2007 yılında cevabını aramak için üzerinde çalışmaya koyulduğu soru da, aynı şeyin uzayda radyasyona dayanıklı bakteriler ile gerçekleşmesinin mümkün olup olmamasıydı. Ancak bu çıkış noktasına rağmen Yamagishi kendisini panspermia fikrinin destekçilerinden biri olarak görmüyor ve sadece mikropların Dünya'dan evrendeki başka bir noktaya yolculuk sırasında hayatta kalmalarının mümkün olup olmadığını öğrenmek istediğini söylüyor.
Radyasyona dayanıklı Deinoccus bakterisi ile yapılan deney, UUİ'nin dışındaki kapsüle yerleştirilen "bakteri toplarının" bir, iki ve üç yıl sonra incelenmeleri üzerine tasarlanmıştı. 2015 yılında başlayan deney resmi olarak 2018 yılında tamamlanmıştı ancak o zamandan beri Yamagishi'nin ekibi verileri analiz etmekteydi.
Araştırmanın en büyük bulgularından biri, bu topların kalınlığı arttıkça uzaydaki UV radyasyonuna karşı dayanıklılıklarının da artmasıydı. Toplar yaklaşık yarım milimetre kalınlığında olduğunda dış bakteri katmanları parçalanmaya başlıyor ancak ortadaki bakteriler hayatta kalıyordu. Yamagishi ve ekibi, bu daha kalın olan topların, teoride, uzayda 2 ile 8 yıl arasındaki yolculuklara dayanabileceğini hesaplıyor. Bu süre de Dünya'dan fırlatıldıktan sonra en yakın komşularımızdan birine ulaşmaları için yeterli.
Panspermia destekçileri, bazı bakterilerin meteoritler ve mikro-meteoritler içerisinde gezegenler arası yolculuğa çıkabileceklerini öneriyor. Bu teori litopanspermia olarak biliniyor. Yamagishi'nin çalışması ise farklı bir teori olan, bu top benzeri bakteri kolonilerinin kendi başlarına kendilerini koruyabileceklerini öneren massapanspermia olarak bilinen teoriyi inceliyor. Ancak burada da sorunlar yok değil. Mikrobik maceracıların kullanacakları yolun Dünya'dan Mars'a fırlatılan düz bir çizgi olmadığı tahmin edilebilir.
Araştırma ile ilişkili olmayan New South Wales Üniversitesi'nden astrobiyolog Brendan Burns'ün belirttiği üzere, Dünya'dan fırlatılan bir Mars aracına bindiğinizde bu yolculuk aylar veya yıllar sürebilir ancak "doğal" yolculuklar söz konusu olduğunda Dünya'dan fırlayan ve kısa bir süre sonra Mars'a çarpan bir cisim olma ihtimali oldukça düşük. Her ne kadar Yamagishi'nin araştırması bakterilerin uzun bir süre boyunca uzay şartlarına dayanabileceğini gösterse de, Burn'ün belirttiği üzere meteoritlerin bir gezegenden başka bir gezegene geçiş yapmaları on milyon yıldan daha uzun bir süre alabiliyor. Bir de mikroskobik canlıların bir gezegenden diğer gezegene geçiş yapmaları konusunda aşmaları gereken, ana gezegenlerinden ölmeden ayrılmak gibi bir problemleri bulunuyor.
Günümüzdeki robotlar ve uzay araçları bile gezegen atmosferine girerken (ve çıkarken) büyük problemler yaşayabiliyor ve hatta parçalanabiliyorlar. Tahmin edilebileceği gibi bu süreç mikroplar için de çok kolay değil.