Apple'ın tarihi, müthiş başarılarla dolu olduğu kadar, bazen gülünç, bazen ise hayal kırıklığına uğratan başarısızlıklarla da dolu. Firmanın geçmişteki bazı başarısızlıkları ise aslında üründeki eksiklikten ziyade, tamamen fiyatın yüksek olmasından kaynaklanıyor.
Örneğin Power Mac G4 Cube gibi çok eleştirilen Apple ürünü, çok yüksek bir fiyata sahip olmasına ve yeteri kadar güçlü olmamasına rağmen, bugünkü modern masaüstü PC tasarımlarının çoğunun erişemediği bir mühendisliğe sahipti. Bunların yanında bir de Apple'ın kendi kendinin başına sardığı "anten sorunu" gibi felaketler var.
Apple'ın başarısız olduğu 10 ürününü makalemizin sonraki sayfalarında, kronolojik sırayla sizlerle paylaşmak istedik.
Apple III ve IIc (1980 ve 1984)
1. Apple III ve IIc (1980 ve 1984)
Steve Jobs'un ve Apple'ın büyük emekleri olan Apple III, piyasaya çok erken sürülmüştü. Bilgisayarın ısınma, soketlerinden fırlayan çipler gibi tasarım sorunları vardı.
Apple III'ün revize edilmiş modeli olan Apple III Plus, bu sorunları ortadan kaldırsa da, makineyi Apple'ın ilk büyük başarısızlığı olmaktan kurtaramadı.
1984'te bir kez daha Apple II'ye sarılan Apple, cihazın taşınabilir bir modelini ortaya çıkardı. Apple IIc'deki "c", "compact" sözcüğünü temsil ediyordu. Ancak üzerinde bir taşıma sapı olan bilgisayar, daha çok iMac'in selefi gibi duruyordu. 3.5kg'lık ağırlığı, Apple IIc'nin çıktığı gibi başarısızlığa uğramasıyla sonuçlandı.
Lisa, Newton OS ve MessagePad
2. Lisa (1983)
1983'te piyasaya sürülen Lisa, daha sonra çıkacak olan Mac'ten birçok alanda teknik olarak üstündü. Grafiksel arayüzü temel alan ilk toplu üretim kişisel bilgisayarı olan Lisa, Steve Jobs'un ve diğer Apple yöneticilerinin çalışmalarından ilham almıştı. Çoklu görev desteği ve bellek koruma gibi işlevler, Mac'ten çok daha önce, Lisa'da ortaya çıkmıştı.
Lisa çıktığı zaman yapılan incelemeler, bilgisayarın sunduğu teknolojik gelişmelerin farkındaydı. Ancak 10.000 dolarlık fiyatı, cihazın hiçbir şansının olmadığı anlamına geliyordu. 1984'te çıkan Lisa 2, fiyatını yarıya düşürse de zarar eden Apple, 1986'da Lisa sahiplerine sadece 1.500 dolar karşılığında Mac'e geçme şansı tanımaya başladı.
3. Yeni Newton OS ve MessagePad (1993)
Zamanının ötesindeki MessagePad, 1985'te Steve Jobs'u Apple'dan gönderen John Sculley'in büyük projesiydi. İlk defa 1993'te ortaya çıkan Newton'un amacı, bir PDA (Kişisel Dijital Asistan) olmaktı - dolayısıyla akıllı telefonlara ve iPhone'a doğru atılan bir adımdı. Kişisel bilgilerinizi analiz edip akıllıca yorumlamayı amaçlıyordu.
Ancak Newton'un yeterince güvenilir olmayan el yazısı tanıma işlevi, onu zor durumda bıraktı. Cihaz, The Simpsons'ta da alay konusu olduktan sonra 1997'de Steve Jobs'un dönüşüyle beraber tamamen öldürüldü.
Copland ve eWorld
4. Copland (1994-96)
Mac OS'u modern hale getirmeyi amaçlayan Copland, Mac'in ortaya çıkışının 3 sene sonrasında 1987'de bellek koruma, çoklu görev işlevi gibi yeniliker sunuyordu.
İşe nesne yönlü bir işletim sistemi olan Pink ile başlayan Apple mühendisleri, onun üzerine Mac'in tanıdık arayüzünü ve arka plana güçlü bilişim özelliklerini yerleştirdiler. Ancak Pink, Apple'ın 1989'da IBM ile yaptığı anlaşma sonucunda bir kenara atıldı.
Apple'ın yeni yönetimi 1993'te yeni bir girişimde bulundu: Proje kullanıcı dostu Mac arayüzünü sunacak biçimde en baştan başlatıldı. Raptor adındaki bu yeni işletim sisteminin Apple'ı rakiplerinin önüne geçireceği umuluyordu.
Ancak Raptor, yönetimsel gecikmeler nedeniyle başarısız oldu. Buna neden olan patronlar, kısa süre sonra yine microkernel tabanlı bir işletim sistemine ihtiyaç duyduklarını anladılar ve mühendislerine böyle bir işletim sistemi geliştirme talimatı verdiler. Copland üzerindeki çalışmalar, 1994 başlarında başladı. Üç ay sonra tanıtılan işletim sistemi, bir sene sonra Mac OS 8 olarak piyasaya sürülecekti.
Raptor'un fikri, kernel'i oluşturup, işlevleri yavaşça eklemekti. Apple, ürünü kullanıma açtıktan sonra geliştirebilirdi. Copland da aynı şekilde işe başladı ancak her şeyi bir arada yapmaya çalıştığı için başarısız oldu.
4 kişiyle başlayan proje üzerinde sadece 1,5 yıl sonrasında yüzlerce kişi çalışmaya başlamıştı. Tanıtımlardaki Copland, System 7'den neredeyse farksız görünüyordu. Copland takımı, Mayıs 1996'da söz verdiği herkese açık beta sürümünü ortaya çıkaramadı ve CEO Gil Amelio, firmanın bir alternatife ihtiyaç duyduğunu farkına vardı.
5. eWorld (1994)
Apple, eWorld'de doğru bir fikrin peşindeydi: Firma kendi çevrimiçi topluluğunu oluşturup AOL ve CompuServe gibi devlere rakip olmak istiyordu. AppleLink'e kıyasla daha kullanıcı dostu ve daha çizgi film görünümlü bir alternatif olan eWorld, Apple kullanıcılarıyla sohbet etmek için iyi bir yerdi.
Ancak yüksek üyelik ücretleri ve hizmeti sadece Mac sahiplerinin kullanabilmesi, üye sayısının artmasına engel oldu. eWorld sadece 2 sene içinde kapılarını dünyaya kapamak zorunda kaldı.
eWorld'ün kapanmasından sonra Apple, daha sonraki tüm çevrimiçi hizmetlerinde benzer sorunlar yaşadı. Mac OS 9'daki iTools, işe ücretsiz olarak başlamış, ancak durum kötüye gittiğinde ücretli hale gelmişti. Hizmet, daha sonra .Mac adını aldı. Sonrasında Mobile Me olarak ismi değişen hizmet, zaman içinde popülerliğini iyice yitirdi.
Apple'ın çevrimiçi hizmetlerdeki 20 senelik deneyimini düşünürsek, iCloud'un bile iOS 7'ye kadar zorlandığını, hala yeterince öne çıkmadığını söylemek mümkün.
Pippin ve PowerBook 5300
6. Pippin (1995)
Apple, hiçbir zaman oyunlara tam anlamıyla eğilmiş olmasa da, Apple CEO'su Gil Amelio kısa bir süre için oyun dünyasıyla bir flört içine girmişti. Amaç, Apple'ın kollarını oturma odalarına kadar uzatmaktı. Bunun için Mac'e Game Sprockets adında, kabaca DirectX stili bir API kazandırılmıştı. Konsol donanımı ise Japon firma Bandai ile geliştirilmişti.
1995 gibi bir zaman için lüks olan internet bağlantısını bilen sunan konsol, aslında fena değildi. Ancak Apple'ın birçok başarısız cihazı gibi, Pippin de aşırı derecede pahalıydı. 600 dolarlık cihaz, daha ucuz PlayStation'ı tercih eden oyun severler tarafından yok sayıldı.
7. PowerBook 5300 (1995)
Apple'ın PowerBook laptop'ları 1990'ların başlarında büyük bir başarı yakalamışlardı. PowerBook 5300 ise bu başarıyı daha da yükseklere taşıma potansiyeline sahipti. 1995'te piyasaya sürülen cihaz, gününün ultrabook'u niteliğindeydi.
Ancak işler en başından ters gitti. Cihazın menteşelerindeki bir sorun, kapağının çatlamasına neden oluyor, video kablolarının hasar görmesi nedeniyle ekranı etkiliyordu. Pil sorunları ise bazı modellerin ısınarak alevlenmesine neden olmuştu. Hızla tarihe karışan 5300'e bu yüzden "HindenBook" lakabı takılmıştı.
20th Anniversary Mac
8. 20th Anniversary Mac (1997)
Mac'ten ziyade Apple'ın 30. yılını kutlamak için piyasaya sürülen 20th Anniversary Mac (TAM), aynı G4 Cube gibi zamanının ötesinde özelliklere sahipti. İnce, hepsi-bir-arada yapıdaki bilgisayar, 12.1 inç'lik 800x600 çözünürlüklü düz panel ekranıyla dikkat çekiyordu.
"Spartacus" kod isimli TAM, ön yüklemeli CD sürücüsüne, dahili stereo hoparlörlere ve Bose üretimi bir subwoofer'a sahipti. Bunun yanında bütünleşik trackpad'e sahip ayrı bir klavyeyle geliyordu.
TAM, Apple meraklılarının dikkatini fazlasıyla çekmişti, ancak 7.500 dolarlık fiyat etiketi, kısıtlı sayıda üretilen modelin bile 12.000 birimlik satışı geçmesine engel olmuştu. Apple, 1998'de son stoklarını eritmek için fiyatı önemli ölçüde düşürmek zorunda kaldı. Her şeye rağmen TAM, Mac hayranlarının koleksiyonlarda önemli bir yere sahip.
9. Anten sorunu (2010)
Anten sorunu, Apple'ın yönetiminin küstahlığının yol açtığı tam bir halkla ilişkiler felaketiydi. iPhone 4'in Haziran 2010'da piyasaya sürülmesinin ardından telefonun alt ve yanlarına yerleştirilen antenin, bazen "parmak" adı verilen insani organlar tarafından engellenebildiği ortaya çıkmıştı.
Apple, sorunu kabul etmek yerine farklı bir uslup kullanmayı tercih etti. Steve Jobs, iPhone sahiplerine oldukça rahat bir şekilde "onu yanlış tutuyorsunuz" diyerek tarihe geçti.
Apple, sorunu daha sonra birkaç milyon dolar değerinde iPhone kılıfı satarak çözdü.
Final Cut Pro X
10. Final Cut Pro X (2011)
Hayatına 1998'de bir Macromedia ürünü olarak başlayan Final Cut Pro, Apple'ın QuickTime'ıyla beraber çalışıyordu. Ancak Macromedia'nın Microsoft ile arasındaki lisans anlaşması, programın yayınlanmasına engel oldu.
Apple tarafından satın alınan ve 12 yıl boyunca devam ettirilen yazılımın yetenekleri, video profesyonellerini tatmin edecek seviyeye ulaştırılmıştı. Nisan 2011'de NAB'da duyurulan yazılım, 64-bit işleme sayesinde daha hızlı, daha akıcı bir performans sunacaktı.
Ancak Apple, sonsuz bilgeliğiyle Final Cut Pro X'in ilk sürümünde neredeyse tüm profesyonel işlevleri kaldırmıştı. Bu durum, Apple'ın kullanıcılarıyla olan ilişkisini küçümsediği yorumlarının yapılmasına neden oldu.
Apple, yeni yazılımında kullanıcının en son DSLR'lerdeki HD video yakalama işlevlerini kullandığını varsaymıştı. XML, Open Media Framework ve Edit Decision List gibi işlev ve öğeler görünürde yoktu. Kullanıcı arayüzü de önemli ölçüde değişmişti ve önceki sürümlere ait Final Cut Pro dosyalarını açmak mümkün olmuyordu. Dahası video projelerini sadece iMovie'den içe aktarabiliyordunuz.
Şu sıralarda çoğu profesyonel video editörü, eski stil Final Cut Pro'larını kullanmaya devam ediyorlar veya Adobe Premier, Avid Media Composer gibi bir alternatife geçmiş durumdalar. Final Cut Pro X'in tek iyi yönü ise önceki sürümlerine göre çok daha uygun olan fiyatıydı.