Adını uzun süredir duyduğumuz, her yeni oyun içi videosu ilk başta heyecan, akabinde akıllarda soru işaretleri belirmesine sebep olan Anthem, sonunda piyasaya çıktı. Çıktı ama hepinizin bileceği üzere başta VIP Demo akabinde de erken erişiminde yaşanan sorunlar yüzünden oyun hakkında onlarca olumsuz haber yayınlandı. İlk olarak E3 2017 konferansında görücüye çıkan oyun, zaman içerisinde birçok değişiklik geçirdi aslında. Bizim için oyunun ismi kadar, yapımcı koltuğundaki BioWare de bir hayli önemliydi zira bu firma genç yaşlarımızda piyasaya çıkan Baldur's Gate, Neverwinter Nights ve SW: KOTOR gibi efsane oyunlardan sorumluydu. Her ne kadar zaman kalite içerisinde çizgisini geçmişe göre düşürmüş olsa da nihayetinde güven veren bir isimdi. Biz de oyunun başına bir BioWare oyunu oynayacağız diye geçtik ama bir yandan da yapısı ve izlediğimiz oyun içi videolarından ötürü endişe içerisindeydik. Sonuç? Sonucu birazdan hep beraber değerlendireceğiz.
Burası devasa bir dünya
Anthem hakkında söylenebilecek en doğru şey, sanıyoruz yaratılan dünyanın güzelliği ve içerisinde kaybolma hissiyatı olacaktır. BioWare ekibi öylesine devasa, öylesine detaylı bir dünya yaratmış ki anlatmakla bitmez. Muazzam ormanlardan bir anda karşımıza çıkan göllere, göletlere, oradan uzanan muhteşem şelalelere derken insan kendisini yaratılan dünya içerisinde kaybediyor. Tabii işin bir de edebiyatı var. Anthem dünyası "Shapers" olarak adlandırılan Tanrılar tarafından, dokuz günde yaratılıyor; akabindeyse Tanrılar çekip gidiyor ama geride enstrümanlarını bırakıyorlar. Zaten işler de burada kızışmaya başlıyor zira geride bırakılan enstrümanlar ile Anthem arasında bitmeyen bir çatışma ortaya çıkıyor ve bu sebepten dünya düzenli olarak değişiyor. Pek tabii dünya üzerindeki bu tutarsızlık, doğal hayatı da tetikliyor ve birbirinden farklı sürüsüyle ilkel yaratığı ortaya çıkartıyor. İnsanlık ise Fort Tarsis diye bilinen bir kalede, izole şekilde yaşıyor. Kendilerine Freelancers diyen bir gurup arkadaş da bu kalenin duvarlarını hayatları pahasına koruyorlar. Ta ki birileri gelip, onları yuvalarından edinceye kadar... Sanıyorum şimdilik bu kadar hikaye yeter, biraz da oyunun içerisine dalalım.
Anthem'da kendisini Fort Tarsis'i korumaya adamış bir Freelancer olarak deneyim ediyoruz. Freelancerların tek işi dükkanda oturup, Tarsis'e birileri saldırdığı zaman ortaya çıkıp ateş etmek değil. Bu arkadaşlar bolca dışarı çıkıp hem olası tehditleri ortadan kaldırıyor hem de Tarsis halkının ihtiyaçlarını karşılayacak market alış verişlerini yapıyorlar. Bu sebepten de ortamlarda kral kişiler olarak tanınıyorlar. Bu arkadaşlarımız giydikleri exosuit'lerin adına da Javelin deniyor.
Oyunda dört farklı Javelin bulunuyor, Colossus, Interceptor, Ranger ve Storm. Fakat oyuna başladığımız zaman sadece bir tanesini seçebiliyoruz. Diğer Javelin'leri de kullanabilmek için ilerlememiz gerekiyor. Belirli seviyeler aralığıyla istediğimiz bir Javelin'i açarak yolumuza devam ediyoruz. Bizim ilk göz ağrımız Ranger olduğu için tanıtıma onunla başlayalım. Açıkçası eğer oyunu shooter şeklinde deneyim etmek isteyenler ve de mid-range bir sınıf oynamak isteyenler için Ranger'dan daha doğru bir seçim olmayacaktır. Hatta oyunun mekaniklerinin direk bu sınıf üzerinden detaylandırıldığını bile söyleyebiliriz. Kısaca her şeyi yapabilen bu Javelin, başlangıç seviyesi için de ideal bir seçim olacaktır.
Colossus ise adından da anlayabileceğiniz üzere yakın ve uzak mesafelerden fazlasıyla güçlü saldırılar yapabilen ve bir o kadar da sağlam durmayı başaran bir arkadaş. Gerçi o da ancak bir yere kadar dayanabiliyor.
Interceptor arkadaşımız ise en minnak ve en hızlı Javelin. Hızı sayesinde bir oraya bir buraya gidebiliyor ve düşmanlarına rahatlıkla yaklaşabildiği gibi, birçok saldırıdan da kaçabiliyor.
Gelelim Storm'a. Bizim için Ranger'dan sonraki en eğlenceli sınıf olan Storm, bir nevi büyücü rolünde. Sahip olduğu element saldırıları ile düşmanlarına devasa zararlar verebildiği gibi, aynı zamanda uçarak en uzun süre savaşabilen sınıf olma özelliğine de sahip. Yine de kafanıza yiyeceğiniz taşların haddi hesabı olmayacağını şimdiden belirtmek isteriz. Büyük güç, büyük taş getiriyormuş; bunu da Anthem sayesinde öğrenmiş olduk.
Kocaman kale yapmışlar
Fort Tarsis ana üssümüz ama içerisinde birçok farklı yeri barındırıyor. İlk yayınlanan demodan da hatırlayacağınız üzere, oyuna başladığımız ve her görev sonrasında tekrar döndüğümüz yer, Tarsis'in pazar meydanı. Bu pazar içerisinde etkileşime girilebilecek onlarca farklı NPC bulunuyor. Oyunda ilerledikçe etkileşime girdiğimiz NPC'lerin sayısı arttığı gibi, kale içerisinde gidebileceğimiz yeni yerler de açılmaya başlıyor. Yani birinci seviye ile 20. seviye arasında baktığım zaman baya farklı bir yer görüyorum. Pek tabii bu kalede de herkesin başka başka derdi var. Kendilerine yardım etmek boynumuzun borcu; artık elden ne geliyorsa. Bu noktada görevleri toplayıp, mümkün mertebe keşif yapmamız icap ediyor. Pek tabii dileyen oyuncular tek başına da bazı görevleri yapabiliyor ama keşif (expedition) bu oyunun özünü oluşturuyor. Dört kişilik gruplar halinde içerisine daldığımız expedition'lar sayesinde, hem hızlı bir şekilde ilerleyebiliyoruz hem de daha fazla loota ulaşma şansımız oluyor. Loot demişken birazcık o konuya da değinelim. Yapmayı hedeflediğimiz görevler, genelde itibar ve kaynak sağlıyorken, görev esnasında düşman birimlerinden düşen envaiçeşit eşya oluyor. Bu eşyalar da birçok MMO oyunda olduğu gibi farklı kalite seviyelerine sahipler. Düşen eşyaları, bölüm sonunda demirciye (forge) giderek görebiliyor, buradan gerekli değişiklikleri yapabiliyoruz.
Her Javelin'de farklı bir loadout bulunuyor. Misal, Ranger üzerinde Components, Support Gear, Assault Launcher, Weapons ve Grenade gibi slotlar mevcut. Bu slotların da bazılarına yeni eklemeler yapabilmek için seviye atlamamız gerekiyor.
Hazır eklemeler yapmak da demişken craft sisteminden bahsedelim. Craft işi için etrafı bolca kolaçan etmek gerekiyor. Özellikle Freeplay mod bu konuda önemli bir yer tutuyor. Gönlünüzce gezebildiğiniz bu mod esnasında, haritanın altını üstüne getirip gerekli craft materyalleri bulabilirsiniz. Zaten oyunda bolca gereksiz silah lootu olduğundan, esas iş doğada yer alan malzemeleri toplamaya kalıyor. Burada da biraz farm yapmak gerekiyor. Gerekli ham maddeye sahip olduktan sonra da sıra blueprint yani ürünlere ait şemaları bulmaya geliyor. Şemaları nereden mi bulacağız? E tabii ki daha çok grind yaparak! Anlayacağınız Anthem'da bolca grind yapmadan ilerlemek pek mümkün değil.
Hep savaş!
Dedik ya grind bu oyunun kamçısı ki zaten BioWare ekibi de grind üzerinden ilerleyecek bir oyun yapacaklarını belirtmişlerdi... Bunun dışında savaş mekanikleri de en az yaratılan dünya kadar güzel diyebilirim. Bir yandan RPG, bir yandan da Shooter elementlerinin harika şekilde harmanlandığını düşünüyoruz. Savaşlar esnasında Javelinlerin farkları büyük ölçüde kendisini belli ettiği gibi, kullanılan silahlar da oyunun gidişatını büyük ölçüde değiştiriyor. Özellikle combo mantığını kavramış oyuncular ile çok hızlı şekilde ilerlemek mümkün. Düşman birlikleri başlarda sürekli kendilerini tekrarlıyor olsalar da özellikle ileri seviye zorluk derecelerinde oyunu gerçekten keyifli hale getirebiliyorlar. Benim favorim ise büyük düşman birlikleri oldu. Ebat olarak büyük oldukları gibi, farklı özelliklere sahip olmaları da oyuna farklı bir tat katmış. Bir anda kafamıza kaya atarak yere düşürenler mi istersiniz yoksa etrafa alev dalgası atıp Javelinimizin ısınmasına sebebiyet vererek uçmamızı engelleyen mi? Merak etmeyin; hepsinden var. Genel hatlarıyla herkesin çok fazla yetenek ve farklı silah kullanmasından ötürü, savaşlar cümbüş yerine dönüyor ama insan gerçekten savaştığını, en azından ortam bazında anlayabiliyor...
Gelelim biraz da Anthem'ın sorunlarına. Hazır savaşlardan bahsediyorken bu konudaki sıkıntılardan bahsedelim. Bir defa tüm silahlar aynı. Sadece farklı kategorileri var ama görünüşleri bildiğin aynı. İnsan birkaç farklı silah kaplaması koyar! Ayrıca bölüm sonunda elimize geçen silahlar resmen gereksiz. Yani Rare olarak bile düşse, bir önceki silaha o kadar ufak bir upgrade oluyor ki her bölüm sonunda yeni bir silah ya da eşyaya geçmek zorunda kalıyoruz. Kalanların çoğu zaten craft parçası olmak için kırılıyor. E madem her görevden döndüğümüzde ele geçirdiğimiz eşyaların yüzde 80'ini kırıp atacaktık, buna başka bir formül geliştiremedik mi?
Gelelim savaş esnasına... Düşman birimlerinin öyle özellikleri bulunuyor ki tüm oyunu kilitleyebiliyor. Özellikle uçmanın devre dışı kalması gibi özellikler, oyunun ana mekaniğini derinden etkiliyor ve zor seviyelerde bu tarz düşmanları geçmeyi imkansıza yakın hale getirdiği gibi, hız duygusunu da ortadan kaldırıyor. Bir diğer dikkatimizi çeken nokta da Text Chat'in olmaması. Büyük bir eksi değil belki ama üzerine düşünülmesi gereken bir konu.
Neyse biz dönelim fenalıklara! O Fort Tarsis pazarının hali ne öyle? Tanıtım videosunda muazzam bir yerdi; oyun çıkıncaya kadar ne oldu? Yapay zeka taşındı mı pazardan? Hayır, öyleyse bilelim, ona göre ayağımızı denk alalım. Pazar o kadar sıkıcı bir yer ki anlatamayız doğrusu. Etraf düzenli olarak görev vermekle görevli NPC'ler ile dolu. Tek olayları dertlerini anlatıp görev vermek... Diyalog tarafıysa çöp suyu! Zaten diyalog demeye bin şahit lazım; bildiğin monolog dolu. Her NPC kendi kendine soru sorup cevaplıyor. Cevap vermelik bir durum olduğunda da iki seçeneğimiz oluyor ama sonuçta hiçbir şey değiştirmiyor. Yani şöyle özetleyelim; Mass Effect: Andromeda'daki bir diyalog, Anthem'daki tüm diyaloglardan daha uzun olabilir.
Unutmadan; loading ekranları! Zaten herkes bu olayı duymuştur; oyunun adı "Loading Screen" oldu. Tamam, erken erişiminde sorun vardı, anladık. Ancak "İlk gün patch'i" yapıyorsunuz ve nasıl oluyor da loading miktarları değil de sadece loading süreleri kısalıyor? Oyunda 10 tane loading ekranı var. Zaten problem beklenen loading süresinden çok, karşılaşılan loading ekranının miktarıydı. E bir şey değişmemiş ki? Ne anladık biz bir buçuk dakikalık loading ekranı süresinin 50 saniyeye çekilmesinden...
Bu oyuna kötü demeyeceğiz fakat iyi bir oyun olmadığı da aşikar. Genel olarak mekanikler iddialı olsa da ortaya çıkan iş çok ama çok yetersiz. Pek tabii alınır, oynanır ama önümüzdeki bir ay içerisinde düzeltilmesi gereken çok madde olduğunu belirtmek isteriz. Şimdilik bir şey kaçırmıyorsunuz ama oynadığınıza da pişman olmazsınız diyerek son noktayı koyuyor, oyun hakkındaki gelişmeleri heyecanla takip etmeye devam ediyoruz.
SONUÇ
Anthem kocaman potansiyeli bir çırpıda yok etmeyi başarmış, "harika" bir oyun! Yani an itibariyle alıp oynamadığınız için bir şey kaçırmıyorsunuz ama eğer BioWare bir şekilde oyuna nisan başına kadar gerekli güncellemeleri getirmeyi başarırsa, o zaman çok daha farklı şeylerden konuşmaya başlarız. Kendi içerisinde tutarlı ama bir o kadar da eksik başka oyun bulmak zor olsa gerek.
Puan: 65
ARTILAR
+ Muazzam harita ve dünya
+ Javelin'lerin farklı oyun yapıları
+ Eğlenceli oyun yapısı
EKSİLER
- Tekdüze kalan görevler
- Kendini tekrar eden savaşlar
- Oyun içi dengesizlikler
- Bitmeyen yükleme ekranları
KÜNYE
Yapım: BioWare
Dağıtım: Electronic Arts
Tür: Aksiyon, RPG
Platform: PC, PS4, XONE
Web: www.ea.com/games/anthem