1906'da bir psikiyatrist ve nöroanatomist olan Alois Alzheimer, Almanya'nın Tübingen kentindeki bir psikiyatrist toplantısına “serebral korteksin özel bir şiddetli hastalık süreci” olarak tanıttığı bir vakayı bildirdi. Vaka, hafıza kaybı, sanrılar, halüsinasyonlar, saldırganlık ve kafa karışıklığı çeken 50 yaşında bir kadını konu alıyordu ve tüm semptomlar beş yıl sonra hayatını kaybedene kadar kötüleşti.
Otopside Alzheimer, beyninde belirgin plaklar fark etti. Amiloid-beta proteini kümeleri olarak tanımlanan bu plaklar hala Alzheimer hastalığının nedeni olarak kabul ediliyor.
Ancak bu teoride iki önemli sorun bulunuyor. Bu sorunların birincisi, hafıza kaybı gibi herhangi bir nörolojik semptomun yokluğunda birçok deneğin (hatta yaşlıların bile) beyinlerinde neden plaklar olduğunu açıklamıyor. İkincisi, bu plakları azaltan ilaçlar için yapılan klinik deneyler başarısız oldu (son bir istisna dışında).
Amiloid-beta proteinleri, plaklar (çözünmeyen kümeler) olarak biriktiğinde, beyinde önemli işlevleri yerine getiren proteinin orijinal çözünür formu tüketilir ve kaybolur. Bazı araştırmalar, amiloid-beta 42 olarak adlandırılan düşük çözünür amiloid-beta düzeylerinin, hastaların daha kötü klinik sonuçlara sahip olmasına yol açtığını gösteriyor.
Alzheimer neden oluyor?
Karolinska Enstitüsü'nden araştırmacılar Klinik Sinirbilim Doktora Öğrencisi Tıbbi Doktor Andrea Sturchio, Laboratuvar Tıbbı Araştırmacı Bilim İnsanı Kariem Ezzat ve Laboratuvar Tıbbı Profesörü Samir EL Andaloussi’nin Journal of Alzheimer’s Disease’de (Alzheimer Hastalığı Dergisi) yayınlanan yakın tarihli bir çalışmasında, Alzheimer hastalığının ilerlemesi için beyindeki plak miktarının mı yoksa kalan amiloid-beta 42 miktarının mı daha önemli olduğu araştırıldı.
Bu soruyu yanıtlamak için, Alzheimer hastalığına yakalanma riskinin yüksek olduğu nadir bir kalıtsal gen mutasyonuna sahip bir grup insanla ilgili veriler incelendi. Katılımcılar, Dominantly Inherited Alzheimer Network kohort çalışmasından alındı.
Bu çalışmada, Amiloid-beta 42'nin (amiloid-beta'nın işlevsel versiyonu) tükenmesinin, plakların miktarından (amiloid betanın çözünmeyen kümeleri) daha zararlı olduğu bulundu.
Katılımcılar ortalama üç yıl takip edilmişti ve beyin omurilik sıvılarında (beyin ve omurilik etrafındaki sıvı) yüksek düzeyde amiloid-beta 42 olanların çalışma süresi boyunca korunduğunu ve bilişlerinin korunduğu bulundu. Bu sonuçlar, amiloid-beta 42'nin hafıza ve bilişteki önemli işlevlerini gösteren birçok çalışma ile uyumluydu.
Ayrıca, araştırmada belirtilene göre Alzheimer hastalığının bazı nadir, kalıtsal formlarında insanların düşük amiloid-beta 42 seviyelerine sahip ve saptanabilir plakları olmayan demans geliştirebileceği de söylenilerek, bunun, demansın nedeninin plaklar olmadığını, ancak düşük amiloid-beta 42 seviyelerinin olabileceğini önerdiği belirtiliyor.
Alzheimer hastaları için yeni umut
Bu bulgular, Alzheimer hastalığı için ilaç gelişimi ve klinik denemeleri üzerinde önemli bir etkiye sahip olabilir. Belirtildiği üzere, plakları azaltan bir antikor ilacı olan Lecanemab ile yapılan son denemeye kadar, Alzheimer hastalığındaki tüm ilaç denemeleri başarısız oldu.
Bazı ilaçlar, normal protein seviyeleri azaltılırsa hastalarda daha az plak birikeceği mantığına dayalı olarak amiloid-beta 42 seviyelerini azaltmak için tasarlanmışlardı ancak bu ilaçlar çoğu zaman hastanın durumunu daha da kötüleştiriyordu.
Kısa bir süre önce, Lecanemab'ın bilişsel gerilemeyi azaltmada küçük ama önemli bir etkiye sahip olduğu bildirildi. Daha önceki çalışmalara göre, bu ilaç BOS'taki amiloid-beta 42 seviyelerini arttırıyor ve bu durum da, bir kez daha, araştırmada önerilen normal amiloid proteininin artmasının faydalı olabileceği hipotezi ile uyum gösteriyor.
Başka bir deyişle, gelecekteki denemelerde amiloid-beta 42 seviyelerine odaklanılması ve bu seviyelerin yükseltilmesinin etkisinin incelenmesi, Alzheimer hastalığı ve diğer protein birikimi hastalıkları için yeni bir tedavi yolu sunabilir.
Lecanemab denemesinin detaylı sonuçları yakın gelecekte daha detaylı olarak açıklanacak.