Akıllı telefon devriminden önce farklı işler için farklı cihazlar taşıyorduk. MP3 çalıcımız tüm müziklerimizi taşırken, cebinize sığan fotoğraf makineniz ve el konsolunuz, diğer ceplerinizi dolduruyordu. Bazılarımız Sony CLIÉ gibi bir kişisel veri asistanına da sahipti.
iPhone ve Android'in ortaya çıkmasıyla bu cihazlar, bir anda hayatımızdan kayıp gittiler. Bu belki bir gecede olmadı, ancak değişim şaşırtıcı derecede hızlıydı.
Büyük Ekran Devrimi
Müzik çalabilen, fotoğraf çekebilen, fitness seviyenizi takip edebilen ve tabi ki telefon edebilen bir cihaz, teknoloji sektöründe büyük bir yenilik demekti. Peki akıllı telefonlar da zaman içinde yerini başka, daha kullanışlı ve daha işlevsel bir şeye bırakacak mı?
Tech, Media & Telco analisti Paolo Pescatore'a göre böyle bir cihazın sanal ve artırılmış gerçeklik işlevleri dahil olmak üzere birkaç teknolojiyi bir araya getirmesi gerekiyor. Pescatore, sözlerine şöyle devam ediyor:
"Herhangi bir duvar ya da ekran yüz tanıma yoluyla doğrulanabilir. O halde her şey, arama yapmak, video izlemek, müzik çalmak, otomobilinizi çalıştırmak ve evinizin ısıtma sistemini kontrol etmek için sesli komutlar vermekten ibaret."
Bu teknolojiler şu an zaten mevcutlar, ancak şu an biraz ilkel durumdalar. Amazon Echo ve Google Home, evde sesli komutlarınızı anlayıp, evinizdeki ışıkları kapatabiliyor, yemek sipariş verebiliyor ve internette dolaşmanıza izin veriyor. Ancak bu işlevleri tam olarak yanınızda taşıyamıyorsunuz.
Telefonların hayatımızdaki varlığını azaltabilecek tek şey, şu an giyilebilir teknoloji gibi görünüyor. Ancak akıllı saat sektörü, ilk zaman bize gösterildiği şeklinden çok uzak. Çoğu akıllı saat, hala telefona bağlı olarak, tamamlayıcı bir cihaz gibi çalışıyor.
Mobil bağlantı işlevi sunan saatleri kullanmak ise küçük ekranları nedeniyle zor. Bu küçük ekranda internette dolaşmak veya film izlemek istemeyeceğiniz kesin. Dolayısıyla akıllı saatlerin telefonun yerini alamaması oldukça doğal.
Artırılmış gerçeklik bir sonraki büyük adım olabilir, ancak bu sektörde de her şey planlandığı gibi gitmiyor. Google'ın Glass projesi, gözünüzü gerçek dünyadan ayırmadan dijital dünyayla etkileşimde bulunmanıza izin veriyor. Bununla birlikte proje, tam bir üretim sürecine ulaşmadı; yalnızca harcayacak bolca parası olanlar Google'ın gözlüklerine ulaşabiliyor.
Glass yenilikçi bir cihaz olsa da, birçok sıkıntıyla birlikte ortaya çıkıyor. Örneğin karşıdan karşıya geçerken mesajların gözünüzün önünde belirmesi, reklamcıların sizi 24 saat kişisel reklamlara maruz bırakma ihtimali ve gözlüğün görüntü kaydı yapabilmesi, endişelerden sadece bazıları.
Sırada Ne Var?
Akıllı telefonların yerini alacak olan teknoloji, şu an itibariyle hayal edemeyeceğimiz kadar ilginç olabilir. 1970'te yaşayan birine cebe sığan bir cihazın film izlemekten fotoğraf çekmeye her şeyi yapacağını söyleseydiniz, muhtemelen deli olduğunuzu düşünürdü.
Bir sonraki büyük adım, elimizde tuttuğumuz bir cihaz değil, beyinle iletişim kuran bir şey de olabilir. Bilim kurgu gibi görünse de, teknoloji dünyasının son 50 yıldaki gelişim hızı, birçok şeyin mümkün olabileceğini gösteriyor.
Bununla birlikte Pescatore'a göre kısa vadede bir değişiklik görmeyeceğiz. Pescatore, akıllı telefonların insanların hayatının bir parçası haline geldiğini, insanların ellerinde tutacak bir şey aradığını, bu şeyle video izlediğini, oyun oynadığını ve müzik dinlediğini, bu işleri akıllı telefondan iyi yapan bir şeyin olmadığını söylüyor.