Sizi iyi bir fotoğrafçı olarak tanıyan arkadaşlarınız, beraber otururken sizden muhtemelen sıkça tavsiye taleplerinde bulunuyorlar. Ancak bazı durumlarda hemen cevap veremeyebilirsiniz: Örneğin üçüncü parti pilleri kullanmakta bir zarar var mı? Daha iyi lensi mi tercih etmeli, daha iyi kameraları mı?
Endişe etmeyin çünkü makalemizde bu sorulara ve fazlasına cevap verecek, yanlış bilinen kamera efsanelerini avlamaya çıkacağız. İşte fotoğrafçıları yanıltan 9 kamera efsanesi.
Daha fazla megapiksel, daha iyi fotoğraflar demek
Özellikle Canon IXUS gibi kompakt kameralar, 20MP veya daha yüksek çözünürlükleriyle övünüyorlar. Megapiksel sayısının otomobillerdeki beygir gücüne benzer olduğu düşünülüyor, ancak genellikle tam aksi geçerli: Çözünürlük yükseldikçe resim kalitesi düşüyor. Bunun sebebi, çözünürlük yükseldikçe piksellerin küçülmesi - bu durumda kamera, karlanmayı azaltmak için agresif bir blur filtresi uyguluyor. Böylece karlanma azalıyor, ancak resim kalitesi de düşüyor.
2.000 euro'nun altında iyi kamera yoktur
İyi fotoğraflar için yüklü miktarda para harcamanız gerektiği düşünülür. Ancak bu yalnızca yaygın bir söylence. Resim kalitesi olarak pahalı rakipleriyle boy ölçüşebilecek 300 - 400 euro aralığında sistem kameraları bulmanız mümkün. Ek maliyetler genellikle sadece daha sağlam kasa, ek işlevler ve yüksek hassasiyet için gerekli.
Kamera ne kadar büyükse, o kadar iyidir
Bazen elinizdeki makine ne kadar büyükse, karşınızdaki fotoğrafçıları o kadar etkileyeceğinizi düşünüyor olabilirsiniz. Ancak testler aksini söylüyor. Elde tutması kolay, aynasız, lensi değiştirilebilen DSLM kameralar, DSLR'lere rakip olabiliyor. Cyber-shot RX100 III ve Panasonic Lumix LX100 gibi kameralar, küçük gövdelerine rağmen profesyonel düzeyde fotoğraflar sunabiliyorlar.
APS-C yalnızca amatörler içindir
Tüm profesyonel fotoğrafçıların full frame kameralara ihtiyacı var mı? Hayır: Çoğu spor ve doğa fotoğrafçısı, daha küçük olan APC-C sensörleri tercih ediyor. Bunun nedeni, kameranın form faktörünün odak uzunluğunu artırması. Örneğin Nikon D7100, Canon EOS 700D ve Fujifilm X-T1, fiziksel odak uzunluğunu 1,5 - 1,6 kat artırıyor. Böylece uzaktaki nesneler daha iyi görünüyor.
Üçüncü parti piller, kameramın garantisini geçersiz kılar
Bu, kısmen doğru. Prensip olarak orijinal kamera pillerini kullanmanız gerekiyor. Örneğin Canon PowerShot G1 X Mark II, üçüncü parti pilleri algılıyor ve kullanmaya devam etmeniz halinde garantinin iptal olacağını söylüyor. Ancak güvenilir pilleri kullandığınız sürece cihazınız zarar görmeyecektir.
Hangisi daha iyi: Pahalı kamera, ucuz lens mi, aksi mi?
Cevabımız net: Ucuz kamera, pahalı lens. Bu yüzden Canon EOS 700D gibi iyi fiyat/performans oranına sahip bir kamerayı tercih edip, yüksek kalitede bir lense yatırım yapabilirsiniz.
Her zaman RAW biçimini kullanmalı
Her zaman RAW biçimini kullanmalı
Prensipte bu kötü bir davranış olmayabilir. Ancak çoğu fotoğraf için JPEG biçimi yeterli olacaktır. Büyük boyutlu RAW biçimini kullanmanın ana sebebi, bu biçimin daha yüksek dinamik aralığa ve detaya sahip olması. Ancak exposure değeri doğru ayarlanmış bir fotoğrafta bu, sorun olmayacaktır.
O makine bende olsaydı, daha iyi fotoğraflar çekerdim
Kendinize şu soruyu sorun: Kameranızı iyi kullanabiliyor musunuz? Bir giriş modelinden profesyonel modele geçtiğinizde, bir süre sudan çıkmış balığa dönebilirsiniz. Full frame kameraların kullandığı AE-L, AF-L, BKT gibi şifreli kısaltmalar, amatör fotoğrafçıların kafasını karıştırabiliyor.
Profesyonellerin ekipmanlarını kıskanmayın. Odak aralığı ve deklanşör hızı konularında bilgi edinin. Kısa sürede giriş seviyesindeki kameranızla harika fotoğraflar çekebileceğiniz fark edeceksiniz.
UV filtresi her zaman lensin üzerinde olmalı
UV filtrelerini kullanmanı yanlış olduğunu söylemiyoruz, bu filtreler sizi pahalı onarımlardan kurtarabiliyor. Ancak lenslerin titizlikle hizalanmış bir dizi lensten oluştuğunu unutmayın. Bu nedenle ince (ve ucuz olmayan) bir filtre kullandığınızdan emin olun, aksi halde fotoğraflarınızın kalitesi filtreden olumsuz etkilenebilir.