Şimdi sizi, Dünya yüzeyinin 4 kilometre altına inen Güney Afrika’daki Mponeng altın madenine götüreceğiz. Bu maden, aynı zamanda Dünyanın en derin madeni olarak biliniyor. Koruyucu giysiler ve acil durum solunum ekipmanı ile donatılmış madencilerin işe gitmek için 90 dakikalık bir asansör yolculuğu yapması gerekmesinden dolayı, bu madenin tartışmasız dünyadaki en tuhaf iş yolculuğuna sahne olduğunu söyleyebiliriz.
Madenin kuyuları o kadar derin ki, artan derinlik artan sıcaklıklar anlamına geldiği için gezegenin jeotermal gradyanı bir sorun haline geliyor. Kaya sıcaklığı, Dünya’nın derinliklerinde 60°C’ye yükselebilir, bu da insanların dayanabileceği sıcaklığın çok üzerindedir. Bu sorun, insanlara gezegenin erimiş çekirdeğine rağmen dünyanın en derin madenini işlenebilir bir sıcaklıkta tutan soğutma mekanizmaları konusunda yaratıcı olmalarını gerektirdi.
Bir soğutma tesisi ile birleştirilen havalandırma sistemlerinin bir kombinasyonu, insan yapımı mağara sistemi aracılığıyla soğuk havanın yanı sıra buz ve soğuk su karışımları gönderir ve yüksek sıcaklıkların en kötü etkilerini azaltır. Ancak, madencilerin uzun süre tehlikeli derecede sıcak koşullara maruz kalmalarını önlemek için hala vardiyalı çalışmaları gerekiyor.
Bu derinlikte çalışmak, ilk olarak 1800’lerin başında Fransız madencilerinde fark edilen olası barotravma komplikasyonunu da beraberinde getiriyor. Vurgun veya barotravma, kısa bir süre içinde yüksek basınçlı bir yerden düşük basınçlı bir yere hareket etmekten kaynaklanır. Bu nedenle dekompresyon hastalığı olarak da bilinir ve günümüzde en yaygın olarak dalgıçları, havacıları, astronotları ve basınçlı ortamda çalışan insanları etkiler.
Dünya’nın en derin madeni gibi yüksek basınçlı bir alandan yüzey gibi düşük basınçlı bir alana geçmek vücutta nitrojen gazı kabarcıkları üretebilir. ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri’nin belirttiğine göre, bunun bir sorun haline geldiği yer, basınç değişikliğinin çok hızlı yapılması ve gazın vücuda salınmasıdır. “Bu çok acı verici ve bazen ölümcül olabilir” deniliyor. Bununla birlikte, sıcaklığı ve hava akışını kontrol etmek için atılan birçok adım madencilerin vücutları üzerindeki basıncı azalttığından dolayı, bu basınç farkı, madenlerde olduğundan daha çok basınçlı havada çalışan insanlar için bir sorundur.
Neden bu kadar derine inme ihtiyacı duyuluyor?
Eğer bu kadar derinlerde madenciliğin bütün bu zahmete gerçekten değip değmediğini merak ediyorsanız, Engineers Australia’dan Gemma Chilton’nın açıkladığına göre bu altın madeni, Güney Afrika’nın Gauteng eyaletinde bulunuyor ve burada bir asırdır yapılan madencilik en sığ ve en zengin yatakları tüketti. Sonuç olarak, insanların değerli metal arayışı, bizi bilimsel olarak desteklenen yeni çözümler gerektiren yeni sorunlarla karşılaştığımız yerin altına doğru itti.
Ultra derin madencilik, çevredeki kayanın basıncına dayanabilen ve aynı zamanda çökmeye karşı koyabilen tüneller yapmayı ve korumayı gerektirir. Guinness Dünya Rekorları’nın bildirdiğine göre her gün 6.400 ton kayayı temizlemek için 2.300 kilogram patlayıcı kullanılıyor. Buna ara sıra meydana gelen depremleri de eklerseniz, sadece tünelleri ayakta tutmak için mücadele etmeniz gereken çok sayıda sorun olduğu anlamına geliyor.
Mponeng, kayadan değerli altın çıkarmanın ötesinde başka sürpriz keşifler de yaptı. 2006 yılında, altın madeninin içinde Güneş’ten bağımsız yaşadığı bilinen ilk organizmalar keşfedildi. Bu organizmalar, Güneş’in enerjisi yerine, bir enerji kaynağı olarak radyoaktiviteyi kullanıyordu ve diğer gezegenlerde yaşamın nasıl hayatta kalabileceğinin bir örneği olabilirler.
Dünya’nın kaya yüzünün derinliklerine inmek tehlikeli ve karmaşık bir işlemdir, ancak oradayken ayaklarımızın altındaki zemin ve hatta muhtemelen galaksinin başka yerlerinde yaşayan mikroplar hakkında daha fazla şey öğrenebiliriz.