17. yüzyıldan kalma "vampir cesedi" bulundu; gömülme şekliyle herkesi şaşırttı

Arkeologlar, Polonya'da 17. yüzyıldan kalma bir “kadın vampirin” kalıntılarını keşfettiklerini açıkladılar. Üstelik gömülme şekli, daha önce hiç görülmemiş bir yöntemi ortaya çıkarttı.

17. yüzyıldan kalma "vampir cesedi" bulundu

Arkeologlar, Polonya'nın Bydgoszcz kentinin yakınlarında, 17. yüzyıldan kalma bir kadın "vampir" iskeleti bulduklarını açıkladı. Kültürler arası vampir folkloru, yakın zamanda ölen bir kişinin yaşayanları avlayan ölümsüz bir iblis olarak mezardan kalkmasını nasıl önleyeceğine dair çeşitli ipuçlarıyla dolu. Arkeologlar, 17. yüzyıldan kalma bir Polonyalı'da bu ipuçlarını kullanan alışılmadık bir insan örneği ortaya çıkardılar. Bydgoszcz yakınlarındaki mezarlıkta boynuna bir orak yerleştirilmiş ve sol ayağının baş parmağında bir asma kilit bulunan bir kadın iskeleti keşfedildi.

Vampir benzeri yaratıkların hikayeleri en az 4.000 yıl öncesine, eski Mezopotamya'ya kadar uzanıyor. Örneğin, Asurlular, bebekleri beşiklerinden veya doğmamış çocukları annesinin rahminden kaçıran, İbranice metinlerde ve folklorda da görülen benzer bir yaratıktan bahsediyor. Bunların hiçbiri modern anlamda “vampir” olarak kabul edilmiyor, ancak onlar Yunan efsanelerinde küçük çocukların kanını emen ölümsüz bir canavar olan Lamia'nın öncüleri olarak değerlendiriliyor.

Çin folklorunda, k’uei adı verilen başka bir vampir türü, Rus upir, Hint vetala, Rumen strigoi ve Yunan vrykolakas gibi mezardan yükselen ve yaşayanları avlayan cesetler olarak tanımlanıyor. Vampir söylentileri Doğu Avrupa'yı kasıp kavuran kitlesel bir histeriye neden olduktan sonra İngiltere’ye de sıçramıştı. 19. yüzyılda, John Polidori (" The Vampyre" 1819), Sheridan LeFanu (Carmilla, 1872) ve elbette, Bram Stoker’ın Dracula'sı (1897) modern vampir türünü tanımladı.

Doğal olarak, bu tür yaratıkların uyandırdığı korku, ölülerin ölü kalmasını sağlamak için birçok farklı yaklaşıma ilham verdi. Orta Çağ'ın başlarında, Rus köylüleri şüpheli cesetleri mezardan çıkarır ve ölü yakma, kafa kesme veya kalbine tahta kazık çakma yoluyla cesedi yok ederdi. Gömülürken cesetlerin üzerine tahta kazıklar konur, yaratık kaçmaya çalışırsa kendini kazığa saplar diye düşünülürdü.

Bydgoszcz yakınlarındaki bölgedeki ilk erken ortaçağ mezarları, arkeologların mücevher, yarı değerli taşlar, bronz bir kase ve ipek giysi parçaları bulduğu 2005 ve 2009 yılları arasında keşfedildi. Nicholas Copernicus Üniversitesi'nden Dariusz Polinski liderliğindeki arkeoloji ekibi, bu yılın başlarında daha fazla eser keşfetme umuduyla bölgeye geri döndüler. Burada bir şey bulamayınca, dikkatlerini Pien köyünün yakındaki bir 17. yüzyıl mezarlığına çevirdiler.

Bulunan kadın cesedinin cenaze töreni olağandışı olmuş olmalı, çünkü kadın bir vampir olarak "kalkmaya" çalıştıysa, muhtemelen cesedin başını kessin diye boynuna bir orak yerleştirilmişti. İnsanların, iblislerin vücuda girmesini önlemek için bir mezarın yanına tırpan veya orak yerleştirdiklerine dair raporlar varken, bu orağın yerleştirilmesi farklıydı. Polinski, “ölen kişi ayağa kalkmaya çalışsaydı, büyük olasılıkla başı kesilmiş veya yaralanmış olması için boyuna yerleştirilmiş” diyor. Ayak başparmağındaki asma kilidin ise “Bir dönemin kapanması ve geri dönüşün imkansızlığını” yansıttığını söylüyor.

Bir başka olağandışı özellik de, gömülme şekli göz önüne alındığında, iskeletin yüksek sosyal statüye sahip bir kadına aitmiş gibi görünmesi. Kafasında bulunan ipek başlık kalıntıları, o dönemde düşük sınıftan birinin alamayacağı kadar pahalı giysileri olduğunu gösteriyor. Kafatasını incelediklerinde sıra dışı uzunlukta ön dişleri olduğunu gördüler. Bu fiziksel özellik, kadının bir vampir olacağından korkulmasına ve bu nedenle de gömülürken bu tür önlemlerin alınmasına neden olmuş olabilir.