Sadece bir tekerleğe sahip Astral, gücünü içindeki küçük nükleer reaktörden alıyor. Üzerindeki koruyucu enerji kalkanı ise çarpışmaları imkansız hale getiriyor. Curtiss-Wright'ın konsept arabası, üzerindeki jet motoru sayesinde inanılmaz hızlara ulaşabiliyor. Bugün Jaguar'ın C-X75 konsept arabasında da türbin motorları bulunuyor.Gelecekte belki de arabamızın üzerindeki güneş enerjili küçük kutularda yaşayacağız. Pac-man hayaletlerine benzeyen Puyo, sürücüsünün ruh haline göre renk değiştiriyor. Arabanın içerisindeki yapı da sürücünün ruh haline göre tamamen değişiyor ve yer değiştirebiliyor. Zaten saçma olan Segway'ı alıp, içine ancak bir buçuk kişinin sığabileceği yarı kapalı bir gövdeyle birleştirirseniz ne olur? Bu garip deneysel cihaz ortaya çıkar. Bu şimdilik sadece bir prototip de olsa, cihazın son hali çok da farklı görünmeyecek.Araç, özellikleriyle teorik olarak kulağa hoş gelse de gerçek hayatta o kadar da etkileyici değil. Üç tekerleğe ve arka tarafta bir direksiyona sahip olan araç, devrilmeye oldukça yatkın. 1933 Chicago World's Fair'de devrilen aracın sürücsü ölmüş, iki yolcusu da ağır bir şekilde yaralanmıştı.Kendi arabamızı istediğimiz yolda kendimiz sürmemiz özgürlüğüne sahip olmamız gerekiyor. 1950'lerde dünya farklı bir yer de olsa, bir arabanın arkasında küçük bir nükleer reaktör taşımak fikri, insanları uçan arabalara koyup fırlatmak gibi bir şey olsa gerek. i-Unit, farklı iki şekle bürünebiliyor. Birini şekilde sürücü ayakta duruyor ve yayalarla iletişim kurabiliyor. İkincisinde ise sürücü, 'yüksek hızlı' sürüş için yatıyor.Araç, güneşten topladığı enerjiyi (bir güneş paneli yok ve nasıl topladığını bilemiyoruz) 'BioNectar4534' adlı sıvıda depoluyor. Aracın ağaçların artan enerjisini de BioNectar4534'e döntüştürdüğü söyleniyor. BioFibre'den meydana gelen araç, çelikten daha sağlam ancak daha hafif bir yapıya sahip. Arabanın önündeki Mercedes logosunun içindeki bir çeşit DNA ise arabanın gelişiminde etkide bulunuyor.