Radyolar o zaman aynı tüplü televizyonlar gibi gözüküyordu: büyük, kalın ve ağır.O zamanlar televizyon pek de eğlenceli değildi. Görüntü yayını ile bu cihazlar ilk sahneye çıkışlarını yaptı. Ama görüntü ne yazık ki sadece bir pul büyüklüğündeydi. Televizyonlar gittikçe büyüyordu. Televizyon, radyonun ayağını kaydırıp yerine geçerek fuarı gezen yığınla ziyaretçinin ilgi odağı oluyordu.Küresel alıcılar sayesinde insanlar artık gurbette de vatanlarının sesini radyodan duyabiliyorlardı. Mesela "Deutsche Welle" kısa dalga alıcılar sayesinde her yerde dinlenebiliyordu.Ses kaydediciler zaten çoktan vardı ama artık normal tüketiciler de TV görüntüsünü saklayabiliyorlardı.Bugünkü DVD'nin selefi, görüntü ve ses kaydedebilen TED-Görüntü-Plakları idi. İlk oynatıcı Philips tarafından çıkarıldı ve Video-Long-Play (VLP) ismini aldı.VHS videokasetleri ile JVC 70'li yılların sonunda, Betamax destekçisi Sony ve Video 2000 destekçisi Grundig firmalarına diş geçirmeyi başardı. Uzmanların görüşüne göre diğer sistemler teknik olarak videokasetlerden daha iyi olmasına rağmen, VHS sonraki 20 yılın oturma odası standardı oldu. Ancak milenyum dönümü ile DVD gibi dijital sistemler tarafından alt edilebildi.70'li yılların sonunda CD, bugüne kadar devam eden zafer alayını başlattı. Şimdilerde yavaş yavaş yerini MP3 egemenliği alıyor.Buluşmalar gerçektende buluşmadan gerçekleşebilir mi? IFA 1983'den beri artık bu bir problem değil.Daha fazla kanal, daha iyi kalite – Uydu-TV daha o zamanlar antenli televizyon karşısında birçok avantaja sahipti ve 35. uluslar arası fuarda tanıtıldı. Yüksek tanımlı televizyonun bitmek bilmeyen hikâyesi 1987'de IFA'da ilk HD-Görüntüler gösterildiğinde başlamıştı. Bugüne dek bu standart istediğini yaptıramadı ve senelerdir "Yakında" sınıflandırması içinde. Teknik olarak tamamıyla ince bir konu ama şuana kadar Mini Disc, CD'ye ve MP3'e karşı sözünü geçiremedi. Daha 90'ların başında lazer ile resimleri ekrana getirebilen televizyonlar vardı. Şuanda bu teknik LCD ve Plazma'nın yanında hiç ilgi çekmiyor bile.Bu da kâşifinin kendisine çok ümit bağladığı teknolojilerden. Digital Audio Broadcasting, radyo sinyallerinin dijital olarak aktarılmasına imkân veriyordu. Avantajları ise iyi bir kalite ve metin iletimi gibi ek hizmetlerdi. Ne yazık ki tanıtımından 10 sene sonra bile alıcı cihazlar halen çok pahalı.Bu teknoloji manyetik bantları ödünç vermeye ve geriye sarılmamış VHS kasetlere bir son veriyordu. DVD'lerden 1997 de tanıtıldıktan sonra söz edilmeye başlanmıştı. Buna ek olarak uygun oynatıcı cihazlar da gösterildi20 sene önce Ghettoblaster ve 10 sene önce Walkman ne ise bugün de MP3-Çalar o. 1999'dan beri kulağında sürekli kulaklık taşıyan insan sayısı birden bire yüksek bir hızda arttı. Pazara çıkarılan ilk MP3-Çalar Rio PMP300 idi.O zamana kadar televizyon yayınlarını kaydedebilmenin en ucuz imkânı olan VHS, en geç 2003 de maziye gömüldü. DVD-Kaydediciler ve daha sonra sabit diskli kaydediciler ile evde yapılan kayıtlar da artık dijital oluyordu - analog manyetik bantlara karşı büyük bir avantaj.Ev eğlencesinin geleceği düz, keskin ve yük çözünürlüklü. Son yıllarda büyük bir hızla düşmüş olmasına rağmen ne yazık ki bu cihazların fiyatı halen çok yüksek.Almanya'daki futbol dünya şampiyonasından tam bir sene önce fanatiklere bir kıyak geçildi: Cep-Telefon-TV'si sayesinde hiçbir karşılaşma kaçırılmayacaktı. Fakat DMB ve DVB-H gibi transfer teknikleri arasındaki rekabet kavgası ve yüksek maliyet yüzünden bugüne dek pek yaygınlaşamadı.Geleceğin iki farklı video-kaydetme-medyası arasındaki format kavgası, HDTV pazarını da etkiliyor. Bu iki teknikten birisi diğer üstün gelmedikçe veya rekabet içinde olan geliştiriciler ve film stüdyoları bir uzlaşma yapmadıkları sürece, tüketiciler DVD ile baş başa kalmaya devam edecekler. DVD yüksek çözünürlüklü görüntü vaat etmiyor ama insan neye sahipse onu bilir.