Siri sayesinde iPhone'ların, Cortana sayesinde Windows Phone'ların ve Google Now sayesinde Android telefonların mikrofonları artık sürekli açık. Düşük enerji harcayan işlemciler, çok fazla enerji tüketmeden kullanıcının sesini dinleyen ve verdiği komutları yerine getiren telefonları mümkün kılıyor. Her an telefonumuza seslenip, sorduğumuz sorulara cevap bulabiliyoruz.AMOLED ekranlar sayesinde, telefondaki ekranın sadece küçük bir bölümüne enerji verip, sadece gereken bölgede bilgi göstermek mümkün olabiliyor. Bu sayede tüm ekranı açmak için enerji harcamak yerine, küçük bir bölümüne enerji sağlamak yeterli oluyor. Şimdilik sadece Moto-X telefonlarına ve bazı Lumia'lara özel bir yetenek ama yakında tüm telefonlara yayılır. Apple'ın yeni devreye giren Apple Pay servisi gibi Android'in de bir ödeme sistemi bulunuyor. NFC teknolojisiyle çalışan bu ödeme sistemleri sayesinde, telefonumuzu kasaya yaklaştırıp alışverişimizin bedelini tek tıkla ödüyoruz. Kredi kartı bilgilerimiz ve şifremiz mağaza sahiplerinin eline geçmiyor. Şimdi akıllı saatlerin de aynı özellikle geldiğini unutmayalım.Belli bir lokasyona vardığınızda, yapmanız gereken işleri hatırlatan uygulamalar sayesinde hayatımız daha da kolaylaştı. Yapı marketin bulunduğu bölgeye yaklaştığınızda telefonunuzda, "banyo için yeni askılıklar alacaktın, unutma," mesajı çıktığında, aynı yere tekrar gelmekten kurtuluyorsunuz, işiniz görülüyor, hayatınız kolaylaşıyor. Bilgisayarlarda yanlışlıkla sildiğiniz bir metni geri almak için Ctrl-Z tuşuna basmanız yeterli oluyor ama telefonlarda? Tüm o metni sıfırdan yazmak çok sinir bozucu olmaz mı? Üstelik de yanlışlıkla paragarflar boyutunda metin silmişseniz, yandınız. Neyse ki iOS sisteminde artık sallayarak geri getirme özelliği var. Cihazı sallayın ve son yaptığınız işlem geri gelsin.Uygulamalara eklenebilen pinler sayesinde, telefonumuzu eline alan biri, el çabukluğuyla önemli bir uygulamaya girip hassas bilgilere erişme şansını kaybetti. Uygulamalara pin koymak, büyük bir güvenlik açığını kapatmış oldu.Bir zamanlar büyük ekranlı telefonların "tuğla" diye alay konusu olduğunu hatırlıyor musunuz? Çok da geriye gitmenize gerek yok. iPhone'un küçücük olduğu, Galaxy Mini gibi modellerin en çok satanlar arasına girdiği, minicik, miniminnacık telefonların trend olduğu yıllarda, 2006-2008 arasındaki köşe yazılarımızda küçük ekranların dokunmatik ekranlı telefonların ruhuna ters olduğunu ve eninde sonunda dev ekranlı telefonların yıldızlaşacağını yazıyorduk. Dediğimiz gibi de oldu. Ancak 6 inçlik ekrana sahip bir telefonun ekranındaki üst noktalara tek elle ulaşmamız zor olabiliyor. Apple bu nedenle iPhone 6 ile Reachability Mode isimli bir özellik tanıttı. Telefonun home tuşuna basmadan, sadece iki kez dokunduğunuzda, ekranın üst sınırı aşağı doğru kayıyor ve artık baş parmağınızın ulaşabileceği sınırların içine giriyor.iOS 8 ve OS X Yosemite'in güzel bir özelliği, telefona bir çağrı veya mesaj geldiğinde eğer iş yerinde bilgisayar başındaysanız ve bilgisayarla çalışmayı bırakıp telefonu elinize almak işinize gelmiyorsa, elinizde iPad'inizle çalışıyorsanız, telefon çağrısını ve mesajı bilgisayara veya ipad'e yönlendirebiliyorsunuz ve telefonun küçük klavyesi ile boğuşmadan, cevabınızı birkaç saniye içinde yazıp bilgisayardaki işinize devam ediyorsunuz. Ofisteki arkadaşlarınız da, işi gücü bırakıp telefonla oynadığınızı düşünmüyor.Acele dışarı çıkmanız lazım ama telefonunuzun da şarjı bitmek üzere... Birkaç dakikalığına şarja taksanız, en fazla on dakika yetecek kadar şarj eder. Oysa hızlı şarj özelliğine sahip telefonlar kısa sürede tam dolu pil kapasitesine ulaşırlar. Telefonunuzun ekranını açmak için sağına soluna saklanmış açma kapama düğmesini aramak bazen zor gelir. Yıllarca da kullansanız o düğmenin yerini her seferinde bulamazsınız. Oysa kapalı ekrana çift tıklayıp ekranı açmak daha kolay değil mi? Neyse ki artık bazı telefonlar bu yeteneğe sahip; LG Gx serisi ve bazı Lumia'lar gibi...