A'dan Z'ye bilgisayarın olmazsa olmazı fare
Nasıl icat edildi? Niçin "fare" denildi? Zamanla değişenler, doğru ürünü seçmek ve çok daha fazlası!
Fare gerçekten de bilgisayar ve kullanıcı arasındaki iletişimi sağlayan en önemli aygıt. Kendisi bir "giriş aygıtı" kategorisinde bulunuyor ve günümüzde klavye ve barkod okuyucu gibi cihazlara ek olarak mikrofon, parmak izi okuyucu ve webcam gibi cihazları da aynı kategoriye yerleştirebilmek mümkün. Elbette endüstriyel açıdan geliştirilen birçok farklı yöntem de mevcut ancak bizi biraz daha ev kullanıcısı ilgilendirdiğinden çok fazla açılmaya gerek yok.
Birkaç yıl kadar öncesinde klavye ve fareden başka giriş aygıtı söylemek zor olurdu ancak günümüze bakıldığında webcam'lerin yüz algılama teknolojisi, parmak izi okuyucularla sağlanan güvenlik de onları giriş aygıtı sınıfına sokuyor. Şimdi farenin neden en önemlisi olduğuna geleceğiz. Bilgisayarınızdaki webcam veya mikrofon bozulursa emin olun hayatınızda çok fazla bir şey değişmeyecek. Klavyeyi söktüğünüzde biraz iletişim zorluğu yaşayabilirsiniz. Yine de günümüzün trendi klavyesizliğe doğru gidiş.
Sesi yazıya dönüştüren programlar tüm hızıyla gelişiyor, dokunmatik ekranlar yaygınlaşıyor ve iletişim deseniz sesin yanı sıra görüntülü olarak da sağlanabiliyor. Demek istediğimiz yazamasanız da bir ölçüde iletişim kurmak mümkün. İlerleyen yıllarda klavye hayatımızdan çıkarsa pek şaşırmayacağımızı söylemeliyiz. Fare ise kesinlikle daha uzun ömürlü olacak. Günümüzün trendi dokunma teknolojisinin bile faredeki tıklamadan esinlendiğini unutmamak gerekiyor. Öncelikle parlak fikrin nasıl oluştuğuna bir bakalım.
İşte yeryüzünün ilk faresi!
Fare pek sevilen bir hayvan türü olmasa gerek. Hatta adının duyulması bile çoğu zaman suratların ekşimesine neden olur. Fakat bilgisayar faresinde tam tersi durumlar yaşanır. Aynı surat ekşimesini faresinde sorunlar ortaya çıkmaya başlayan bir bilgisayar kullanıcısında görebilirsiniz. Fare yabancı dilde de aynı anlama denk gelecek şekilde kullanılıyor.
Kuşkusuz bunun nedenleri arasında ilk sırada kablonun bir kuyruğu anımsatması var. İkinci nedense işaretçinin ekranda oldukça hızlı bir şekilde hareket etmesi ve kaçan bir fareyi anımsatması. Tüyleri düşünmezseniz ergonomik olarak da bazı farelerin o sevimli (!) canlıyı anımsattığı söylenebilir. Bilgisayar faresi 1963 yılında Stanford Araştırma Enstitüsü'nde ortaya çıkıyor. Nereden baksanız bir 50 yıl söz konusu. Oldukça büyük olan ilk farenin birbirine dik olarak duran iki tekerleği vardı ve böylece hem yatay hem de dikey eksende yapılan hareketler bilgisayara aktarılabiliyordu. Geliştirici Douglas Engelbart 1970 yılında ilk patentleri aldı. İşaretlemeyi sağlayan tek bir tuş mevcuttu ve fotoğraftan da görebileceğiniz gibi ele pek oturmayan ve ergonomi ile ilgisi olmayan bir yapı vardı.
Tekerleklerden topa yolculuk
1970 yılının sonrasına doğru Xerox PARC'tan Bill English fareyi biraz daha geliştirdi. Toplu farenin temellerinin bahsi geçen dönemde atıldığı söylenebilir. Engelbart'ın geliştirdiği faredeki o büyük tekerlekler, yerini fare gövdesi içinde bulunan ve millere temas eden bir topa devretti. Top yine birbirine dik iki mile –tıpkı birbirine dik konumlanan tekerlekler gibi- temas ediyordu ve böylece hareket bilgisi sisteme aktarılıyordu.
Yaşı ileri olan kullanıcılar bir dönemin trackball'larını hatırlayacaktır. Trackball'larda aynı top farenin içi yerine dışına alınmıştı ve parmak hareketleri ile işaretçinin kontrolü sağlanıyordu. Pek kullanışlı olmadı ancak endüstride çoğu alanda kabul gördü. Toplu yapı elbette farenin yaygınlaşmasını sağlamada büyük pay sahibi ancak geniş bir açıdan bakıldığında zamana bağlı bazı sorunları da beraberinde getiriyor. Millerin yağlı yapısı nedeniyle topun taşıdığı tozlarla bozulması birçok toplu fare kullanıcısının başına gelmiştir. Hassas bir yapıya sahip olan top aynı zamanda ağırdır ve bileğin gereğinden fazla yorulmasını sağlar. Özellikle hızlı hareketlere karşılık alabilmek zordur ve oyuncular tarafından pek sevilmez. Neyse ki 90'ların yarısından sonra optik fareler algılama teknolojisini devraldı ve ikinci çığırı açtı.
Görüntü algılayıcılarla her şey değişti
Algılamanın temeli olan topun yerini ilk etapta optik algılayıcıya bırakmasında ise Mouse System Corporation'da görevli olan Steve Krisch büyük bir pay sahibi. Artık top yerini bir zemin algılayıcıya bırakmıştı fakat özel bir metal zemin olmadan ne yazık ki algılama gerçekleşmiyordu. Zamanla teknolojilerin ucuzlaması ve gelişmesi sonucunda görüntü işlemcilerin kullanılmasına başlandı ve yüzeyin aydınlatmasında LED'lerden faydalanıldı.
Görüntü işlemcilerin gitgide daha hassas hale gelmesi sayesinde fareler artık yüzey seçmez ve her yüzeyde çalışabilir hale geldi. Günümüzde halen kullanılmakta olan en yaygın fare çeşidi optik algılayıcı içerenlerdir. Kimi firmalar tarafından daha iyi sonuçlar için mekanik ve optik melezi ürünler üretildiyse de optik teknoloji piyasanın değişmezleri arasına yerleşmiş durumda ve günümüzde geçerliliğini sürdürüyor. Optik algılayıcı ürünler artık son derece uygun fiyatlı ve camda dahi çalışabilir hale geldi. Yine bazı firmalardan zaman zaman farklı çözümler gelebiliyor ancak temel aynı.
Son nokta şimdilik lazer
Günümüzde algılama teknolojisinde gelinen en son nokta ise lazer. Lazer fareleri geliştiren şirket Logitech ve 2004 yılı sonrasında ürünler piyasada boy göstermeye başladı. Lazer farelerde de bir görüntü işlemci kullanılıyor ancak yüzeyin algılanmasında optik teknolojiye göre gözle algılanması daha zor olan lazer ışınları kullanılıyor. Aynı görev optik farelerde genelde kırmızı renkli bir LED ile sağlanıyor.
Lazer fareler de elbette zamana bağlı olarak bir gelişim sürecinden geçti. İlk lazer fareler hakkındaki en önemli şikayetler ürünlerin kaldırılıp tekrar yüzeye konduğunda hemen tepki verememesi yönündeydi. Şu an piyasanın en uygun fiyatlı lazer faresinde bile böyle sorunlar yok. Yine de lazer ürünlerin dört dörtlük çalışma konusunda optik farelerden çok daha iyi olduğunu söyleyebiliriz. Ama iyi bir mousepad ile birlikte optik bir fare de aynı konforu yaşatacaktır.
Fareler zamana bağlı olarak tasarım konusunda da büyük ilerleme kaydetti. Sürekli ilginç ve sıra dışı modellerle karşılaşabilmek mümkün. Ancak asıl önemli noktalardan birini daha atlamadan geçmeyelim. Toplu teknolojinin son dönemlerine doğru scroll'un fareye eklenmesi ile birlikte büyük bir kullanım kolaylığı sağlandı. Optik teknolojiye geçişle birlikte scroll bir standart haline geldi. Günümüzde ise web tarayıcılarda ileri ve geri kullanımını üstlenen başparmak tuşları standart olma yolunda.
Artık kuyruksuz olma yolundalar
Fareler yayınlaşmaya başladığında seri arabirim üzerinden bilgisayarla iletişim kuruyorlardı. Çok geçmeden halen günümüze kadar gelmeyi başaran PS/2 arabirimi gündeme oturdu. Piyasada halen PS/2 destekli birçok ürünle karşılaşabilirsiniz. Hatta USB olan bazı klavyelerin PS/2 arabirimine bağlanarak kullanılabilmeleri için kutularına dönüştürücü konulduğu bile oluyor. Bir yılı geçeceğini düşünmüyoruz ama PS/2 de artık emekliye ayrılmak üzere. USB çok daha kullanışlı. Yeni nesil birçok anakartın PS/2 yuvası içermediğini ve yerine USB'ler konulduğu gözümüzden kaçmıyor.
Yeni nesil tüm ürünler de – özellikle üst seviye - USB arabirimini destekliyor. Kablosuzluğa geçiş ise kızılötesi ile başladı. 90'ların sonlarına doğru desek hata etmemiş oluruz. Kızılötesi teknolojisi tıpkı evinizdeki uzaktan kumanda gibi. Alıcı ve verici birbirini görmezse işe yaramıyor. Elbette kablosuz olması hoş ancak yoğun bir şekilde çalışan ve masasını dağıtanlar için hoş olmasa gerek. Neyse ki radyo dalgaları ile bilgisayara USB bir alıcı üzerinden bağlanan ürünlerin yaygınlaşması fazla uzun sürmedi.
Günümüzde halen geçerli olan standart RF yani radyo dalgalı ürünler. Teknoloji 27 MHz ile başladı ve şimdi 2.4 GHz güncellemesi ile birlikte en kusursuz halini aldı. Elbette bir de pek yaygın olmayan Bluetooth destekli ürünler var. Bluetooth biraz daha az güç tüketiyor ve özellikle bazı küçük fareler taşınabilir bilgisayarlar –bilgisayarda dahili Bluetooth var ise- ile böylece herhangi bir alıcı kullanılmadan haberleşebiliyor. En kusursuz iletişimin kablolu ürünler tarafından sağlandığı yadsınamaz. Dolayısı ile birçok oyuncu donanımı kablolu bağlantı sunuyor. Parazit ve anlık enerji düzensizliği iletişimi sekteye uğratabilir. Günümüzde kablosuz fareler daha yaygın. Yani anlayacağınız fareye adını veren kuyruk birkaç sene sonra unutulursa şaşırmamak gerek.
Masaüstü bilgisayar kullanıcılarına tavsiyeler
Eğer sıkı bir oyuncu değilseniz masaüstü bilgisayarınız için mutlaka kablosuz bir fare düşünün. Oyuncular için üretilmiş olan modeller seri hareketleri bilgisayara en iyi şekilde aktarabilmek adına kabloya gereksinim duyuyor. Kuşkusuz ergonomileri, algılayıcıları ve kaliteleri de oldukça üstün ve buna bağlı olarak fiyatları oldukça yüksek.
Masaüstü bilgisayarınızda da taşınabilir bilgisayar kullanıcıları için geliştirilen fareleri kullanabilirsiniz. Hazır taşınmaya dair bir detay yokken elinizi tam anlamıyla kavrayan bir modele yönelmek daha doğru. Kasanızın arkasında bir USB arabirimi kullanacağınızdan ürünlerde nano alıcıya yer verilip verilmediği önemsiz. Yine en üst seviyeyi oyunculara dair ürünler oluşturuyor ve bir oyuncu faresi satın almak için mutlaka oyun oynamanız gerekmiyor. Ergonomiye teknolojiye ve görüntüye önem vermeniz yeterli. Ergonomi için klavye ve fareyi bir arada bulunduran setlere bakmayı da deneyebilirsiniz.
Taşınabilir bilgisayar kullanıcılarına tavsiyeler
Taşınabilir bilgisayar kullanıcılarının fare seçimini her şeyden önce küçük bir üründen yana yapması gerekiyor. Küçük ürünler fazla yer kaplamaz ve touchpad'i kullanmak zorunda olmaktan her zaman daha iyidir. Mutlaka kablolu veya kablosuz bir ürün satın alın diye öneride bulunmuyoruz fakat hayatınızdaki kabloları mümkün olduğunca azaltmayı seviyorsanız uygun fiyatlı bir kablosuz ürüne yönelebilirsiniz.
Kablolu ürünler 5-6 TL gibi fiyatlara sahip ve kesinlikle iş görüyorlar. Kablosuz ürünlerde ise 20 TL'ye oldukça kaliteli bir ürün satın alabilirsiniz. Bluetooth destekli ürünler de artık uygun fiyatlara edinilebiliyor; zira birkaç sene öncesinde sadece birkaç markanın ürünü vardı. 30 TL seviyesinde Bluetooth destekli bir ürün edinilebilir. Tasarım, özellik ve ergonomide en üst modeli istiyorsanız 200 TL'yi aşabileceğinizi belirtelim. Nano alıcılı bir kablosuz ürün bize göre en mantıklı tercih olacaktır.