Yüzyılın deneyinde Türk bilim adamları da var
Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi'nde yapılacak yüzyılın deneyinde Türk bilim adamları da var.
"Parçacık hızlandırıcılarıyla atom altı parçacıkları çarpıştırarak maddenin nasıl oluştuğuna ilişkin birçok sırrın anlaşılmasını sağlamak" amacıyla gerçekleştirilecek "Yüzyılın Deneyi"nin yapılacağı Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi'nde (CERN), 50'yi aşkın Türk bilim adamı yer alıyor.
AA muhabirine, Türk bilim adamlarının çalışmaları ile ilgili bilgi veren Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) Öğretim Üyesi Prof. Dr. Metin Subaşı, Türkiye'den Ankara, Boğaziçi, Çukurova, Doğuş, Ortadoğu Teknik ve Yıldız Teknik üniversitelerinin, CERN'de yapılan çalışmalarda üye olarak yer aldığını, bunların dışında bazı üniversitelerin de bu üye üniversiteler kanalı ile deneylere katılma olanağı bulduklarını bildirdi.
2007'de uçak kazasında hayatını kaybeden Prof. Dr. Engin Arık'ın
30 senedir bu konuda çalıştığını, hayalinin Türkiye'nin CERN'e tam
üye olarak katılımı olduğunu ifade eden Prof. Dr. Subaşı, CERN'e
ülke bazında tam üye olmak için 15-20 milyon dolar gibi bir paranın
her sene ödenmesi gerektiğini söyledi.
Türkiye'de yüksek enerji fiziği alanında büyük bir potansiyelin
olup olmadığı tartışmalarıyla ülke olarak üyeliğin geciktirildiğini
öne süren Metin Subaşı, şunları kaydetti: "Merkeze ülke olarak üye
olunsaydı 50 değil, belki 250 Türk bilim adamı orada
olabilirdi. Çünkü çok yetenekli, çalışkan ve yaratıcı
gençlerimiz var. Hiçbir ülkede yok bu potansiyel. Ayrıca, CERN'e
ödenen bu parayı başlangıçta CERN, o ülke için harcıyor. Bu para
ile o ülkedeki yüksek enerji fiziği alanındaki çalışmaları
destekliyor, alt yapı oluşmasına katkı sağlıyor. Daha da önemlisi
CERN, bir üye ülke için sadece fizik çalışmalarına katılmak
anlamını taşımıyor. CERN'e üyelik, ülkenin ekonomik ve teknolojik
gelişmesine de katkı sağlıyor. Üye ülkeler, CERN'deki deney
sistemlerinin kurulmasında gerekli malzeme ve cihazları temin
ederek, ülkelerine hem ekonomik açıdan ödemelerinin çok üstünde
gelir temin edebiliyor, hem de yüksek teknolojinin ülkelerinde
geliştirilmesine katkı sağlayabiliyorlar."
CERN'de Türk üniversitesi
Yıldız Teknik Üniversitesini CERN'deki ALICE deney
grupları arasına dahil eden Prof. Dr. Metin Subaşı, CERN
serüveninin 2006 yılında başarılı doktora öğrencisi Ayben
Karasu'nun doktora tezini CERN'de yapması, oradaki ALICE grubunun
lideri Prof. Jean-Pierre Charles Revol ile bir arkadaşı vasıtasıyla
iletişim kurarak sağladığını, kendi imkanlarıyla gidip gelen
öğrencisine daha sonra Türkiye Atom Enerjisi Kurumu
(TAEK) tarafından projeleri kapsamında destek verildiğini
anlattı.
Prof. Dr. Subaşı, CERN'deki projelerine daha sonra 3 öğrencisini
daha dahil ettiğini, ALICE grubu yöneticilerinin de çalışmalarına
büyük destek verdiğini ve kendilerini
cesaretlendirdiğini söyledi. Subaşı, şunları kaydetti: "Bu
zor koşullarda, bu kadar hevesli olduğumuzu görerek CERN'de bizi o
kadar iyi karşıladılar ki, bize 'Siz grup olarak üye olun. Hiçbir
para ödemeden deneylere katılmanızı sağlayacak bir üyelik verelim
size. Resmi hale getirelim çalışmalarınızı, zorlukla karşılaşmayın'
dediler. Bunun üzerine Kasım 2007'de başvuruda bulunduk. 6
Nisan 2008'de üyeliğimizin kabul edildiğine dair mektup
geldi. Bizim ALICE grubunun program ve stratejileri hakkında söz
hakkımız yok, ancak deneye katılma, deney verilerini kullanma ve
yorumlama konusunda görev üstlenebiliyoruz."
CERN'de yaz döneminde, genç bilim adamlarının yetişmesi için
kurslar yapıldığını, bu kurslara tam üye olmayan ülkelerden sadece
birkaç öğrencinin kabul edildiğini anlatan Subaşı, bu yaz yapılacak
kurslar için Türkiye'den kabul edilen 3 öğrenciden birisinin kendi
öğrencisi olduğunu bildirdi.
Metin Subaşı, sözlerini şöyle sürdürdü: "Kısıtlı olanaklarla ortaya koyduğumuz performansı takdir eden CERN'deki bilim adamları, bize kahraman gözüyle bakıyorlar. Ve Türkiye'den gelen grupları isim isim biliyor, çalışmalarını takdir ediyorlar. Bizler de ülkemiz adına bu tarihi fizik deneylerine katıldığımız için gurur duyuyor, CERN'deki meslektaşlarımıza ve bizleri destekleyen, ülkemizi CERN'e tam üye yapmak için uğraşan TAEK'e teşekkür ediyoruz."
CERN'de neler oluyor?
Nükleer reaksiyonların ancak yüksek enerjilerde oluştuğunu, yüksek enerjinin ise atom altı parçacıkları çok yüksek hızlara getirecek "hızlandırıcı" denilen makineler kullanılarak elde edildiğini anlatan Prof. Dr. Subaşı, büyük yatırım gerektiren yüksek enerji fiziği alanındaki çalışmalar için birçok Avrupa ülkesinin bir araya gelerek kurdukları CERN'e, bilim adamlarının projeleriyle katıldığını söyledi.
Subaşı, CERN'de yapılan çalışmalara ilişkin şu bilgileri verdi: "Bugün, atomun bir çekirdek ve etrafında dolanan elektronlardan ve de çekirdeğin, proton ve nötronlardan oluştuğunu biliyoruz. Proton ve nötronların ise 'kuark' ve 'gluon' ismi verilen parçacıklardan oluştuğunu öngörüyoruz. Kuarklar, 'kuvvet taşıyıcı' olan gluonlarla çekirdek içinde hapsolmuş durumda bulunduklarından, bugüne kadar serbest olarak gözlenebilmiş değillerdir. İşte, atomdan kuarklara uzanan bu süreç CERN'de deneysel ortamda tersinden izlenecek. Yani protonlar ve nötronlar Büyük Hadron Çarpıştırıcısı'nda (LHC), güneştekinin 100 bin misli sıcaklıkta 'eriyerek', kuarkların ve gluonların serbest kalmasına, dolayısıyla gözlenebilmelerini olanaklı kılacaklar. Böylece, evrenin oluşumu sırasında meydana geldiği düşünülen büyük patlama 'Big Bang', 13 TeV kütle merkezi enerjisindeki protonlar çarpıştırılarak, laboratuvarda, 10-15 metre çaplı küre hacmi gibi küçük bir hacim içinde oluşturulmuş olacak. Dolayısıyla, patlamadan sadece saniyenin milyonda biri uzunluğunda bir süre sonra oluşacak kuark-gluon ortamından, yoğunlaşmayla, proton ve nötronun oluşumunu, yani, maddenin nasıl kütle edindiğini öğrenmiş olacağız. Tabii, beklenenler gözlenemezse, öngörülerimizin arkasındaki teorilerimiz iflas etmiş olacak, yeni teoriler yaratılması gerekecek."
ALICE, CMS, ATLAS ve LHCb deneyleri
CERN'de parçacık hızlandırıcılarıyla yapılacak ve evrenin ilk yapı
taşlarının ortaya çıkmasını sağlayacak bu deneyde parçacıkların
(proton, ağır iyon) bir kısmının saat yönünde bir kısmının ise aksi
yönde hızlandırılarak, her birinin 7 tera elektron
volt gibi müthiş bir enerjiye ulaştıktan sonra
çarpıştırılacaklarını dile getiren Prof. Dr. Subaşı, böyle bir
deneyin gerçekleştirilebilmesi için İsviçre-Fransa sınırında
(Geneva) bulunan CERN'de, yerin 100 metre altında inşa edilmiş
laboratuvar tünelinde 27 kilometre uzunluğunda bir
hızlandırıcı halkası (LHC) inşa edildiğini anlattı.
Hızlandırıcı halkasının üzerinde 4 adet detektör istasyonu bulunduğunu ve buralardaki detektörlerin CERN'de yapılacak 4 temel deneyin merkezini oluşturduğunu belirten Prof. Dr. Subaşı, şunları söyledi: "Bu deneyler, ALICE, CMS, ATLAS ve LHCb olarak anılıyor. Hepsi farklı yönden yaklaşarak bilinmeyenleri ortaya koymaya çalışacaklar. Sadece evrenin oluşmasını değil, evrende neden anti maddeden çok madde var? Anti madde nerede saklanıyor? Gök yüzüne baktığımızda gördüğümüz yıldızlar arası karanlık ortam (karanlık madde) ne içeriyor? Evrende kaybolan kütle nereye gidiyor? Evrende var olduğunu bildiğimiz kuvvetler gerçekten tek bir potansiyelden mi türüyor (Higs 'bozonu' var mı?)? gibi önemli sorulara yanıt aranacak. Bizim grubun angaje olduğu deney ALICE deneyi, yani, evrenin oluşumu hakkında mevcut teorinin öngördüğü 'kuark ve gluon' plazmasının varlığını belirlemeye çalışan deney grubu."
Fizik bilimde kırılma noktasındayız
Büyük patlamayı resmedecek deney sonrasında çok mikro düzeyde bir maddenin oluşacağını, çarpışma olduğu zaman "Büyük Patlama"da olduğu gibi etrafa parçacıkların saçılacağını kaydeden Prof. Dr. Subaşı, şunları anlattı: "ALICE deneyinde, ALICE detektör sisteminin merkezinde bu patlama olacak. Detektör sistemi, 16-20 metre çapında binlerce ton ağırlığında dev bir sistem. Detektörler soğan kabuğu gibi, biri diğerini sarmalayacak şekilde kat kat yapılmış, her biri çeşitli parçacıkları tanımlayacak yetenekte. Diğer bir deyişle, patlamadan yani çarpışmalardan çıkan parçacıklar ne kadar yüksek enerjide olurlarsa olsunlar bu detektörlerin içinde geçerken mutlaka bir iz bırakacaklar, yani, kendilerini ifşa edecekler. Proton 'eriyip' kuark ve gluonların serbest kaldığını, ortama çıkacak 'acayip parçacıkları' detektörlerde bıraktıkları izlerden tanımlayarak öğreneceğiz.. Ve diyeceğiz ki, 'evet, kuark vardır'. Eğer tersi olursa bildiğimiz şeylerin doğru olmadığını anlayacağız. Yani, fizikte tam kırılma noktası diyebileceğimiz bir noktadayız."
İlk deney Haziran'da başlayacak
Prof. Dr. Subaşı, evrenin sırlarını ortaya koyacak deneylerden
ilkinin ALICE olduğunu, bu deneyde önce protonların ardından ağır
kurşun iyonlarının birbiriyle çarpıştırılacağını söyledi.
Protonların çarpıştırılacağı deneyin ilk kısmının bu yaz başlamadan
gerçekleşeceğini ifade eden Prof. Dr. Subaşı, "Aksilikler çıkıyor,
onların çözümüne gidiliyor ama şu anda bize söylenen tarih,
2008 yılı Haziran ayı. CERN Başkanı'nın ifadesine
göre, herhangi bir sorun yok, deney başlatılacak."
İnternetten sonra "GRID"
CERN'de bu işler yapılırken büyük teknolojik gelişmelerin de
yapıldığını, örneğin, günlük yaşantının artık vazgeçilmez bir
parçası olan Web'in (www) CERN tarafından oluşturulduğunu belirten
Subaşı, "Şimdi 'Grid' diye bir sistem
geliştiriliyor. Grid sistemi ile dünya üzerindeki mevcut pek çok
laboratuvardaki bilgisayarları tek bir bilgisayardan (PC) kullanma
olanağı sağlanacak" dedi.
Subaşı, binlerce bilgisayarın aynı anda çalıştırılmasıyla çok
daha çabuk işlem yapılmasının sağlanacağını, halen CERN içinde
çalışan lokal bir Grid ağının kurulduğunu ve bütün makinelerin aynı
anda kullanabildiğini bildirdi.
En güçlü tek bir bilgisayarla 100 günde yapılacak hesaplamaların
Grid sayesinde birkaç saniye içinde yapılabileceğine dikkat çeken
Metin Subaşı, şunları kaydetti: "Bunun bir örneği, tıp alanında
gerçekleştirildi. Avean Gribi'ne sebep olan virüslerin tanımlanması
için pek çok laboratuvarda incelenmesi gerekiyordu. Grid
oluşturuldu. Dünyaca ünlü 6 önemli laboratuvarda 300 binden
fazla insan kanı örnekleri 2 saat içinde analizden
geçirilerek sonuç alındı. Eğer biz Grid'i, Türkiye'den kullanma
olanağını bulursak ki bu konuda çalışmalar başlamış durumda,
deneylerde üretilecek verileri kullanıp analiz ve hesaplama yapmak
için İsviçre'ye, CERN'e gitmemize de gerek kalmayacak."
AA