Size evreni keşfetmenin büyüsünü hatırlatacak oyun: Starfield İncelemesi

Son birkaç yılın en çok beklenen oyunlarından biri Starfield nihayet çıkışını yaptı. Yıldızlar arası seyahate onlarca saatimizi harcadık ve şimdiye kadarki en uzun ve detaylı inceleme karşınızda!

This browser does not support the video element.

Uzayı fethetmek insanoğlunun en eski hayallerinden biri ve yavaş, özenli ama tutkulu bir süreç gerektiriyor. Aynı tutku bende de var elbette. Oyun oynadığım zamanlar boyunca bunu deneyimleyebileceğim bir oyun arayıp durdum. Çok fazla alternatif vardı. Elite Dangerous, No man’s Sky, Outer Worlds, Mass Effect ve benzeri birçok oyunu denedim. Hepsinde beni mutsuz eden bir şeyler oldu. Sanırım en çok tatmin eden Mass Effect’di. Büyük bir ihtimalle de asıl aradığım oyun Star Citizen olabilir ama onun yakın zamanda son haline geleceğini pek sanmıyorum.

Asıl konumuz Starfield’a gelecek olursak, on yıllık bir geliştirme sürecinin ardından The Elder Scrolls ve Fallout'un yapımcıları Bethesda Game Studios’un sonunda beklentilerimi karşılamaya en yakın oyunu piyasaya sürdüğünü açıkça söyleyebilirim ve bunların siz oyun severlerinki ile de büyük benzerlik gösterdiğine eminim. Peki nedir bu beklentiler? İncelemenin devamında tek tek değineceğim ama kısaca özetlemem gerekirse; güzel bir hikâye, yetişemeyeceğimiz kadar çok kaliteli yan görevler, ilginç yan karakterler, keşfedilecek yüzlerce gezegen, heyecanlı uzay çatışmaları, binlerce diyalog satırı ve nihayetinde ortaya çıkarılacak gizemlerle dolu bir evren.

Uzay keşif deneyimini en gerçekçi ve insancıl şekilde yansıtan oyun!
Bir nevi uzayda geçen bir Skyrim olarak tanımlarsam sanırım yeterince etkili olur. Daha da önemlisi beni en çok çeken, oyunun "NASA Punk” olarak tanımlanan tarzı oldu. Basitçe açıklamam gerekirse, “NASA Punk”, Amerikan uzay organizasyonunun, özellikle de ilk uzay görevlerinin uyandırdığı duyguları yakalamaya çalışan bir anlayış olarak tarif edilebilir. Popüler kültüre nüfuz eden sanal, hologram ağırlıklı fütürizm türünden uzak, bunun yerine uzay çağındaki insanlara dair biraz eski ama çok duygusal bir vizyon sunuyor.

En belirgin özelliği, kendinizi yüksek teknolojili bir ortamda bulmanıza rağmen, her şeyde hâlâ insani bir unsur olması. İster uzay geminiz ister rastgele bir uzay istasyonu olsun, etrafta her zaman saksı bitkileri, sıcak tutan terlikler, üzerinde şirket logosu bulunan klasik kupalar ve ne olur ne olmaz diye not defterlerinin yanına bırakılmış kalemler gibi samimi ıvır zıvırlar buluyorsunuz. Ortamlar gerçekten yaşanmış gibi hissettiriyor, sanki ilginç alışkanlıkları olan insanlar uzayda yaşıyormuş gibi. Küçük ayrıntılar Starfield'ın dünyasını parlatmaya yardımcı oluyor ve karşılaştığınız NPC'lerin arka plan süslemelerinden çok daha fazlası olduğu yanılsamasını yaratıyor. Hiçbir şey klinik olarak çok temiz değil ve her şey karakteristik, insanlar buradaydı dokunuşunu taşıyor. Ne kadar büyük olursa olsun; No Man’s Sky’ın sunamadığı şey de işte bu. Yani çok daha gerçekçi ve etkileyici bir uzay keşif deneyimi sunuyor. Peki detaylarda nasıl olmuş? Şimdiye kadarki en uzun incelememde sizler için değerlendirdim.

300 yıl sonra geçen bir bilim kurgu hikayesi…
Starfield'ın hikayesi 2330 yılında, insanoğlunun yerçekimsel sıçrama olarak bilinen bir uzay keşif tekniğinde ustalaştığı, uzak galaksileri kolonileştirmelerine ve artık ıssız ve misafirperver olmayan bir gezegen olan Dünya'yı geride bırakmalarına izin verdiği bir zamanda başlıyor. Karakterimiz rutin bir kazı sırasında kaynağı bilinmeyen garip bir eser keşfeden isimsiz bir madenci. Ona dokunduğunuzda, garip görüntüler ve sesler kafanızı işgal ediyor. Bu keşiften sonra, Evrenin kökenlerini ve sırlarını bilmek isteyen bir organizasyon olan Constellation ile yollarınız kesişiyor ve onlar için çalışmaya başlıyorsunuz. Bu noktadan itibaren de, bakış açısını istediğimiz zaman değiştirebildiğimiz FPS ya da TPS olarak oynayabileceğimiz keşif maceramız başlıyor.

Karakterimiz isimsiz bir madenci dedim ama aslında o sizsiniz. Erkek ya da kadın bedeni seçebilirsiniz ve ten rengi, gözlerin, yüzün konumu, elmacık kemikleri, ağız, piercingler, yara izleri, saç modeli ve her türlü renk, lekeler, yüz boyası ile karakterinizi çılgın bir ayrıntı seviyesiyle kişiselleştirmeniz mümkün oluyor. Ayrıca karakterin geçmişini ve bazı nüanslarını da belirleyebiliyoruz. Bunlar bize belirli avantajlar sunabileceği gibi hepsinin negatif bir yansıması da oluyor. Seçim kolay değil.

Oyun mekanikleri Fallout’u anımsatıyor
Genel olarak, oyun hareket etme, karakterlerle konuşma ve hatta envanterimizi yönetme açısından Fallout'u anımsatmıyor değil. İlk başta yürüyebildiğimiz, koşabildiğimiz, zıplayabildiğimiz ya da çömelebildiğimiz yaya karakterimiz var. Ancak sonrasında bizi hafifçe itmek için bir jetpack kullanma imkânı elde etmemiz fazla sürmüyor. Buna ek olarak, kendimizi bir uzay giysisiyle donatmak zorundayız çünkü günlük kıyafetlerle gidebileceğiniz bölgeler olsa da, diğer kısımlarda ortam aşırı sıcak veya soğuk olabiliyor. Ayrıca radyasyon, zehirli gazlar veya diğer kritik sağlık tehlikeleri de etrafta kol geziyor. Oyun RPG unsurlarına derinden bağlı olduğu için tahmin edebileceğiniz üzere; kaskımızı, uzay giysimizi ve jetpack’imizi ilerde daha güçlü olanlarla değiştirmek ve güçlendirmek de mümkün oluyor.

Oyunda yaşam çubuğumuza ek olarak, yürüdüğümüzde yavaşça veya koştuğumuzda daha hızlı tükenen bir oksijen sayacımız da var. “Nefesimiz kesilince” CO2 sayacı artırıyor ve bu da sağlığımızı tüketiyor. Oksijen bitmeden dinlenerek bu sorundan kurtulabiliyoruz. Ancak sağlık kaybı olduysa mutlaka bir nevi sağlık kiti kullanmamız şart oluyor. Bir de zaman zaman burkulmalar, kırıklar, radyasyon zehirlenmesi, hipotermi, baş dönmesi gibi kalıcı sorunlar oluyor ki bunlar sağlık çubuğumuzu sınırlandırıyor ve envanterimizdeki ona özel ilaç ile tedavi edilmesini gerektirebiliyor. Bu ilacı bulamadıysanız da tavsiyem Constellation’daki odanızda bir iki gün kestirmeniz :D

Loot severler, bu oyunda seçici olun derim!
Bir Bethesda klasiği olarak etrafta görebileceğiniz yere düşmüş kağıtlar, kahve fincanları ve masa süsleri gibi işe yaramaz nesnelerden yararlı yapı parçalarına, silahlara veya kostümlere kadar bulduğumuz hemen hemen her şeyi alabiliyoruz. Loot severler size sesleniyorum yapmayın! Her şeyin bir kütlesi var. Taşıyabileceğimiz maksimum kütleyi aşarsanız, sadece Fallout'taki gibi daha yavaş yürümekle kalmıyorsunuz, oksijeni de çok daha hızlı tüketiyorsunuz ve hızlı yolculuk yapmanız mümkün olmuyor ki bu tam bir eziyet.

İlk başta ister istemez sonradan lazım olur mu düşüncesine giriyorsunuz ama lazım olmuyor emin olun, tecrübe ile sabit. Belki sadece paraya dönüştürmek için pahalı şeyleri alabilirsiniz. Ama mutlaka sizin için önemli şeyleri belirleyip önceliği ona verin ve taşıma kapasitenizi aşmayın. Ne mutlu ki yol arkadaşlarınız ile yükü paylaşabiliyorsunuz. Ayrıca o an lazım olmayan nesneleri geminizin ambarına da depolayabilirsiniz. Geri döndüğünüzde bunları paraya çevirebilir ya da yeni şeyler geliştirmek için kullanabilirsiniz.

Yerçekimi sürücüsü (Grav Drive) olmasa ne yapardık!
Gemi demişken, ilkini size Constellation veriyor. Gezegenler arası seyehat, gezegeni dışarıdan taramak, uzay istasyonlarını aramak veya rakip gemilere saldırmak için hiç de fena bir başlangıç değil. Ancak ilk fırsatta bütçeniz dâhilinde geliştirmeniz ya da daha güçlülerini almanızı tavsiye ederim. Bu arada çok sayıda ücretsiz güçlü gemi kazanabileceğiniz görevler de yok değil. Ama spoiler olmasın diye elbette bunları size yazmayacağım. Gemilerde en çok dikkat etmeniz gereken kısım; silahlar, füzeler, kalkanımız ya da yerçekimi sürücüsü için güç dağılımı yapacağınız enerji sayaçları! İstediğimiz zaman, enerjinin bir kısmını (veya tamamını) bu bölümlerin birinden diğerlerine aktarabiliyorsunuz. Böylece örneğin daha hızlı hareket edebilir veya daha fazla kalkana sahip olabiliriz. Ayrıca bazen motorda bir ya da iki birim bırakıp tüm diğer gücü kapatıp fark edilmeden bir düşman filosunun yanında geçip gitmek de mümkün oluyor.

Starfield’da uzayda neler yapabilirsiniz?
Dış uzayın keşfi sayesinde, uzay istasyonlarına veya diğer gemilere yanaşarak içlerini araştırabilir, korsanlar tarafından saldırıya uğrayan veya bizim tarafımızdan yönlendirilmesi gereken fırkateynlere yardım edebilirsiniz... Bu şekilde keşfedilen olayların sayısına şaşırmamak mümkün değil. Hatta çoğu zaman bir ana göreve giderken karşınıza çıkan yardım çağrısına cevap verip rotanızdan nasıl şaştığınızın bile farkına varamıyorsunuz. Keşfedilecek çok şey var ve uzaydan No Man’s Sky’da olduğu gibi süzülerek bir gezegene inmek mümkün olmasa da (gezegende bir iniş noktası seçmeniz gerekiyor ve sadece iniş animasyonu yer alıyor), geminizi kullanmak çok rahat ve tatmin edici.

Az önce de belirttiğim gibi sadece temel işlevsel bir gemiyle başlasak da keşfettikçe başkalarını alabiliyoruz veya yeterince para biriktirirsek, etraf bize; küçük, hızlı makinelerden modüller ve avantajlarla dolu tam gelişmiş devlere kadar her şeyi satmaya istekli olanlar NPC’ler ile dolu. Üstelik bu sadece göstermelik değil, her modelin örneğin yerçekimsel bir sıçramada ulaştığı ışık yılı sayısı gibi kendi istatistikleri var.

Giysileri ve mühimmatı da iyi seçmek gerekiyor?
Pilotluk yapabileceğiniz pek çok gemi olduğu gibi, yine daha önce bahsettiğim size radyasyondan veya ısıdan ekstra koruma sağlayan, nişan almanıza yardımcı olan veya sadece saldırılara karşı daha fazla kalkan sağlayan her türden uzay giysisi ve kask var. Ayrıca düzinelerce farklı modelle hayal edebileceğinizden daha fazla silah da var. Balistik hasara neden olanlardan rakibinizi tamamen bitirmeden önce sersemletebilecek yakın dövüş, lazer, parçacık veya elektromanyetik silahlara kadar geniş bir kütüphane var.

Silahlar yaygın, sıra dışı, epik nadir ve hatta efsanevi sınıflarında, zırh delme ya da yakma gibi ekstra etkilere sahip olabiliyor. Buna ek olarak, hepsinde nişangâhlarını veya dipçiklerini yükseltebilmemiz ve hatta kullandıkları mühimmat türünü değiştirebilmemiz için özelleştirme yuvaları var. Böylece, yavaş yavaş hayallerimizdeki silahı yaratabiliyoruz. Peki bu yükseltmeleri nasıl yapıyoruz?

Her şeyin bir bedeli var!
Yükseltmeleri tasarlamak için araştırma istasyonları ve ardından bunları uygulamak için çalışma tezgâhları bulmamız gerekiyor. Uzay giysimiz için, kaynakları tasarlamak için ve hatta bize sağlık verecek yeni yemek tarifleri oluşturmak için de farklı çalışma tezgâhları var. Tümü Constellation’ın bodrumunda var ama farklı yerlerde de tek tek bulmak mümkün. Seçtiğiniz silahları, en fazla 9 tane olacak şekilde favori listesine atayabiliyoruz. Ayrıca bu kısayollar bir sağlık kiti veya başka bir iyileştirme öğesi ve diğer özel yetenekler için de kullanılabiliyor.

Starfield tipik bir aksiyon RPG oyunu mekaniklerine sahip
Çatışmalara gelirsek mini radarımız yakınlarda düşman olup olmadığını ve yanıp sönerek bizi tespit edip saldırmak üzere olup olmadıklarını gösteriyor. Kafaya nişan almak veya kritik atışlar yapmak büyük bir fark yaratabilir, ancak elbette en önemlisi her düşman için doğru silahları kullanmak! Örneğin elektromanyetik silahlar robotlara çok daha fazla zarar veriyor. Düşmanların yapay zekâsı mükemmel değil, ancak siper almak, etrafımızı sarmaya çalışmak veya açık bir dezavantajda olduklarını görürlerse kaçmak gibi ilginç davranışları var.

Starfield bir aksiyon RPG ruhuna sahip olduğu için düşmanları yendikçe, yerleri keşfettikçe ve görevleri tamamladıkça seviye atlayıp yükseltme puanları kazanıyoruz. Bu puanları fiziksel, sosyal, savaş, bilim ve teknoloji olacak şekilde beş kategoride harcayabilirsiniz. Ancak hemen uyarayım daha sonradan tekrar dağıtma şansınız bu oyunda yok. Diğer birçok şeyin yanı sıra, fizik; sağlık barımızı ya da akciğer kapasitemizi geliştirirken, sosyal; daha iyi tartışmamıza veya çalmamıza yardımcı olabiliyor, savaş; silah uzmanlığımızı geliştiriyor, bilim; araştırma veya keşif projelerinde bize yardımcı oluyor ve teknoloji de daha iyi gemi kullanımı veya jetpack'ten daha fazla yararlanmak için geliştirmeler içeriyor.

Her kategorideki yükseltmelerin her biri sırayla dört ustalık seviyesine sahip. İlkinin kilidini açtıktan sonra, bir sonraki seviyeye erişmek için puan kullanamıyorsunuz. Bunun yerine bir zorluğun üstesinden gelmemiz, örneğin 50 düşman öldürmeniz gerekiyor ve bu şekilde devam ediyor. Bence bu, ilginç bir özellik ve her bir yükseltmeyi kazanmamız için size meydan okuyor. Tüm bu yükseltme rutinlerine ek olarak, macera boyunca çok sayıda sınav ve mini oyun da var. Bu bir Bethesda oyunu olduğu için elbette retorik mücadeleleri ve kilit açma gibi iki klasik, olmazsa olmazlar arasında.

İnsanlar konuşa konuşa, kilitler maymuncukla açılır :D
Retorik mücadeleler bir başarı yüzdesiyle çözülmüyor ama kazanmak için bir dizi puan biriktirmemiz gerekiyor. İkna edilecek kişiden gelen bir soruya verdiğimiz cevaplar arasında bize örneğin 4 puan kazandıranlar olabilir ancak bu cevabın kişiyi ikna etmeme riski daha yüksek oluyor. Daha az puan alan cevaplar daha güvenli ama vereceğimiz cevap sayımız sınırlı oluyor. Dengeyi iyi kurmalısınız.  Her zaman olduğu gibi, karakterinizi yaratırken kullandığınız nüanslara bağlı olarak aldatma ya da anahtar cevaplar ile başarı yüzdenizi artırabiliyorsunuz.

Kilit açma ise dijital maymuncuklarla gerçekleştiriliyor ki bunları bulmanız şart. Başlangıç kilitleri, gelişmiş kilitler, uzman kilitler ve hatta usta kilitler var. İçlerinde delikler olan farklı katmanlar var ve bu delikleri doldurmak için elinizdeki belli sayıdaki şekilli anahtarları doğru şekilde kullanmamız gerekiyor. Yazarak anlatmak zor ama eğlenceli olduğunu söyleyebilirim. İlk başta kolay, ancak daha sonra anahtarlar bitmeden hangilerini hangi sırayla kullanacağınızı bulmakta zorlanabiliyorsunuz.

Starfield, içinde her türden biraz olan bir oyun…
Şimdiye kadar bahsettiklerim Bethesa oyunlarının fanlarına hiç yabancı gelmemiştir. Ancak Starfield çok fazla türün bir arada olduğu bir oyun olduğu için herkes için farklı bir deneyim sunacağına da eminim. Bir yandan, hem gemilerin hem de yerleşim yerlerinin oluşturulması ve modifiye edilmesi. Diğer tarafta ise gezegenlerin keşfi.

Modifiye noktasında, gemilerin sıfırdan oluşturulamayacağını belirteyim. Tersane moduna izin veren mağazalarda ancak sahip olduklarınızı değiştirebiliyorsunuz. Bu modda, geminin farklı unsurları taşınabilir, değiştirilebilir veya çoğaltılabilir. Yani daha fazla top ekleyebilir, depolama alanını artırabilir, unsurların yüksekliğini değiştirebilirsiniz. Tabi ki gemiye her zaman yerden doğrudan erişim olması gibi dikkat etmeniz gereken bazı mantıksal kısıtlamalar var, ancak her bir öğenin ayrıntılı renginden geminin son şekline kadar özelleştirme kapsamı çok büyük!

Kristof Kolomb yaşıyor olsa bu oyunu çok severdi!
Daha heyecan verici kısım ise yerleşimlerin kurulmasında yatıyor. Aşırı bir atmosfere sahip olmayan herhangi bir gezegende bir yerleşim kurabiliyoruz. Elimizdeki malzemelere ve bütçemize bağlı olarak; iniş platformları, yerleşimciler için uyku kabinleri, mineral çıkarma alanları, tarayıcılar, savunma ekipmanları yerleştirebiliyoruz. Bu yönü ana macerayı etkilemese de, genel oyun içinde neredeyse kendi başına bambaşka bir oyun gibi. Doğru imalat malzemelerini arayıp bulurken ya da Sims benzeri, Dünya'dan birkaç ışık yılı uzakta hayallerinizdeki yapıyı inşa ederken saatlerinizi çalabilir. Tavsiyem hikâyeyi bitirdikten sonra bu tarafa yönelin…

Bu bizi kuşkusuz oyunun en çok konuşulan yönü olan gezegenlerin keşfine getiriyor. Bethesda, verdiği söz yerine getirip hepsi ziyaret edilebilir ve baştan sona keşfedilebilir yüzlerce gezegeni oyuna dâhil etmiş. Bir gezegene inip gemiden çıktığımızda, gördüğümüz her şeye ya yürüyerek ya da jet pack yardımıyla tırmanarak erişebiliyoruz. Tüm gezegenlerin terk edilmiş tesisler, çökmüş gemiler gibi mutlaka orada olacak bir dizi noktası var ve vahşi hayvanlar ile bitkiler gibi geri kalanı indiğimizde rastgele oluşturuluyor. Ancak elbette diğerlerinden daha önemli olan bazı gezegenlerde tüm şehirler zaten önceden tanımlanmış.

Peki ya Starfield’da Dünya da var mı?
Güneş sisteminde yolumuz çeşitli görevler nedeniyle Mars’a düşüyor ama 300 yıl sonra ne yazık ki Dünya, artık sistemimizin en yaşanılabilir gezegeni değil. Hatta sadece dev bir kayadan ibaret. Okyanuslar olmadığı için kıtaları seçmek zorlaşmış olsa da yine de çoğu nokta belli oluyor. Ben de birçok insanın yapacağına emin olduğum gibi eski gezegenime bir saygı ziyareti yaptım ve İstanbul çevresine yakın bir yere iniş yaptım. Bir ihtimal Marmara denizi olabilecek yerde ufak su birikintilerine rastlamak hala mümkündü ama beklediğim üzere pek simgesel yapı kalıntısına ulaşamadım. Boğaz köprüsünün ayakları fena olmazdı sevgili Bethesda :D

Bunun yanı sıra çok fazla spoiler vermek istemiyorum ama doğru yeri denk getirebilirseniz dünya üzerindeki birçok simgesel yapının kalıntılarının hala mevcut olduğunu da görebilir ve ziyaret edebilirsiniz. Bu yapıların nerede olduğunu öğrenmeniz için size bir ipucu da vereyim. Starfield'da, Aquila City’de Sinclair'in kitapçısı gibi belirli yerleri ziyaret etmek, geçmiş Dünya hakkındaki tüm bilgileri okuyabileceğiniz ve Starfield'daki tüm Dünya Simgesel Yapıları hakkında bilgi edinebileceğiniz için faydalı olabilir. Dünya Simgesel Yapılarının nerede olduğunu öğrenmek için farklı yerlerdeki kitapları keşfetmeniz ve okumanız gerektiğini de unutmayın. Bu yapıları ziyaret ettiğinizde ayrıca, bu eski yapıların hemen dışında duran bir kar küresi bulabileceksiniz ve bu, Starfield'daki bu özel yeri ziyaret ettiğiniz için hatıranız olacak.

Starfield’da tüm gezegeni yürüyerek dolaşabiliyor musunuz?
Şimdi gelelim en çok tartışılan konuya. Yüzlerce gezegende istediğimiz yere inmek ve boş zamanlarımızda onu keşfetmek mümkün. Ama indikten sonra, eğer istersek gezegenin etrafında yürüyebiliyor muyuz? Cevap hayır… Ama muhtemelen çok da önemli değil ve gereksiz bir detay zaten. Gemiyle kalkıp gezegenin başka bir yerine hızlıca inmek varken neden yürümek isteyesiniz ki. Bunun nedeni muhtemelen bütün bir gezegeni oluşturmak için yeterli bellek olmaması... Peki can sıkıcı mı? O kadar boş vaktim olmadığı için deneyemedim elbette ama test edenler görünmez duvarın geminin dört kilometreden fazla uzağında olduğu belirtiyorlar. Gerçekten daha fazlasına ihtiyacımız var mı? Bence cevap yine hayır ve 64km2 gayet iyi bir keşif alanı. Bir gezegeni aynı anda göremiyoruz belki ama her bir inişten itibaren keşfedilebilir alanlar muazzam.

Gezegenlerin yaklaşık %10'unda hayvan yaşamı da var ve dev solucanlardan örümceklere ve en tarifsiz zırhlı yaratıklara kadar her türlü yaratıkla karşılaşmak mümkün. Bazıları barışçıl, bazıları ise düşmanca olabiliyor. Bir gezegendeki tüm ilgili kaynakları taramayı başarırsak, çok fazla deneyim ve çok paraya satabileceğimiz bir kodeks elde edebiliyoruz. Her gezegenin yerçekimi de dikkate almanızı tavsiye ederim. Bazılarında Dünya'daki gibi zıplayabilirken, diğerleri ise neredeyse uçmamıza bile izin verecek türden. (Bknz. Süperman :D)

Dolayısıyla, fauna, flora, atmosfer veya orografiyi bir araya getirdiğimizde, tüm gezegenlerin farklı olduğunu hissediyoruz. Elbette bazıları diğerlerinden daha ilginç ancak yeni dünyalar keşfetme ve eğer istersek onları kolonileştirme hissi gerçekten çok tatmin edici. Gezegen yörüngeleri de yüzeyleri gibi bazı rastgele koşullara sahip olabiliyor. Örneğin, oraya vardığımızda bizi avlamaya çalışan uzay korsanları, manevra yapmamızı zorlaştıran bir enkaz bulutu ya da asteroidlerle karşılaşabiliyoruz.

Işık yılı uzaklıklar artık hiç dert değil…
Önümüzde herhangi bir engel olmadığı sürece, gemimizin sınırları dâhilinde başka bir galaksiye seyahat etmek için yerçekimsel bir sıçrama başlatabilirsiniz. Eğer çok çok uzaklardaki bir galaksiye gitmek istiyorsanız, önce en yakın galaksiye, oradan da diğerlerine sıçramanız gerekiyor. Sıçrama mesafeniz ise yerçekimi sürücünüzün kapasitesi ile belirleniyor. Ancak bu sadece daha yoğun bir uzay deneyimi arayanların yapmayı tercih edeceği bir şey. Çünkü bu seyahatleri yönetmenin aslında çok kolay yolları da var.

Çoğu durumda, nerede olursak olalım, duraklatma menüsüne erişip gemiden uzakta olsak bile seyahat etmek için bir gezegen seçebiliyoruz. Ya da üzerinde bulunduğumuz aktif göreve bağlı olarak, galaksilerce uzakta olsa bile doğrudan konuma gidebilir ya da el tarayıcımızı kullanarak daha önce ziyaret edilmiş bir ilgi çekici noktayı veya kendi gemimizi hedefleyerek oraya hızlı bir yolculuk yapabiliriz.

Starfield’da yan görevler bile çoğu oyunun ana görevinden iyi
Oynamaya başladıkça yapılacak görevler, listemizi hızla doldurmaya başlıyor ve yetişmek gerçekten zor. Oyunlarda %100 completionist olanlardansanız bu sizi diken üstünde tutabilir. Ne mutlu ki bu görevler sırasında yalnız değiliz. Tahmin edebileceğiniz gibi, Constellation ve diğer gruplarla olan maceralarımızda birçok kilit karakterle tanışıyoruz ve bunların birçoğu arzu edersek yolculuğumuzda bize katılıyor. Onları keşif ve savaş için destek NPC'leri olarak, gemide bizimle birlikte yolculuk etmeleri veya inşa ettiğimiz yerleşim yerlerinde kalmaları için atayabiliyoruz. Merak etmeyin ölmüyorlar sadece geçici olarak etkisiz hale geliyorlar ve tedavi edebiliyorsunuz.

Her zaman kendi silahlarını kullanıyorlar ve kendi özel güçleri var. Bazıları madencilikte, bazıları saldırıda, bazıları gemi onarımında, bazıları da gemi tamirinde uzmanlar... Dolayısıyla onları nereye yerleştireceğinize akıllıca karar vermek önemli. Örneğin zorlu düşmanları alt etmek veya bir bölgeden daha fazla mineral çıkarmak için çok yararlı olabilirler. Ayrıca bize görevi hatırlatmaları, silah veya eşya takası yapmaları veya nasıl hissettiklerini anlatmaları için onlarla istediğimiz zaman sohbet de edebiliyoruz. Bize söylediklerine verdiğimiz yanıtlar ya da eylemlerimiz bizimle az ya da çok yakınlık kurmalarına neden olabiliyor. Ve evet, merak ettiğinizi biliyorum :D Yeterli derecede yakınlık kurarsanız erkek veya kadın olmalarına veya karakterimizin ne olduğuna bakılmaksızın onlarla aşk yaşayabiliyoruz.

Starfield zor bir oyun mu?
Oyunun başından itibaren ve başladıktan sonra istediğimiz zaman, aldığımız hasarı ve efsanevi seviyedeki düşmanlarla karşılaşma olasılığımızı etkileyen beş zorluk seviyesinden birini seçebiliyoruz. Ben varsayılan zorluk seviyesi olan orta zorlukta oynadım ve genel mücadelenin diğer Bethesda oyunlarına göre biraz daha düşük olduğunu söyleyebilirim. Başka bir deyişle, bu daha az sıklıkta öleceksiniz anlamına geliyor. Kararlarımızı aceleye getirmezsek, düşmanların ve çevrenin seviyesinin farkında olursak (örneğin seviyemiz 5 ise 40. seviye düşmanların olduğu bir gezegene gitmenin bir anlamı yok) ve güçlü ve zayıf yönlerimizi ölçersek, elbette zorlu anlar olacak olsa da ana olay örgüsünde iyi bir şekilde ilerleyebiliyorsunuz.

El radarı sadece çevreyi taramak için değil, aynı zamanda doğrudan erişilebilir olduğunda mevcut hedefimize giden en yakın rotayı işaretlemek için de çok yardımcı oluyor. Kısacası, yavaşça keşif yapmak, seviye atladıkça hangi yönleri geliştireceğinizi düşünmek ve hangi adımları atacağınıza akıllıca karar vermek çok tatmin edici bir deneyim sağlayabilir. Evet, elbette Rambo da olabiliriz, ancak bu o oyun değil emin olun… Oyunu istediğimiz zaman kaydedebilmemiz güel bir özellik. Böylece istediğiniz herşeyi deneyebilirsiniz. Bunun yanı sıra her on dakikada bir otomatik kaydetme de var.

Starfield, o hiç bitmeyecek oyunlardan biri olmuş!
Tüm bu yazdıklarımdan sonra, oyunun büyüklüğü hakkında bir fikir edinmişsinizdir mutlaka. Peki, gerçekten sonuna kadar giderseniz ana hikâyeyi tamamlamak ne kadar sürüyor? Muhtemelen, "yoldan" sapmazsanız ki her an beliren ve dikkatinizi cezbeden yan görevler nedeniyle bu çok zor, oyunun sonuna ulaşmanız yaklaşık ortalama 30 saati buluyor. Oyunda ilerlemek için belirli bir miktar paraya ya da uzmanlığa sahip olmanızı gerektiren zamanlar olduğunu belirtmeden geçmeyeyim. Bu nedenle yolu kolaylaştırmak için bu yan görevleri de es geçmeyin.

Minimum 30 saate ek olarak, Starfield bir New Game+ seçeneği de içeriyor. Ancak bununla ilgili daha fazla açıklama yapmayacağım. Bitirip kendiniz görün! Bunlar, sadece buzdağının görünen kısmı. Yan görevler, ileri karakollar oluşturmak, gezegenleri keşfetmek veya kendi gemilerinizi tasarlamak bu rakamı kolayca 100'ün üzerine çıkarabilir. Olmasını istediğimiz kadar büyük ve gerçekten de boş zamanlarımızda keşfetmeye, diyalog ve keşif yoluyla göz atmaya, şehirlerin her köşesini ziyaret etmeye teşvik ediliyoruz, çünkü evrenin her köşesinde bizi yeni görevler bekliyor. Bu da oyunu bitirseniz bile ara ara açıp iki gezegen keşfedin stres atabileceksiniz anlamına geliyor.

Size iki iyi bir de kötü haberim var!
Starfield, sadece Xbox Series X|S ve PC için satışa sunulmuş durumda. Bu elbette Playstation sahipleri için oldukça üzücü bir haber. Sevindirici haber ise çıkış gününden itibaren Game Pass'te yer alacak olması! Play Anywhere özelliği sayesinde Xbox'tan indirip platformlar arası kayıtlarla PC'de oynamaya da devam edebiliyorsunuz. Bu incelemeyi yazdığım sırada PC için Türkçe yama hazır hale geldiğinden bu özellik sayesinde Xbox üzerindeki deneyiminizi PC’ye kaydırmayı da düşünebilirsiniz.

Son yıllarda piyasaya sürülen en hatasız oyunlardan biri
Oyunun teknik tarafı, gelecekteki Elder Scrolls VI için de temel oluşturacak olan yeni Creation Engine 2 sayesinde şüphesiz Bethesda Game Studios'un şimdiye kadar yarattığı en başarılı oyun. Sadece gezegene varırken prosedürel olarak oluşturulan unsurlar nedeniyle değil, aynı zamanda NPC'ler ve davranışları nedeniyle de. Bethesda oyunlarındaki ikincil karakterlerle konuştuğumuzda, her zaman çok robotik, hiyeratik göründüklerini herkes bilir. Starfiled’da hala bunun kalıntıları olsa da, artık açıkça daha fazla ifadeye sahipler. En azından gülümsüyorlar, şaşırıyorlar ya da kızıyorlar...

Mantıken şehirlerde dolaşırken gördüğümüz "dolgu" karakterler çok daha az detaylı olsa da, bu modellerin detay seviyesi de üst kalitede. Şehirlerde de çok daha fazla yaşam var. Işık oyunları, posterleri ve arka planda havalanan gemileriyle neredeyse Cyberpunk 2077'nin içindeymişiz gibi hissettiren fütüristik Neon şehrini ziyaret etmek gerçekten harika. Ve tüm bunlarda gece gündüz döngüsü gerçek zamanlı olarak gerçekleşiyor.

60 fps’cilere PC sürümünü öneririm…
Rastgele alanlara iniş yaparken doğal manzaralar çok iyi. Diğer oyunlardaki etkileşim seviyesine sahip olmadıkları doğru. Örneğin, uzun otlar bükülmüyor ya da geçişimize tepki vermiyor. Xbox Series X’de çözünürlük saniyede 30 kareye ölçeklendirilmiş 4K iken, benim oyunu oynadığım Xbox Series S‘de 1440p ve saniyede 30 kare idi. PC'de ise tam 4K ve saniyede 60 kare kullanılabilir olacakmış. Ancak ne yazık ki bunu test etme şansı bulamadım.

Oyun içinde kare hızı aslında oldukça istikrarlı. Sadece bazı çok kalabalık şehirlerde düşüşler var, ancak motor hızlı tempoyu geri kazanmayı başarıyor ve genel olarak bu anlamda deneyim çok tatmin edici. Bu arada, performans modu ile çözünürlük modu arasında geçiş yapma gibi bir özellik yok. Benim en çok takıldığım teknik sorun ise yükleme süreleri oldu. Özellikle bir gezegene iniş yaparken. Yeni nesil konsollarda alıştığımızdan biraz daha uzun sürüyor. Tabii ki devasa gezegen yüzeyleri oluştururken bunu anlaşılabilir bir durum olarak görüyorum.

Görsellik iyi ama müzikler mükemmel
Genel olarak oyun görsel olarak mükemmel değil ancak kesinlikle beklentileri karşılıyor ve hatta harika bir sanat yönetimi ve çok iyi dengelenmiş bir performans sayesinde zaman zaman şaşırtmayı da başarıyor. Ancak bence asıl vurucu nokta müzikler. Tamamen ambient tonu ile bilimkurgunun merak ve keşif duygusu arasında sağlam bir denge var. Bazen orada olduğunu bile fark etmeyeceksiniz, ancak diğer zamanlarda savaşın heyecanını veya seviye atlamanın veya önemli bir gezegen bulmanın büyüsünü oyuncuya hissettiriyor ve çok etkileyici.

Sonuç
Bu kadar uzun zamandır beklenen, iddialı bir oyun söz konusu olduğunda, bir incelemenin son kelimelerini yazarken bile insan uzun zaman düşünüyor. Starfield'ı onlarca saat oynadım ve o merak duygusunu, yeni şeyler keşfetmekten asla vazgeçmemeyi, kendimi deneyime daha fazla kaptırmak istemeyi yaşadım. Tıpkı oyunun uzayın uzak noktalarını tanıma arzusunu taklit ettiği gibi.

Starfield’ın hikayesi bir Mass Effect gücüne sahip, keşfetmenin cazibesi en iyi No Man's Sky'ı anımsatıyor ve her şey 2001: A Space Odyssey ya da Interstellar gibi sinema klasiklerine özgü bilim kurgu hissiyatı veriyor. Nasa Punk tarzı ile çok daha gerçekçi bir hissiyata sahip. Bazı kusurları var elbette ancak yarattığı hayranlık, başarılacak hedeflerin çeşitliliği ya da keşfetmenin, diyalog kurmanın, savaşmanın ve görevlerin üstesinden gelmenin eğlenceli olması büyük bir farkla arayı kapatıyor. Starfield devasa bir oyun, muazzam ve kişilik dolu, kendi başına bir konsol satın aldıracak türden. Ve bu, şimdiye kadar ki en uzun incelememin sonunda bile her şeyini anlatabilmiş olmam mümkün değil. En iyisi onu kendiniz keşfetmeniz. Ne de olsa GamePass ile ücretsiz, neden kendiniz yapmıyorsunuz!

95

Yapımcı               Bethesda Game Studios
Geliştirici            Bethesda Softworks     
Platform              Xbox Series S/X, PC
Tür                        Aksiyon, Macera, FPS, TPS, RPG
Web                      https://bethesda.net/tr/game/starfield

Sonraki Haber

Forum