Sekiro: Shadows Die Twice İnceleme
Sekiro'yu oynadık, öldük, bir kez daha oynadık, bir kez daha, bir kez daha derken.. Ah be From Software.. İşte Sekiro: Shadows Die Twice incelemesi...
Ingmar Bergman'ın 1957 yılında çektiği The Seventh Seal, yani Yedinci Mühür filmini izlediniz mi bilmiyoruz. (İzlemediyseniz tavsiye!) Savaştan bıkmış usanmış bir Orta Çağ şövalyesi, Haçlı Seferi'nden dönüş yolunda, vebanın kasıp kavurduğu bir ortamda, Ölüm ile yüz yüze gelir ve karşısına çıkan Ölüm'ü satranç oynamaya davet eder. Satrançın sonunda kaybederse, canını verecek, aksi halde Ölüm elini onun üzerinden çekecektir. Sekiro, tam anlamıyla böylesi bir gerginlikte süren bir oyun. Her hamleniz önemli, her adımınızda Ölüm'ün nefesi ensenizde. Oyuna bir kez başladıktan sonra geri de dönemiyorsunuz, devam etme arzusu içinizde yanıp tutuşuyor, fakat sonunda ölüyorsunuz. Defalarca kez... Farklı şekillerde, acılı ve defalarca kez... Oyun boyu süren mücadelenizin bedelini gerek Wolf'un kanı, gerek Dragonrot hastalığına yakalanan insanların ızdırabı, gerekse beyin hücrelerinizin sinirden ölümüyle ödüyorsunuz. Japon derebeyliklerinin hüküm sürdüğü Sengoku dönemine hoş geldiniz! Sekiro, canınıza okuyacak!
Evet, Sekiro: Shadows Die Twice, bizleri Japonya'ya, iç savaşın yaşandığı yıllara götürüyor. Yıllarca iç savaşın sürdüğü Sengoku dönemini konu alan Sekiro, savaşın henüz bitiminde, savaş alanında her şeyini kaybetmiş ve artık ölümü kabullenmiş bir çocuğun, belki de tüm bir halkın kaderini ellerine aldığı ana tanıklık etmemizi sağlıyor. Sekiro: Shadows Die Twice'da, savaş alanında bulunan ve yıllar süren ağır Shinobi eğitiminden sonra The Divine Heir, yani İlahi Varis'i korumak üzere Wolf oluyor ve oyuna adımınızı böylece atıyorsunuz; ilk adımlarınız ise, yine yara bere içinde, tıpkı oyunun geri kalan süresince olacağı gibi...
Açıkçası From Software, yine yapmış yapacağını! Daha önce Dark Souls ve Bloodborne oyunlarını oynayanlar bilirler; From Software, oyuncuları öldürmesi ve sabır sınamasıyla ünlü. Sekiro: Shadows Die Twice'da ise halihazırdaki ününe ün katmayı sürdürüyor. Ancak bunu o kadar güzel bir şekilde yapıyor ki, karşı koyamıyorsunuz. Zira Sekiro, sizi geçtiği döneme, temasına, atmosferine ve dolayısı ile ölüm fikrine çabucak alıştıran bir yapım oluyor.
Sekiro: Shadows Die Twice, bir aksiyon – macera oyunu gibi kategorilendirilse de, aslında aynı zamanda içinde RPG öğelerini büyük oranda taşıyan bir hayatta kalma oyunu. Evet, fazlasıyla akıcı bir oyun deneyimi sunuyor, istediğiniz gibi koşup zıplayarak Japon mimarisinin ünlü çatılarında dolaşabiliyorsunuz; fakat diğer yandan gizlilik ve sahip olduklarınızı geliştirmeniz had safhada önemli.
Öyle ki, oyunun henüz başlarında girdiğiniz bir savaşta kolunuzu kaybediyor ve hemen akabinde kendinizi Sculptor, yani Heykeltraş'ın yanında buluyorsunuz. Sculptor, kaybettiğiniz kol yerine bir prostetik kol yapıyor. Bu kol, oyun boyu en önemli silahlarınızdan biri ve onu geliştirmek sizin elinizde. Çevreden toplayacağınız malzemeleri Sculptor'a her götürdüğünüzde, bu prostetik kolunuza eklemeler yapabiliyor ve böylece çeşitli özellikler kazanabiliyorsunuz. Özellikle oyunun ilerleyen seviyelerinde açacağınız bir özellik ağacı var ki, bu oyuna RPG dememek haksızlık doğrusu.
Aynı şey katananız için de geçerli. Katanayı etraflıca kullanmayı, farklı özellikler kazandırmayı ve bunları dövüş stilinize adapte etmeyi, kuşkusuz düşmanlarınızı keserek, boss'ları indirerek kazandığınız deneyim puanlarıyla sağlıyorsunuz. Oyunda kazandığınız deneyim puanlarınızı kademelere yükselttikçe yeteneklere basıp, edindiğiniz yetenekleri güçlendirerek, karşınıza çıkacak düşmanlar için güç kazanabiliyorsunuz. Ancak bu noktada bunları gerçekten kullanmayı bilmek büyük önem taşıyor. Zira Sekiro'da yaptığınız hamle, kurduğunuz strateji ve düşman karşısında duruşunuz dahi büyük önem kazanıyor.
Zira Sekiro'da posture, yani duruş adı verilen bir mekanik mevcut. Gelen saldırılara katananızla her karşı koyduğunuzda, posture barınız yükseliyor ve bunun sonucunda da ölüm vuruşu yapabiliyorsunuz. Ancak tabii ki bunu karşınıza çıkan her rakibe uygulamak pek kolay değil. Özellikle Deflect ve Parry yeteneklerinizi geliştirmeniz gerekiyor. Bunun için ya refleksleriniz iyi olmalı ya da Ashina Outskirts'deki "ölümsüz" Training Partner'ınızla bolca zaman geçirmelisiniz.
Strateji kısmına gelirsek, Sekiro, yakın dövüşe odaklanmış bir oyun gibi dursa da, gizlilik unsurlarıyla fazlasıyla öne çıkıyor. Komple bir köyü, hatta boss'u (en azından 1 kademesini) gizlilik unsuruyla indirmeniz mümkün. Çatıları, çevredeki çalıları, yerleşkeleri ve çevreden edindiğiniz malzemeleri kullanarak gerek gizliliğe, gerek atağa dayalı stratejiler kurmanız gerekiyor oyun boyu. Sürekli bir hesaplama ve mide ağrısı halindesiniz. Zira karşınızdaki rakipler öylesi zor, öylesi amansız.
Öyle ki, bırakın boss'u, en sıradan savaşçı bile sizin canınıza okuyabiliyor. O nedenle saldırılarınızı öylemesine değil, planlı, programlı yapmanız gerek.
Bu arada Sekiro: Shadows Die Twice'daki vuruş hissi muazzam. Yani onlarca kez aynı düşmanı öldürseniz de -ki bunu skill kasmak için geri dönüp dönüp aynı düşmanı defalarca kez öldürürken de yaşıyorsunuz- büyük haz alıyorsunuz. İster düşmana bodoslama dalıp, Deflect ile saldırısını savuşturun, ister arkasından gizlice yanaşıp katanayı boğazına sokun, o hazzı sonuna kadar yaşatıyor Sekiro size. Zaten bir yandan oyuna devam etme isteğiniz de bundan kaynaklanıyor. Bir de atmosferin şahaneliği ve keşfetme merakınızdan.
Sekiro: Shadows Die Twice'da rakipler karşısında elinizi kuvvetlendiren en önemli bileşenler arasında, dövüş noktasındaki kabiliyetiniz kadar, çevreden topladığınız malzemeler de yer alıyor. Çok sayıda tılsım ve oyun içinde çeşitli geliştirmeler yapabileceğiniz malzeme, her zaman tam olarak karşınıza çıkmıyor; çevreyi iyice gezmeyi gerektiriyor. Eğer gerek prostetik kolunuzu gerek diğer yeteneklerinizi geliştirecek ve sağlığınıza arttıracak tılsımlar bulursanız, dövüşlerde işiniz bir miktar kolaylaşıyor. Ancak bu o kadar da kolay değil. Yine ölüyorsunuz... Bu arada şunu da söyleyelim: Boss'lardan düşen Prayer Bead'ler ile Vitality ve Posture derecenizi arttırabiliyorsunuz. Bu Prayer Bead'ler yalnızca boss'lardan düşmüyor, çevrede de bulunabiliyor. Ancak onları bulması oldukça zor, araştırmayı gerektiriyor. Öte yandan Gourd Seed'ler ile de sağlık barınızı arttırabiliyorsunuz.
Peki, Sekiro: Shadows Die Twice'da ölünce ne oluyor? Bu noktada Unseen Aid yardımınıza koşuyor ve size bir kez daha hayata dönme şansı sunuyor. Unseen Aid, bir miktar sağlık ile sizi hayata yeniden kavuşturuyor. Fakat bunun üzerine bir kez daha ölürseniz, edindiğiniz deneyim puanını ve düşmanlardan düşürdüğünüz parayı kaybediyorsunuz. Bu arada Sekiro'da kazandığınız parayı çevredeki nadiren karşınıza çıkan NPC'lerden malzeme satın almak ve prostetik tool'unuzu geliştirmek için kullanabildiğinizi de söyleyelim.
Unseen Aid, size bir kez daha hayat verirken, öte yandan Dragonrot hastalığını dünya üzerinde yayıyor ve size gelen ölüm sonrası Aid miktarı azalıyor. Bu da sizi oyun süresince bir ikilime sürüklüyor. Bölümü tekrar mı oynamalıyım, yoksa alayının köküne kibrit suyu mu?!
İster ölümü kabullenin, ister Unseen Aid'i kullandıktan sonra bir kez daha ölün, en son oturduğunuz Sculptor's Idol, yani Dark Souls'taki Bonfire'dan oyuna yeniden başlıyorsunuz. Boss'lar arasındaki mesafeler From Software'in önceki oyunlarındaki kadar uzak değil belki fakat yine de yıldırıcı. Özellikle direkt dövüşe gözünüz yemediği için saatlerinizi gizlilik üzerine kurarak kılıçtan geçirdiğiniz bir köyü, bir kez daha baştan geçmeniz gerekebiliyor. Veya bunun yerine boss'a kadar koşarak yapabildiğiniz ölçüde yanlarından geçebiliyorsunuz. Seçim bu noktada size kalmış.
Sekiro: Shadows Die Twice için artık yavaş yavaş son sözlere gelirken, oyunun hikaye anlatımının pek başarılı olduğunu da söylemek lazım. Sekiro: Shadows Die Twice, hikayeyi direkt olarak size vermiyor. Sizin gidip öğrenmeniz gerekiyor. Oyunda bir kulak misafiri olma durumu mevcut. Çevredeki karakterlerin birbirleriyle olan konuşmalarına kulak kabartarak hikayeye ilişkin önemli bilgiler edinebiliyorsunuz. Bu da sizi oyunun atmosferine sokan bir diğer nokta.
Atmosfer demişken, görsellik, ses ve müziklere de değinmeden kapatmayalım. Grafikler şahane değil belki ancak gerek manzaralar olsun, gerek mekanların tasarımı olsun, sizi oyunun içini sürükleyecek ve o döneme götürecek cinsten. Ses efektleri zaten şahane. Özellikle gelen saldırıları katananızla bloklarken aldığınız haz muhteşem. Elbette bunda ses kadar, bloklamanın zorluğu da elzem. Kılıçların birbirine çarptığı o an, oyun reflekslerinize alkış tutuyor mütemadiyen.
Bu arada oyunun ana dili Japonca. Dilerseniz seslendirmeyi İngilizce olarak da ayarlamanız mümkün, fakat atmosfere kapılmak için Japonca oynamanız çok önemli. Alt yazı tabii ki var...
Son olarak müzikler ise oyuna uygun ölçüde güzel, fakat atmosferi böylesi güçlü bir oyun için Shadow of the Colossus benzeri, yıllarca dinlenecek, hatta özlenecek mihenk taşı gibi müzikler beklerdik -ki bu satıra kadar arkada Sekiro: Shadows Die Twice soundtrack'leri çalıyorken, tam bu noktada Shadow of the Colossus OST'sini açtık. Ah be Shadow of the Colossus, burada da andırdın kendini...
Sonuç
Sonuç olarak Sekiro: Shadows Die Twice, atmosferiyle çok güçlü bir oyun. Bakın; oynanışı, kimilerine göre zorluğu, kimilerine göre kolaylığı veya oyun mekanikleriyle demiyoruz, atmosferiyle çok güçlü bir oyun oluyor Sekiro: Shadows Die Twice. Karşısına geçtiğiniz anda sizi Sengoku dönemine taşıyan oyun, uzunca bir süre de sizi burada tutmayı başaracak bir yapım. Tabii ki dayanabilirseniz... Zira çok, çok, ama çok zor bir oyun aynı zamanda. Boss'larıyla sizi yıldıracak, sabrınızı sınayacak, vaktinizi alacak bir oyun Sekiro: Shadows Die Twice. Eğer bunlarda tamamsanız, Sekiro: Shadows Die Twice'dan çok ama çok memnun kalacak, bitirdikten sonra da yıllar boyu anacak bir yapım olacak sizler için. Ancak eğer Dark Souls ve Bloodborne türü yapımlara sabrınız ve becereniz el vermiyorsa, açık söyleyelim, hiç bulaşmayın, üzülürsünüz. Böyle söylememizin sebebi, bir kez başladıktan, tadını aldıktan sonra oyunu bırakması gerçekten zor. Bu noktada keşke oyuna zorluk seviyesi eklenseymiş demeden geçemiyoruz. Zira böylesi bir atmosferi, yalnızca oyunun türü böyle diye tüm oyun severlerden mahrum bırakmak, bizce kibirlik abidesi...
Puan: 85
ARTILAR
+ Çok güçlü atmosfer
+ Fazlasıyla tatmin edici dövüş mekanikleri
+ Görsellik ve bölüm tasarımları
+ Hikaye anlatımı
+ Oyun süresi
EKSİLER
- "Ya sabır"
- Müzikler oyunun gücünü parlatamıyor
- Kamera zaman zaman sinir bozucu oluyor
KÜNYE
Yayıncı: Activision
Geliştirici: FromSoftware
Tür: Aksiyon - Macera
Platform: PS4, PC, XONE
Web: https://www.sekirothegame.com