Red Dead Redemption 2 İnceleme
John Marston'tan sonra bu kez de Arthur Morgan bizi canevimizden vuruyor. İşte Dutch Van Der Linde çetesi ve Arthur Morgan'ın hikayesi...
Evet, sonunda Red Dead Redemption 2 geldi ve günlerimizi bizden aldı, almaya da devam edecek. Oyun tarihinin kilometre taşlarından biri Red Dead Redemption 2, bunu en baştan çok rahat şekilde söyleyebilirim. Özellikle Red Dead Online da gelince, çok daha derinleşecek, yıllar boyunca oynanacak ve sonra da hafızalarda büyük yer tutacak bir yapım her yönüyle. Açık yüreklilikle söyleyebilirim ki, Red Dead Redemption 2 hakkında şu an ne yazacağımı bilemiyorum. Durup durup methiyeler düzmekten başka...
İlk oyunun üzerinden tam 8 yıl geçti. Red Dead Redemption'ı da deliler gibi oynamış ve John Marston'ın hayatına dahil olmuştuk. Dutch Van Der Linde çetesi ve hikayenin tirajik sonu oyun severleri derinden etkilemişti o dönem. Red Dead Redemption 2'de ise, ilk oyunun biraz daha öncesine gidiyoruz ve bu defa Arthur Morgan'ın hikayesine konuk oluyoruz. Yıl 1899, Dutch Van Der Linde çetesi, hiç beklenmediği gibi biten bir soygun hikayesinin ardından karlı dağlarda arkalarından iz bırakmadan kaçmaya çalışıyor...
Arthur Morgan'ın hikayesi
Kuzey topraklarında, fırtınanın izlerini kaybettireceğini umarak, arkalarında pek çok kayıp bırakarak da olsa sığınacak bir kulübe bulan Dutch Van Der Linde çetesi, duygusal bir açılışla karşılıyor bizleri. Birkaç gün buldukları sığınakta kalacak, fırtınanın dinmesini bekleyecek, ardından da yeni bir yaşama doğru at sürecekler. Adamımız Arthur Morgan, Dutch'ın sağ kolu ve çetenin en güvenilen adamı. Dolayısı ile çetenin tüm yükü omuzlarında. Bu arada çete derken, aklınıza kirli ve acımasız katiller gelmesin; Dutch Van Der Linde çetesi, aslında çeteden ziyade bir aile. Ve siz bu aileye iyi bakmalısınız.
Peki, Arthur Morgan aileye nasıl bakacak? Hikayeye ilişkin çok fazla detay vermek istemiyorum, ancak şunu söyleyebilirim ki, elbette hikaye gereği bulaşmanız gereken pis işler var. Fakat bunun dışında iyi veya kötü olmanız tamamen parmaklarınızın ucuna bırakılmış durumda. Bundan az sonra daha detaylı olarak bahsedeceğim.
Evet, sonunda Dutch Van Der Linde çetesi, New Honower topraklarında herkesten uzak bir yere yerleşiyor ve yerleşik hayatımız da burada başlıyor. Arthur Morgan'ın aileye nasıl bakacağını sormuştuk. Çetenin sizden beklentisi elbette para. Bunun yanında yiyecek, ilaç ve mühimmat da bulmanız gerekiyor. "Bir şekilde" kazandığınız parayı kamp alanındaki bir bağış kutusunda topluyorsunuz. Elbette buraya yalnızca siz değil, çetenin diğer üyeleri de bağışta bulunuyor ancak emin olun ki, çetenin en çalışkan adamı siz oluyorsunuz. Oyuna başladıktan bir süre sonra zaten bu sizde doğal bir refleks olacak, kazandığınız birikimi ve bulduğunuz değerli eşyaları bu kutuya doldurmaktan geri durmayacaksınız.
Çeteye yalnızca para taşımıyor, bu parayla ne yapılacağının kararını da siz veriyorsunuz. Tüm birikim, defteri kebire yazılıyor ve buradaki parayı kamp alanınızı geliştirmek için kullanıyorsunuz. Çetenin besin ihtiyacını da elbette avcılıkla sağlıyorsunuz. İsterseniz göletlere balık tutmaya gidin, isterseniz at sürüp bizon avlayın; seçim size kalmış. Bu arada elbette avladığınız hayvanlardan siz de yararlanıyorsunuz. Hayvanlardan elde ettiğiniz malzemeleri craft için kullanıyor, yabanda kamp kurduğunuzda kamp ateşinde kendinize lezzetli yemekler pişirebiliyorsunuz -ki oyunda düzenli beslenmek oldukça önemli.
Yakışıklı adammış vesselam..
Şimdi Red Dead Redemption 2 hakkında, üzerinde en çok konuşulan konuya değinelim: Evet, arkadaşlar, Arthur Mogran'ın saçı ve sakalı uzuyor. Yani düzenli olarak tıraş olmalısınız, tabii ki saçı sakala karıştırmak da mümkün; pek çok noktada olduğu gibi burada yine seçim sizin. Öte yandan Arthur'u tamamen farklı kıyafetlerle giydirebiliyorsunuz. Gardırobunuzda halihazırda birkaç parça kıyafet var, ancak bunların arasına yenilerini eklemek elinizde. Yalnızca Arthur'u değil, atı da şekillendirebiliyorsunuz. At bakımını yaptırabileceğiniz dükkanlarda yelesini boyatabiliyor, malzeme craftlayarak eyer malzemelerini özelleştirebiliyorsunuz.
Red Dead Redemption 2'de karakterinize özel ilgi göstermeniz lazım. Güçten düşmemek için düzenli yemek yemeli, uyumalı ve ayrıca atınızla ilgilenmelisiniz. Bu arada eğer düzenli beslenmezseniz Arthur kilo veriyor, çok yerseniz ise kilo alıyor. Bu da stamina değerini etkiliyor. Mesela ben normalde de pek dengeli beslenmediğimden, Arthur gayet kilo vermiş durumda ve stamina değeri şu an yüzde 5 oranında yüksek. Karakter sayfasında bunun bilgisini görebiliyorsunuz, ancak fiziksel olarak değişim yaşanıyor mu; bunu öğrenmek için daha çok saati oyun başında geçirmek lazım.
Avcılığın püf noktaları
Oyunun avcılık sistemine de bir bakalım. RDR2'de çok, ama gerçekten çok sayıda hayvan türü yer alıyor. Haritanın farklı alanlarında farklı hayvan türleriyle karşılaşıyorsunuz ve hatta "efsanevi" olarak nitelendirilen bir av haritanız da mevcut. Elbette avlanmak öyle düşündüğünüz kadar kolay değil. Mesela eğer özel bir av peşindeyseniz, avınızın izini sürmelisiniz. Bu gerçekten sabır isteyen bir iş.
Red Dead Redemption 2'de Eagle Eye olarak isimlendirilen bir sezgi yeteneği mevcut. Bunu açtığınızda Arthur avının izini sürebiliyor ve gerçekten de sessiz olarak avınıza yaklaştığınızda onu alt edebiliyorsunuz. Peki, avlanırken tuzak mı kurmalı, yay ve ok ikilisini mi kullanmalı, yoksa avınızı tüfekle mi indirmelisiniz? Bu biraz da avınıza bağlı. Bir ayıya veya pumaya karşı ok ve yay kullanmak pek akıllıca olmayabilir. Ha, şunu da söyleyeyim: Eğer avı okla vurursanız, tüfeğe göre daha az tahrip ettiğinden ötürü kürkü daha değerli oluyor. Bu arada nerede kamp kurduğunuza da dikkat edin; eğer bataklık bir alanda kamp kurma niyetindeyseniz hiç ummadığınız bir anda bir timsah gelip sizi yiyebiliyor. Zira beni yedi!
Avınızı yakaladıktan sonra ister derisini yüzebilir, ister elinizi kana bulamadan atınızın sırtına vurup kamp alanına doğru yola çıkabilirsiniz. Ancak yolda vakit kaybeder ve çok gecikirseniz avınız kokmaya başlıyor arkadaşlar. Bildiğiniz üzerinde sinekler dolaşır hale geliyor ve dolayısı ile güzelim hayvanı mundar ediyorsunuz. Ha, yolda çatışmaya girer veya atınızla yere düşerseniz, atın üzerindeki kürk ve av da yere düşüyor. Ben çok kez geri yüklemeyi unutup yola devam ettim, siz bunu yapmayın.
Bu arada hayvanları yalnızca avlamıyor, onlarla karşılaştırça haklarında daha çok bilgi ediniyorsunuz. Yabanda dolaşan atlarla ilgili de öyle. Atlar hakkında bilgi edinmeniz, yabanda gözünüze kestirdiğiniz ve eyer vurmak istediğiniz bir ata yaklaşımınızı kolaylaştırıyor. Aksi halde sizden korkup kaçıyorlar ve arkalarından bakakalıyorsunuz.
Atınızla da ilgilenmeniz gerektiğinden bahsetmiştim. Eğer sizi yarı yolda bırakmasını istemiyorsanız, onu da düzenli olarak beslemeli, temizlemeli ve moralini yüksek tutmak için okşamalı, ürktüğünde veya heyecanlandığında sakinleştirmelisiniz. Atınızla olan duygusal ilişkiniz The Last Guardian'daki Trico gibi değil, zira daha iyisini veya güzelini bulduğunuzda değiştirmekten geri durmuyorsunuz.
Bu arada Arthur'un yetenekleri gibi atınız da gelişim gösteriyor. Onu koşturdukça seviye atlıyor, daha hızlı koşuyor ve seri davranıyor. Günün sonunda bir kaza eseri bacağını kırarsanız ise, (horse reviver'ınız yoksa) uyutmaktan başka çareniz yok. Eğer iyileştiremiyorsanız, öldürmek durumundasınız. Ben 2 kez av peşinde koşarken Level 3 atımı sakatlayıp uyutmak zorunda kaldım ne yazık ki. Hele bu hadiselerden birinde atım uçurumdan aşağı yuvarlandı. Neyse günün sonunda uyutmak zorunda kaldığınızda ise onur seviyeniz eksi puan alıyor. Şimdi burada artık oyunun Onur Sistemine bir göz atalım.
Onurunla yaşa, onurunla öl!
Evet, Red Dead Redemption 2'de Arthur'un iyi veya kötü bir karakter olmasını sizin elinize veren bir Honor (Onur) Sistemi olduğunu söylemiştim. Bu sistem öyle ki, RDR2'nin açık dünyasında hemen hemen karşılaştığınız her karakter sizi bu sistemde bir adım ileri veya geri taşıyor. Şuna karar vermeniz lazım: Arthur Morgan iyi bir kovboy mu olacak, yoksa baltalı ilah gibi kasabalara nam mı salacak? Arthur'u her iki duruma da sürükleyebiliyorsunuz.
Rockstar, Onur Sistemini tetikleyen oyunun kelebek etkisini çok iyi ayarlamış. Şöyle anlatayım: Yine at sırtında olduğum sıradan günlerden birinde karşıdan dörtnala gelen bir atlı gördüm. Atın arkasında bir kadın bağlı, bas bas bağırıyor: "Yardım edin, yardım edin!" Şimdi böyle bir durumla karşı karşıya kalsanız ne yaparsınız? Görmezden gelmeniz de olası, belki de daha iyi; zira bazen iyilik yapacağım diye başınızı daha çok derde sokabiliyorsunuz.
Ben atlıyı durdurdum, adamla kavgaya tutuştuk, sonra silahlar çekildi ve bam bam! Adamı yere serdim! Sonra kadını çözdüm. Kadın demez mi, "Hepiniz aynısınız!" Aaa, bildiğin trip yedim durduk yerde. Şiddet kullandığım için korkmuş hanımefendi. Tam kadının arkasından tüm şaşkınlığımla baka dururken, o sırada başka bir atlının da bana baktığını gördüm. Az önceki cinnet sahnesine şahit olmuş bu adam, arkasını dönüp dörtnala şerife koşmaya başladı. Eh, onu yetişip durdurmam gerekiyordu. Evet, oyunda sizi ispiyonlamaya ve adalete teslim etmeye çalışanları yaka paça yakalayıp tehdit edebiliyorsunuz. Ancak bunu yaparken başkaları tarafından yine görülmemeniz gerekiyor. Aksi halde, al başına belayı! Evet arkadaşlar, bu adamı tartaklarken bu hadiseyi başkaları da gördü ve sonuç şu: Şu an 3 farklı eyalette başıma ödül konmuş durumda. 300 Dolar, 252 Dolar ve 115 Dolar şeklinde olan bu ödülleri parayı denkleştirip de ödeyemezsem katlanarak artacak gibi görünüyor. Zira karşınıza sürekli suç işletecek olaylar çıkabiliyor. Bu durumda oyunda gerçekten iyi bir kovboy olmak oldukça zor. Bu arada, başınıza konulan ödülleri postaneye gidip ödeyebiliyorsunuz. Eğer siz "kan parasını" ödemezseniz, ödül avcıları peşinize düşüyor ve güruh halinde dört bir yanda sizi arıyorlar.
Ödül avcısı demişken, dilerseniz siz de bir ödül avcısı olabiliyorsunuz. Bunun için şerifin ofisine uğramanız yeterli. Haydutları yakalayıp adalete teslim ederseniz veya oyun boyunca sizden yer yer yardım isteyenleri geri çevirmezseniz, Onur Sisteminde çarklar olumlu yönde işliyor. Bunun size pratikte faydası da oluyor. Mesela ben ödül avcıları tarafından kuşatılıp yere serilmek üzereyken, daha önce iyilikte bulunduğum bir adam araya girdi ve adeta beni ipten aldı desem yeridir. Oyun boyunca bu tip anlattığım hadiselerle farklı senaryolarda çokça karşılaşmanız mümkün.
Dead Eye tabii ki var
Şimdi gelelim oyunun dinamiklerine. İlk olarak şunu söylemek lazım, genel kontrollere alışmakta bir müddet güçlük çekiyorsunuz. Hedef sistemi ise nispeten daha kolay. Bunu kısa sürede çözüyor ve arkasından silahlı çatışmalarda düşmanlarınıza kök söktürüyorsunuz. Fakat yine de özellikle kalabalık çetelerle karşılaştığınızda sırtınızı muhakkak bir yere dayamanızı öneririm.
İlk oyundan da bildiğimiz Dead Eye sistemi pek tabii ki var. Bir başka kilometre taşı Max Payne'den de aşina olduğumuz benzer sistem, zamanı yavaşlatıyor ve size düşmanlarınızı işaretlemeniz için fırsat veriyor. Böylece tıpkı Red Kit gibi daha karşınızdaki silahına davranmadan onu ve diğerlerini yere mıhlayabiliyorsunuz. Merak edenler için söyleyeyim: Elbette oyunda çokça düello sizi bekliyor.
Bu arada Dead Eye da olduğu gibi, gerek stamina gerek sağlığınız deneyim kazandıkça, yetenekleriniz geliştikçe artıyor. Ha, bunları anlık olarak ateşlemek de mümkün. Çıkınınızda taşıdığınız viski bu işi genelde çözüyor. Çevreden topladığınız bitkilerle farklı karışımlar da yapabiliyorsunuz elbette. Bu anlamda oyun size keşfedilecek başka bir alan daha sunuyor: Bitki uzmanı olmak.
Oyundaki yetenek sistemi son zamanlarda karşılaştığımız pek çok RPG öğeleri barındıran oyunda olduğu gibi bir skill tree, yani yetenek ağacına dayanmıyor. Bir yetenek ağacı elbette var, ancak kazandığınız XP puanlarıyla bunları siz açmıyorsunuz. Deneyimlediğiniz tecrübe, oyun içinde geçirdiğiniz süre ve karşılaştığınız olaylar silsilesine bağlı olarak kendi kendine gelişen bir yetenek ağacınız bulunuyor. Mesela atınızla daha aktif rol aldığınızda, çitlerin üzerinden atlamak gibi çokça akrobasi yaptığınızda, binicilik yeteneğinizin arttığını görüyorsunuz. Tıpkı az önce söylediğim bitki keşfine çıkmak da böyle bir şey. Ne kadar çok bitki tanırsanız, bu alandaki yeteneğiniz de buna bağlı olarak gelişiyor. Keza hayvanlar için de benzer sistem geçerli.
Bu arada şunu da ilave etmekte fayda var. Red Dead Redemption 2 bir aksiyon oyunu. Ancak RPG öğeleri de barındırmıyor değil. Mesela baykuş tüyü edindiğinizde, sağlık, dayanıklılık ve Dead Eye tükenme hızı yüzde 15 oranında azalıyor; aslan pençesi biblosu aldığınızda ise stamina XP kazancını yüzde 10 arttırıyor. Bunları zaten oyunu oynadıkça keşfedeceksiniz.
Görselliğiyle hayran bırakıyor
Oyundaki görsellik ise, muazzam. Arkadaşlar, öyle böyle değil gerçekten de, anbean değişen hava koşulları olsun, güneşin doğuşu ve batışı olsun, kendinizi sık sık manzarayı izlerken bulacaksınız. Özellikle şimdilerde çokça konuşulan ve hakkında çokça ipucu bulunan Red Dead Redemption 2 PC sürümü olur da -ki olur- çıkarsa, dinamik hava şartlarının nasıl bir görsellik sağlayacağını düşünmek bile heyecanlandırıyor doğrusu. Elbette öylesi bir sisteme bir yığın para dökmek gerekecektir, orası ayrı. Ancak işin özü şu ki: Red Dead Redemption 2, görselliğiyle kendine hayran bırakıyor.
Açık dünyanın size sundukları, çevredeki herkesle bir şekilde iletişime geçebiliyor, diyalog kurabiliyor oluşunuz, her yönüyle yaşayan bir çevrenin sunulması şahane bir atmosfer yaratırken, özellikle bir de oyunu alelacele değil de yaşayarak oynarsanız, kendinizi düpedüz vahşi batıda bulmanız olası. Saloon'larda geçireceğiniz vakitler, poker, domino veya beş parmak fileto masalarında kendinizi kaybetmenizi saymıyorum bile.
Bu arada atlamadan geçmeyelim: Oyunun atmosferini kurmada müziklerin çok ama çok büyük etkisi var. Her biri birbirinden güzel yaklaşık 200 adet şahane müzik sizleri bekliyor. Oyundan arta kalan zamanda soundtrack'leri çokça dinleyeceğinizi söyleyebilirim ki, şu an bu yazıyı yazarken bende de arka planda çalıyor.
Bu kısmı tamamlamadan son olarak kamera sisteminden de bahsedeyim. Red Dead Redemption 2'yi dilerseniz FPS, dilerseniz Third Person açılarıyla oynayabiliyorsunuz. Öte yandan bir sinematik kamera modu da bulunuyor ki, bunu da sık sık kullanacaksınız.
SONUÇ
Sonuç bölümünde artık söyleyecek çok fazla söz kalmadı. Red Dead Redemption 2'nin oyun severlerin gönlüne taht kuracağı açık. Oyunun ilk 3 gün satışının 725 milyon Dolar gelir sağlaması da bunun en büyük kanıtlarından. Öte yandan Red Dead Redemption 2'nin, PlayStation Network'te de bir oyun için en yüksek ön siparişi ve ilk gün satışını sağlayan bir yapım olduğunun da altını çizmek lazım.
Red Dead Redemption 2'nin geniş dünyası, yakın zamanda gelmesi beklenen Red Dead Online ile beraber yepyeni bir çehreye kavuşacakken, muhtemelen onca saat oynamama karşın benim de daha keşfedemediğim şeyler var. Ancak şimdi atımı gün batımına doğru sürüyorum. Yoruldum zira...
PUAN: 99
KÜNYE
Geliştirici: Rockstar
Games
Yayıncı: Rockstar Games
Tür: Aksiyon / FPS
Platform: PlayStation 4, Xbox One
Web: https://www.rockstargames.com/reddeadredemption2