PEAKUP ile Dijital Dönüşümü Konuştuk
PEAKUP ile dijital dönüşümü, Türkiye'nin bu alandaki konumunu ve geleceğini konuştuk!
Yerli sermaye ile kurulmuş bir Türk şirketi olan PEAKUP'ın CEO'su Ahmet Toprakçı ile dijital dönüşüm ve Türkiye'de yazılımın durumu hakkında keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. İşte sorularımız ve ilginizi çekeceğinizi düşündüğümüz cevapları.
1. Firmanızın kuruluş hikayesinden bahseder misiniz?
PEAKUP, 2012 yılında bilişim altyapı hizmetlerinden yazılım geliştirme faaliyetlerine kadar uçtan uca çözüm ve ürün sunmak üzere yüzde 100 yerli sermaye ile kurulmuş bir teknoloji şirketi.
Faaliyete başladığımız ilk günden bu yana 600.000'in üzerinde son kullanıcının bulut bilişim teknolojilerine geçişini sağladık. 650'nin üzerinde kurumsal müşterimize Avrupa, Orta Doğu ve Afrika bölgelerinde teknoloji çözümleri üretiyoruz. Konusunda uzman genç ve dinamik ekibimiz ile sürdürülebilir inovasyon kültürü ve Ar-Ge çalışmalarıyla yüksek teknoloji ürünleri geliştirerek toplumumuzu geleceğe taşımayı hedefliyoruz.
2. Dijital dönüşümün neresindeyiz ve dijitalleşmenin bir sonu var mı?
Dijital teknolojilerle birlikte rekabetin artması, fiyatların şeffaflaşması, gücün müşterinin eline geçmesi ve online itibarın önem kazanması şirketleri dijital teknolojilerde yaşanan hızlı dönüşüme ayak uydurmak ve dijital dönüşüm sürecine girmek zorunda bırakıyor. Dijital dönüşüm, her alan için farklı stratejiler ve uygulamalar gerektiren, tek bir çözümü olmayan bir kavram olarak karşımıza çıkıyor. Dijital dönüşüm bundan sonra hiç bitmeyecek bir olgu. Kurumların dijitalleşmeyi dönüşüm olarak algılamaması gerekiyor. Dijitalleşeceğiz ve bitecek gibi bir şey söz konusu değil.
Bu nedenle şirketlerin öncelikle bu bakış açısına sahip olması gerekiyor. Bakın pek çok kurumun tarihçesinde ölü doğan projeler, boşa harcanan paralar var. Rastgele yazılımlar satın almak yerine çalışanların, müşterilerin talep ve ihtiyaçlarını dinleyip, buna uygun çözümleri seçerek ilerlemek çok önemli. Çünkü kurumlardaki dijitalleşme sürecini başlatan, bu kurumda çalışan insanlar oluyor. Bir şirkette iş süreçlerinde sıkıntı yaşayan bir muhasebecinin arayışları neticesinde finansal yazılımlara geçiş sağlanabiliyor. Ya da üretimde bir mühendisin yaşadığı problemler yapay zeka çalışmalarına geçiş için bir fırsat olabiliyor. Bu sebeple de kurumların, iş süreçlerini sürekli olarak takip etmeleri ve insan kaynaklarını dijital dönüşüm adına desteklemeleri gerekiyor.
Ayrıca dijitalleşmenin sadece kurumlara yönelik olduğu algısı da çok yanlış. Gerek bireysel gerekse kurumsal olarak, hayatımıza giren paradigma değişimine ayak uydurmalıyız. Kurumları da sadece enterprise seviyesinde değil, ölçek olarak irili ufaklı da düşünebiliriz. Kısacası dijitalleşme demokratik olarak algılanmalıdır. Şimdilerde daha akıllı, yetenekli ve teknolojiye adaptasyonu yüksek bir nesil geldi, onların beklentileri farklıyken, algıları da farklı. Bu nedenle hayatı kolaylaştıracak akıllı sistemleri kullanıma sunmalıyız. Özetle, dijitalleşmeye sıfırdan başlamak gibi bir durum söz konusu değil. Zaten dijitalleşmenin tam da ortasındayız. Birçoğumuz birey olarak farkında olmasak da dijitalleşiyoruz. Birçok günlük rutinimizi değiştirdik, değiştiriyoruz. Gelişen zaman, nesiller ve teknoloji ile aslında dijitalleşme sonsuza kadar devam edecek.
3. Kendi geliştirdiğiniz yazılımlar yurt dışında nasıl bir ilgi ve talep görüyor? Global oyuncularla nasıl rekabet ediyorsunuz?
Türkiye'den yurt dışına teknoloji ihraç ediyoruz. Bu bizim için gurur verici. Ancak bu yolda gidecek daha çok yolumuz var. Şu anda Dubai, Portekiz, İrlanda, Arap Emirlikleri, Kırgızistan'da varız. ABD ve İngiltere ise hedeflerimiz arasında. Gelirimizin %50'sinden fazlasını ihracattan sağlayarak globalleşmeyi hedefliyoruz.
4. Yakın gelecekte kullanıcıların hayatına girecek teknolojiler ve özellikle yapay zeka ve IoT ile ilgili yaptığınız çalışmalar?
Yapay zeka, makine öğrenmesi ve nesnelerin interneti teknoloji bizim için oldukça önemli. Bu teknolojileri geliştirdiğimiz ürünlerde derinlemesine kullanıyor ve bu alandaki çalışmalarımızı akademik iş birliği ile Ar-Ge merkezimizde yürütüyoruz. Sahada müşterilerimizi sürekli dinlediğimiz için onların sorunlarına birinci elden tanık oluyor ve ürünlerimizi bu güncel teknolojilerle geliştiriyoruz. Aslında yaptığımız yüksek maliyetli modası geçmiş otomasyon süreçleri yerine modern teknolojilerle avantaj sağlamak. Böylece kurumlarımız uygun maliyetlerle ön yatırım yapmadan aylık ödemelerle son teknolojiye kolayca ulaşabiliyor. Ali Raif ve Banvit bu alandaki en önemli referanslarımızdan. Biz, bir nevi modern dünyayı fabrikalarla tanıştırdık diyebiliriz. Firmalar için dijital ayak izi oluşturuyoruz.
Türkiye'deki 860. Ar-Ge merkeziyiz. Ar-Ge'mizde 30 kişilik bir ekip çalışıyor. Sanayiyle akademinin birleşmesi adına bu çalışmaların son derece önemli olduğunu düşünüyoruz. Biz geliştirdiğimiz projelerin Ar-Ge niteliğinin yanı sıra ticarileşmesini de önemsiyoruz. Ar-Ge merkezimiz ürün geliştirme vizyonumuzun yanı sıra akademik gücümüzü de ortaya koyuyor. Şu anda TÜBİTAK, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile eş zamanlı yürüttüğümüz 9 proje ile yerli yüksek teknoloji üretiyoruz.
5. Türkiye'deki katma değerli yazılımların gelişimi ve ekonomiye katkıları yeterli mi? Ne gibi öngörüleriniz buluyor?
Teknoloji üretip, ihraç etmek Türkiye'nin kurtuluş reçetesi. Özellikle ithal girdisi neredeyse olmayan teknoloji ihracatı Türkiye'nin kalkınmasında önemli rol oynayacak. Ülkemizde yazılım geliştiren her şirket, ekonomimize katma değer sağlamanın yanı sıra istihdam da sağlıyor. Ancak bu şirketlerimizin sayısı oldukça az. Ekonomimizin gelecekteki dinamosu olacak bu şirketlerimizin gelişimine sunulacak her katkı, ülkemizin geleceğindeki önemli yapı taşları olarak yer alacaktır.