Mobil dünya kongresinden izlenimler
CHIP Online yayın yönetmeni Cenk Tarhan, Galaxy S5 ve fazlasına sahne olan MWC 2014'ü değerlendirdi!
Geçtiğimiz günlerde gerçekleştirilen ve mobil dünyanın kalbinin attığı Mobil Dünya Kongresi 2014 (Mobile World Congress) en nihayet sona erdi. Geride sizler için an be an gelişmeleri aktardığımız onlarca haber kaldı. CHIP Online Yayın Yönetmeni Cenk Tarhan 24 – 27 Şubat 2014 tarihleri arasında gerçekleştirilen Mobil Dünya Kongresini yerinde izledi. Bu sayfalarda bu büyük teknoloji şovundan geriye bir bilişim uzmanının gözünde neler kaldığını okuyabilir, bizi kısa ve uzun vadede nelerin beklediğinin fotoğrafını çekebilirsiniz...
Fuar büyük, zaman az, zamanı verimli kullanmalı
Acısıyla tatlısıyla, lansmanıyla şovuyla, bir Mobil Dünya Kongresini de geride bıraktık. Her yıl olduğu gibi yine Barcelona'da düzenlenen Mobil Dünya Kongresini CHIP Online olarak yerinde izledik ve en önemli gelişmeleri haberlerimizle, videolarımızla sizlere an be an aktarmaya özen gösterdik. Bu tür dev etkinliklerde aslında o kadar çok gezecek yer vardır ama o kadar da az zamanınız vardır ki, mecburen seçici davranmak zorunda kalırsınız. Bu yıl da bu âdeti bozmadık ve hayatımızı derinden etkileyeceğine inandığımız teknolojik gelişmelerin, ürün ve servislerin olduğu standlarda olanları bitenleri sizlere aktardık. Tüm bunlara buraya tıklayarak derli toplu bir şekilde erişebileceğinizin altını çizeyim ve devam edeyim.
Böyle büyük etkinliklerden sonra bir başka adet de bir özet yazmak, günler boyu fuarı gezdikten sonra akılda kalanları "bir kongre de böyle geçti" şeklinde bir yazıda toparlamaktır. Netekim şu anda onu yapıyorum. Kongre geçer gider, yeni ürünler tanıtılır, o firma "biz şu kadar iyiyiz", bu firma "biz acayip ilerideyiz" gibi şeyler söyler ama gün gelir bunlar hepsi yerlerini daha iyi ürünlere ve daha iyi servislere bırakır. Bu yazımızın amacı hem fuarı yorumlamak, hem de önümüzdeki yıl boyunca mobil teknoloji dünyasının nereye gideceği konusunda bir kestirimde bulunmak. Seneye bu aralar tekrar bu yazıyı değerlendiririz, bakalım ne kadarı tutmuş, ne kadarı ıskalamış görürüz.
Sıkıcı ve uzun bir yazı yazmamak için elimden geleni yapacağımı düşünüyorum ama uzun ve yorucu fuarlardan sonra sıkıcı ve uzun yazılar çıkıyor nedense...
Yeni telefonlarla başlayalım
Mobil dünya demek, akıllı cep telefonlar demek. Yeni telefon lansmanlarını bu tür etkinliklere denk getiren firmaların sayısı hiç de azımsanacak gibi değil.
Elbette 2014 Mobil Dünya Kongresine damgasını vuran en önemli olan Samsung'un artık her yıl kongrede gerçekleştirdiği Unpacked etkinliğiydi. Dünyanın dört bir tarafından gelen yüzlerce gazeteci, analist ve iş ortağının katıldığı bu "unpacked" başlıklı dev organizasyonlar Samsung'un yeni amiral gemilerinin tanıtım şovu şeklinde geçiyor. Samsung bu şovları ilk başlarda düzenlerken Apple'ın aksine fazla teknik ve sıkıcı yapıyordu, ama bir süredir bu huylarından vaz geçtiler ve insanları hiç de umursamadıkları teknik detaylara boğmak yerine tanıttıkları ürünlerin hayata dokunan taraflarını öne çıkarıyorlar. bu yıl düzenlenen Samsung Unpacked etkinliğinde Samsung'un yeni akıllı cebi S5 ve "giyilebilir teknoloji şahikası" olarak adlandırdıkları Samsung Gear 2 ve Samsung Gear Fit isimli akıllı saatleri tanıtıldı. Teknik olarak çok fazla etkilendiğimi söyleyemeyeceğim. Ürünün teknik özelliklerinin güçlü olmamasından değil, aksine teknik olarak çok güçlü bir ürün, ama beklenmedik bir sürprizle karşılaşmadığım için etkilenmedim. Elbette daha iyi bir kamerası olacak, daha hızlı bir işlemcisi olacak, elbette ufak tefek su dökülmelerinden etkilenmeyecek, elbette daha iyi bir yazılım olacak. Ama belki biraz tasarımı değiştirseler artık fena olmayacak. Aynı kasa, farklı renkler, süslü kılıflar yerine akıllı telefon deneyimini bir adım daha ileri getirecek yeni tasarımlarla gelseler ne güzel olurdu. Ne olduğunu bana sormayın, bilmiyorum ama koskoca Samsung'un Ar-Ge ve tasarım departmanı yeni bir ürün çıkarırken sadece "farklı renkler koyalım arkasını da kaliteli pürtüklü deri yapalım" demiş olmalarını aklım almıyor. Dur bakalım, vardır bir bilgileri diyerek geçiyorum...
Bu arada, 2014 yılında daha azıyla kimse yetinmek istemez zaten ama örneğin süper bir yenilik olarak lanse edilen kalp atış hızını ölçen algılayıcılara biraz şüpheyle yaklaşıyorum. Bu tür teknolojik gelişmelerin karşısında olduğumda değil, paranoyak ve hastalık hastası kullanıcıların neler yapabileceklerini tahmin ettiğimden. Hem saatlerde hem de telefonda bulunuyor bu kalp atışı algılayıcı ve bu tür kullanıcıların beş dakikada bir kalplerinin durumunu kontrol etmelerine neden olabileceğini düşünüyorum. Saatte olması, spor açısından elbette önemli ve gerekli, ama telefonda niye var? Orası merak konusu...
Ancak Samsung Gear Fit bombeli yapısı ve ekran kalitesi ile fuarda herkesin gönlünü fethetti diyebilirim. Spor yapan teknoloji meraklılarının bir kere gördükten sonra dönüp bir daha bakacaklarını ve paraları biriktirip almak isteyeceklerini düşünüyorum.
Sonuç olarak pazarın çok büyük bir kısmını domine eden bir marka olarak Samsung bizi daha çok etkilemek zorunda. Sadece pazar payı ve yüzlerce milyon telefon satmasıyla değil, çıtayı bir adım yukarı koymasıyla da etkilenmek isterdim. Bu arada Samsung'un yeni ürününü test ettiğimiz yazımıza buradan okuyabilir, yüzünü gösterir göstermez yaptığımız video incelemeyi de buradan izleyebilirsiniz.
Sony ve HTC Samsung'un ensesinde...
Fuarın ikinci etkileyici telefonu, Sony'nin amiral gemisi Z1'in yeni sürümü, yani Z2 idi. Her ne kadar bence biraz Samsung'un gövde gösterisinin gölgesinde kalmış olsa da, Sony çok iyi yolda. Mobil dünyada istikrarlı ve kaliteli ürünlerle yollarına devam ediyorlar. Zaten stantlarına olan büyük ilgi de bunun bir göstergesiydi. Xperia Z2'yi, Barselonda'da, MWC 2014'te deneme fırsatı bulduk. İlk söylenebilecek şey, herhalde ekranın kusursuz görüntüsü olacaktır. 5.2 inç'lik Full HD ekran, IPS LCD teknolojisi ile üretilmiş. Panelin kalitesinin yanında, ekranda ekstra etkileyici bir görüntü ile karşılaştık. Bunun nedeni ise, panelin kaltesi kadar, Sony'nin kullandığı "Live Color LCD" teknolojisi. Bu teknolojinin yardımıyla ekranda oluşturulan renkler tek kelimeyle kusursuz görünüyor. Sony'nin yeni amiral gemisi Z2 hakkındaki haberimizi ve ön incelememizi de buraya tıklayarak okuyabilirsiniz. Ancak çoğumuz aynen Samsung Galaxy S5'de olduğu gibi, Sony Z2'de de bir önceki amiral gemisine göre bir "kuantım sıçraması" söz konusu olmadığı konusunda birleşiyoruz.
Telefon konusunda herkes Nokia hakkındaki yorumlarımı bekliyor, biliyorum ama araya HTC'yi de sıkıştırayım. HTC Samsung etkinliğinden hemen sonra "bu ne ki, biz Mart sonunda öyle bir modelle geliyoruz ki aklınız yerinden oynayacak, bu ürün yanında karikatür gibi kalacak" mealine gelecek bir açıklama yaptı. Bunun da altını çizeyim. Yeni HTC modeli ortaya çıkınca hep beraber inceleyecek ve değerlendireceğiz, bakalım bugün yazdığımız bu yazı o zaman ne anlama gelecek. HTC yüksekten atmış mı diyeceğiz, yoksa bir bildikleri varmış mı diyeceğiz, göreceğiz... HTC'nin fuar dosyası da işte burada.
Nokia doğru yolda
Bundan bir buçuk yıl önce, Nokia Lumia 920 piyasaya sürüldüğünde o lansmanda da vardım ve Nokia'cılara "Nokia bu ürün kalitesini bir Android telefonla birleştirse piyasayı silip süpürür. Günün birinde doğru yolu bulacaksınız" demiştim, elbette o zamanlar Nokia Windows Phone işletim sisteminin bayraktarıydı, Microsoft Nokia'yı ele geçirmeye doğru emin adımlarla ilerliyordu, firmaya bir sürü para gömmüştü, bu yüzden herkes Nokia ve Android konusuna tabu olarak bakıyordu. Hatta bundan alt ay öncesinde sohbet ettiğim Microsoft yetkilileri biz IOS ve Android'e karşı üçüncü ve güçlü bir alternatif geliştirmek için yola çıktık ve emin adımlarla ilerliyoruz demişlerdi. Ama bugün ne gördük? Nokia X serisi modelleri ile Android dünyasına giriş yapıyor ve bence çok da doğru yapıyor.
İncelediğim kadarıyla Nokia'cılar Android işletim sistemine kendi yorumlarını getirmişler, arabirimini Windows Phone'a yaklaştırmışlar, ürün lisans vaziyetlerinden dolayı Google Play uygulama dükkanındaki uygulamalara erişemiyor ama olsun, her şeyin bir başlangıcı vardır. Şimdilik Windows Phone uygulama dükkanındaki uygulamaları Android (aslında mobil Linux gibi bir şey) ortamına port ediyorlar ama bunun gerisinin de geleceğini düşünüyorum. Microsoft'un Nokia'yı tamamen ele geçirdikten sonra Android denizine açılmasına neyin neden olduğunu da merak ediyorum. Düşen kar marjları, batma tehlikesi vs. gibi yorumlarım olabilir ama şimdilik sadece elimizdeki ürüne odaklanmak istiyorum. 500 TL'lik fiyat etiketi ile piyasaya çıktığında teknoloji basını olarak hep bir ağızdan "Nokia küllerinden doğdu" şeklinde bir başlık atacağımızdan eminim şimdiden... Hepimiz biliyoruz, Nokia Türkiye'de çok iyi bilinen, çok sevilen ve biraz teknik bilgisi olanların arkadaş sohbetlerinde "ne olacak bu Nokia'nın hali" diye dertlendiği bir markadır, belki dünyanın her tarafından fazla. Bu yüzden Android'imsi Nokia'ların Türkiye'deki pazar payının dünyanın diğer kısımlarına göre daha hızlı yükseleceğini düşünüyorum. Ürünün tasarımını, ekran kalitesini ve elde tuttuğunuzda verdiği duyguyu beğendiğimi de söyleyeyim. Kürek kadar telefonları seven biri değilim, bu yüzden bu son yazdığım sübjektif bir değerlendirmedir, demedi demeyin.
Bu arada bu yazdıklarımdan Windows Phone işletim sisteminin Nokia için kötü olduğu anlamı çıkmasın. İşletim sistemi olarak Windows Phone iyi, ama geliştirilmesi gereken o kadar çok yönü var ki, uygulama sayısı diğerlerine göre o kadar az ki (en azından piyasadaki algı böyle) Nokia yarışa biraz geriden başlamış oluyordu. Mobil dünyada bir bayrak yarışı olduğunu düşünürsek, bu sayede Nokia takımın bir kısmına biraz "yasal doping" yapmış oluyor Android hamlesi ile...
Artık akıllı cihazların "söz hakkı" var!
İşte şimdi geldik önümüzdeki yıl ve yıllarda herkesin iştahla baktığı ve gerçek innovasyonun olacağını söylediği konuya. Mobil teknolojilerin insan hayatındaki yeri gün geçtikçe artıyor. Sadece telefonlar ve saatlerin akıllı olması yetmez, diğer cihazlarımızın da embesil gibi bir köşede durmalarını istemiyoruz. Onlar da akıllı olmalı, onların da evde söz hakkı olmalı.
Söz hakkın derken, bunu espri olsun diye yazmadım ha! Beni Mobil Dünya Kongresine davet eden Qualcomm bu konuya çok önem veriyor ve bu alanda birçok atılım yapmış durumda. Qualcomm'u kısa ve kabaca çok cep telefonları için işlemci üreten, LTE ve yüksek hızda mobil iletişimin bayraktarı ve 3G teknolojilerinde sahip oldukları patentler sayesinde her satılan mobil cihaz sayesinde kasaya bir miktar para atan ve bu paraları teknolojik ilerlemeler için Ar-Ge'ye gömen bir şirket olarak anlatabilirim. Elbette bundan çok daha fazlası, ama bu kaba bir özet işte.
Qualcomm tarafından geliştirilen Alljoyn teknolojisi bu fuarda beni etkileyen en önemli gelişmelerden biriydi. Daha önce de belirttiğim gibi, bu teknoloji sayesinde cihazların söz hakkı oluyor ve her biri merkezi bir yönetim birimiyle konuşmak, ondan emir ve komut almak yerine kendi yetkileri çerçevesinde diğer cihazlara kendilerini anlatabiliyor ve birçok işi otomatik olarak yapabiliyorlar. Bu teknolojinin en büyük özelliği tek bir firmanın tekelinde olmaması. Qualcomm tarafından geliştirilen ama ücretsiz SDK'lar ile üretici firmalara satılan bu teknolojiyi kullanan her türlü ürün geliştirilebiliyor. Fuarda demo alanında gördüğüm akıllı elektrik lambaları, akıllı prizler, akıllı buzdolapları, fırınlar, klimalar, televizyonlar, hoparlörler ve kilitler bana geleceğin "akıllı evi" konusunda birçok fikir verdi ve ufkumu açtı diyebilirim. Kısaca özetlemek gerekirse, eve gelip telefonu kilide tutup açtığınızda kilit "ben açıldım millet, anladığım kadarıyla patron eve geldi!" diyor bütün cihazlara... Bunu duyan lambalar yanıyorlar, televizyon "hoş geldin" diyor, açılıp ekranda hava durumu, son haberler, belki bırakılmış notları görüntülüyor, klima hop çalışmaya başlıyor, liste böyle uzayıp gidiyor. Uygulanması son derece kolay, yönetimi de esnek olan bu teknoloji hakkında önümüzde, uzun ve kısa vadede birçok haber duyacağımızı şimdiden söylemek
Meraklısı bu teknolojinin ayrıntılarını buraya tıklayarak öğrenebilir. Qualcomm'un bu konudaki en yetkili kişisiyle ayrıntılı bir röportaj gerçekleştirdik zira. Bu akıllı cihazlar sadece kendi başlarına buyruk hareket etmiyorlar elbette, yani ortada Skynet gibi bir tehlike yok. Cep telefonu, tablet veya benzeri cihazlardan her birini farklı bir şekilde kontrol edebiliyorsunuz. Bunun için tek bir uygulama yeterli oluyor, çünkü Alljoyn cihazlar kendi özelliklerini bu yönetim birimine kendileri tanıtıyorlar, ayar seçeneklerini kendileri yolluyorlar. Dedik ya, artık "hepsinin söz hakkı var!"
Akıllı cihazlar derken akıllı arabalar konusunda da iki kelime edelim. Fuarda birçok akıllı araba gördüm, her biri kendine göre süper seçeneklere sahipti. Ben yine Qualcomm standında gördüğüm ve Qualcomm – Mercedes işbirliği ile üretilen prototip araçtan söz edeceğim. Aracın tüm özelliklerini cep telefonu ile kontrol etmekle kalmıyor, aynı zamanda navigasyonda yeni seçeneklere sahip oluyor, kilometre saati vs. dahil tüm ön paneli bir akıllı dokunmatik ekran olarak kullanabiliyorsunuz. Ama en önemlisi aracın diyagnostik bilgilerinin sürekli alınıyor olması. Bu sayede servis örneğin frenler aşınmaya başlamışsa veya buna benzer bir problemin otaya çıkma emarelerini gördüğü anda sizi servise çağırabiliyor, ileride problem çıkartmaya aday birçok şey bu sayede önceden çözülmüş oluyor. Nokia'nın Here Maps uygulaması ile çalışan navigasyon sisteminin gideceğiniz yeri sadece haritada değil görsel olarak fotoğraflarıyla üç boyutlu göstermesi de çok pratik bir seçenek.
Donanımcılar mutlu, peki yazılımcılar?
Fuarın üvey evlat muamelesi görenleri, Türkiye'deki fuarlardan da tahmin edebileceğiniz gibi uygulama ve yazılımcılara ayrılan 8. salondu. Tüm fuarın 8 salondan oluştuğunu söylersem içler açısı durumu tahmin edebilirsiniz. Ama ben yılmadım, taa uzakta bulunan 8. salona kadar gittim ve mobil uygulamalar dünyasında neler olup bittiğini yerinde inceledim. Kısaca özetlemek gerekirse, bu yıl yazılım konusunda pek bir kuantum sıçraması göremedim. Oysa doğru yapıldığında yazılım galaksinin en karlı işidir. Kamyonla para kazanırsın. Yatırım ise sadece iyi bir fikir ve iyi kod yazmasını bilen bir takımdır. İstediğiniz her yere de kurabilirsiniz dükkanı.
Bu yıl yazılımcılar anlaşılan mobil reklamlar, kişiye özel reklamlar, kişisel bilgileri kullanarak reklam hedeflemesi ve portallar ve cihazlar arası reklam değiştokuşu konusuna ağırlık vermişler. Mobil reklam her yıl rekorlar kırıyor, bu reklamları daha verimli olarak iletmek ve daha iyi, ölçülebilir ve tekrar edilebilir sonuçlar almak için geliştirilen uygulamalar da gün geçtikçe akıllanıyor. Mobil reklam denince akla tam bedava bir oyunu oynarken çat diye ekrana gelen banner ve tanıtım malzemesi gelmesin. En ufak bir SMS'i bile hedefe uygun göndermek ve bu SMS'i gönderdikten sonra nereye nasıl gittiğini takip edip kampanyayı optimize etmek çok ciddi yazılım yatırımı gerektiriyor. Elbette bu kampanyaların ürettikleri verileri yorumlamak için de tam teşekküllü bir analiz sistemine ihtiyaç var. İşte tam bu aşamada bu işi sizler için yapan bulut firmaları ortaya çıkıyor ve bu analizleri sizin için yapıp daha başarılı olmanızı sağlıyorlar.
Uygulama yazan uygulamalar
Bu yıl yazılımı
bölümünde hava böyleydi. Doğal olarak iş kurumsala dönünce epey
sessiz sakin bir salon olduğunu da söyleyeyim. Ama yazılım
salonunda en çok ilgi gören neydi diye sorarsanız uygulama yazan
uygulamalar olduğunu söyleyebilirim. Android, IOS ve Windows Phone
gibi üç ana platformun olduğu bir mobil dünyada, ürettikleri
uygulamaların müşteri ayırt etmeksizin tüm platformlarda
çalışmasını isteyen firmalar her platform için farklı programcı
tutmak istemiyorlar. Ya da bu üç platforma da aynı anda kod yazacak
babayiğit deli gibi para istiyor. İşte bunun için uygulama yazma
uygulamaları çıkıyor. Genel olarak tek bir arabirimden basit komut
setlerini kullanarak cin fikirlerini mobil uygulamaya dönüştürmek
isteyenleri hedefleyen bu uygulamalar derleme, test etme, optimize
etme vs. gibi sıkıcı işleri kendi bünyelerinde hallediyorlar. Tek
bir dille tek bir uygulama yazıyor ve bunu istediğiniz platformda
yayımlayabiliyorsunuz.
Daha önce de dediğim gibi, yazılım çok karlı bir iştir. Eğer iyi bir fikriniz varsa, ve bunu uygulamaya döktükten sonra iyi bir şekilde pazarlayacağınıza, arkasında dimdik duracağınıza kanaatiniz tamsa, biraz temel programcılık bilgisi ve bu tür uygulama yazan uygulamalarla yola çıkmamak için hiçbir neden yok!
Bir fuar nasıl yapılır?
Mesleğimiz gereği o fuar senin bu lansman benim koşturup duruyoruz. Gerek Türkiye'de, gerek yurtdışında fuarları yerinde takip etmeye özen gösteriyoruz. Barcelona'da gerçekleştirilen Mobile World Congress birçok açıdan çok etkileyiciydi. En önemli özelliği inanılmaz düzenli olması elbette. Binlerce katılımcının, yüzlerce basın mensubunun geldiği bu fuarda herkesin amacı yeni teknolojileri görmek, yeni işler bağlamak, yeni ufuklara yelken açmak. Kimse teknik sorunlarla uğraşmak, onları aklına bile getirmek istemiyor. Bu büyük etkinliği elinden kaçırmak istemeyen organizasyon komitesinin şu bir hafta boyunca canla başla çalıştığını ve en ufak pürüze bile yer vermemek için gerekli önlemleri önceden aldığını söyleyelim. Bunda hem deneyimin, hem de fuar hazırlıklarına iki ay öncesinden değil bir yıl öncesinden başlamanın vermiş olduğu avantajı da ekleyelim.
Misal, belki binlerce kişinin bağlı olduğu kablosuz ağ bağlantısı hem kapsama alanı hem de teknik performansı açısından benden tam puan aldı. Bu tür organizasyonlarda erişim noktaları bir süre sonra patlar ve kimseye erişim vermemeye karar verir. Buna bir de Avrupa'lıların internet cimriliklerini eklediğimizde bir sürü potansiyel problem çıkmaya adaydır. Oysa fuar boyunca ücretsiz olan internet bağlantısı beni hiç yarı yolda bırakmadı. Darısı bizdeki fuarların başına diyeceğim ama bizdeki fuarların durumu ve geleceği bambaşka bir yazı konusu olacağı için susuyorum...
Herkes teşekkürü hak ediyor
Neyin nerede
olduğu, nereye nasıl gidileceği konusunda yüzlerce tabela,
sırtlarında "ask me" yani "bana soru sor" diyen konuksever
İspanyolları, her stantta bizleri güleryüzle karşılayıp gidene
kadar büyük konukseverlik gösteren stant görevlileri, firma
yetkilileri ve demo elemanlarına da burada teşekkür etmeden
geçersem içimde kalır. Uzun lafın kısası, benim çok şey öğrendiğim,
çok yürüdüğüm, çok yorulduğum ama çok memnun ayrıldığım bir Mobil
Dünya Kongresi oldu. Yapımda ve yayında emeği geçen herkese
teşekkür ediyor ve bu yazıya uçakta, Arnavutluk'un üzerinde son
noktayı koyup bir bölüm "Big Bang Theory" izlemek üzere koltuğumu
yatırıyorum. Bu yazıyı sıkıntıdan çatlamayıp buraya kadar
okuyanlara da ayrıca teşekkür ediyorum. Bir başka uzun ve sıkıcı
yazıda görüşmek üzere hoşça kalın, kendinize iyi bakın...