Kaş deyip geçmeyin: Kaşlarımız neden var, kaşlarımız olmasaydı ne olurdu?
Kaşlarımız, yüzümüzdeki birkaç kıl olmanın çok ötesinde bir öneme sahip. Peki ama neden kaşlarımız var? Kaşlarımız, gerçekten de bizi insan yapan en önemli şeylerden biri olabilir mi?
Kaşlarımız, hareketleri ve şekil değiştirme yetenekleri ile sosyal iletişimde önemli bir yere sahip olmalarının yanı sıra, sıcak günlerde terin gözünüze girmesini de engelleyerek çoğu zaman düşünmediğimiz bazı faydalara sahip.
Aslen insanların kaşları birkaç temel işleve hizmet eder. İlk olarak, terin gözlerimize damlamasını ve görüşümüzü bulandırmasını engellemeye yardımcı olurlar. İkincisi ve en ilgi çekici olanı ise sözsüz iletişim için önemli bir araç olmalarıdır. Bu ilk başta basit görünebilir, ancak kaşlar konusunu biraz daha derin incelerseniz, insan davranışı ve gelişimi hakkında bazı ilginç içgörülerle karşılaşabilirsiniz. Şaşkınlık, flört, öfke, üzüntü, inançsızlık, kafa karışıklığı, sempati ve daha birçok duygu, kaşın farklı şekillerde titremesi ve kıvrılmasıyla hızlı bir şekilde ifade edilebilir.
Belki de en yaygın ifade, çoğunlukla şaşkınlık anlamına gelen kaşların kaldırılmasıdır. Bunun nedeni, ilk şok anlarında çevredeki manzarayı mümkün olduğu kadar algılamak amacıyla gözlerinizin genişçe açılması ve kaşların kalkmasına neden olmasıdır. İnsanlar başkalarındaki bu ipucunu kolayca yakalayabilir, bu da etrafımızdakilerin içsel duygusal durumunu ölçmemize olanak tanır.
Benzer şekilde, bir şeye ilgi duyduğumuzda kaşlarımız da kalkar ve gözlerimizin önümüzde duran şeye ne kadar açık olduğunu vurgular. Flört ettiğimizde veya bir sohbete daldığımızda kaşlarımızı kaldırmamızın nedeni budur.
Bu kaş hareketlerinin çoğu bilinç altıdır ve bazı basit ifadelerin kültürler arasında evrensel olduğuna dair bazı kanıtlar bulunuyor ve bu da onların gelişim yoluyla içimizde “işlenmiş” hale geldiğini gösteriyor.
Kaş hareketleri ve farklı kültürler
Ancak kaş ifadelerinin diğer yönleri kültüre özgüdür. 2011 yılında düzenlenen ilginç bir çalışma, bazı kültürlerin ifade için kaşlara diğerlerinden daha fazla güvendiğini önerdi. Örneğin, araştırmaya katılan Çinli katılımcıların yüz ifadelerini temsil etmek için gözleri daha çok kullandıkları, araştırmacıların “Batı Kafkasyalılar” olarak adlandırdığı grubun ise kaşları ve ağzı kullandığı görüldü.
Duyguların ifade edilmesinin ötesinde kaşlar yüz tanımada da önemli bir rol oynar. İnsanlar yüzleri fark etme konusunda son derece beceriklidir. Hatta, orada kimsenin olmadığını bildiğimiz halde, sıradan cansız nesnelerdeki yüzleri algılamak üzere keskin bir şekilde programlandık. Bu yeteneğimiz sayesinde Mars’ta, Ay’da, kayalarda ve diğer pek çok farklı yüzeyde insan yüzleri görebiliyoruz.
Araştırmalar, yüz tanımada kaşların da en az gözler kadar önemli bir rol oynadığını öne sürüyor. Konuyla ilgili 2003 tarihli bir makalede “Tanıdık yüzlerde kaş bulunmamasının, tanıma performansında çok büyük ve önemli bir bozulmaya yol açtığını görüyoruz. Hatta kaşların yokluğunda, gözlerin yokluğuna göre yüz tanımada çok daha büyük bir azalma gözlemleniyor” deniliyor.
Homo sapiens'in kaşlarının uzak akrabalarımızın kaşlarına benzememesi de dikkat çekicidir. Kalın ve sert kaşları olan Homo heidelbergensis gibi soyu tükenmiş atalarımızın çoğunun aksine, daha görünür, daha geniş hareket aralığına sahip kıllı kaşlara sahip pürüzsüz bir alnımız bulunuyor. 2018’de yapılan bir çalışma bu konuyu inceledi ve ince kaşlarımızın gelişimimizde büyük bir faktör olduğu, büyük, karmaşık sosyal ağların kurulmasına yol açan incelikli iletişim becerileri geliştirmemize olanak sağladığı sonucuna vardı.
Kısacası bir anlamda, bizi insan yapan şeylerin birinin de kaşlarımız olduğu kolaylıkla söylenebilir.