Kaplumbağalar, Dünya'nın korkunç nükleer bomba tarihinin zaman kapsülleri olabilir
Dünyamız, nükleer bomba tehdidini çok uzun zamandır yaşıyor ve bu tehdidin neler yapabileceğini de birkaç kez canlı olarak gördük. Ve şimdi, nükleer bomba tarihinin "zaman kapsülleri" olarak kaplumbağaları kullanabileceğimiz ortaya çıkmış durumda.
20. yüzyılın ikinci yarısında insanlar Dünya’yı atom bombalarıyla bombalamakla meşgulken, dünyanın dört bir yanındaki deniz ve kara kaplumbağaları sessiz (ve çok yavaş) bir şekilde hayatlarına devam ediyorlardı. Onların haberi olmadan, korkunç patlamaların mirası kabuklarına derinlemesine kazınıyordu.
Yeni araştırmalar, atom bombası test sahaları ve nükleer atık depolama sahalarının yakınında bulunan deniz ve kara kaplumbağalarının kabuklarını inceledi. Bilim insanları, kabuklarının keratin katmanlarında, nükleer serpintiden kaynaklanan antropojenik uranyumun açık izlerini keşfettiler.
Tıpkı ağaç halkaları gibi, bu hayvanların kabukları da “çevresel bilgi deposu” görevi gören katmanlar halinde büyüyor. Araştırmacıların yeni makalelerinde açıkladıkları üzere, bu durum, nükleer bomba patlamalarının tarihini yeniden yapılandırmak için bir araç olarak kullanılabilir.
New Mexico Üniversitesi ve ilk atom bombasının doğduğu yer olan Los Alamos Ulusal Laboratuvarı’ndaki bilim insanları, nükleer bombaların kullanımına bağlı çeşitli sıcak noktalardan beş kabuk topladı. Marshall Adaları Cumhuriyeti’nden bir yeşil deniz kaplumbağasına, güneybatı Utah’tan bir çöl kaplumbağasına, Güney Carolina’daki Savannah Nehri Bölgesi’nden bir nehir su kaplumbağasına ve doğu Tennessee’deki Oak Ridge Koruma Bölgesi’nden bir kutu kaplumbağasına ait kabuklarda olağandışı uranyum izleri bulundu.
Kabuklar ne nükleer olaylar örtüşüyor
Kabuklardaki uranyum izlerinden bazıları nükleer olaylarla yakından örtüşüyor. Oak Ridge Koruma Bölgesi’nden gelen kabuk, 1955 ile 1962 yılları arasında büyüme halkalarında bir uranyum imzası içeriyordu. Bu izler 1958’de zirveye ulaşıyordu ve bu, bölgedeki yüksek derecede zenginleştirilmiş uranyumun havaya salınmasıyla doğrudan bağlantılı olarak görülüyor.
Marshall Adaları’ndan gelen kabuk ise özellikle dikkat çekiyor. Harika bir doğaya sahip bu uzak adalar grubu, 1946 ile 1958 yılları arasında ABD için Pasifik Deneme Sahası olarak hizmet vermiş ve arkasında hoş olmayan bir miras bırakan yaklaşık 67 nükleer teste tanıklık etmiştir.
Bu son çalışmada kullanılan yeşil deniz kaplumbağası kabuğu, 1978 yılında, bölgedeki nükleer testlerin sona ermesinden yaklaşık 20 yıl sonra, Enewetak Atolü yakınlarında yakalanan bir kaplan köpekbalığının karnından toplandı. Kaplumbağa nispeten gençti ve patlama sırasında hayatta olması pek mümkün değildi, ancak kabuğunda halen uranyum izleri bulunuyordu.
Araştırmacılar, kabuğundaki radyonüklit kanıtlarının, Mercan Adası’ndaki temizleme faaliyetlerinin eski kirlenmiş çökeltileri nasıl harekete geçirdiğini gösterdiğinden şüpheleniyorlar. Alternatif olarak bu, atol lagününde bombadan kaynaklanan eski kirliliğin halen mevcut olduğunu ve tahriş olmuş deniz yosunu ve alglerden oluşan beslenme yoluyla kaplumbağa kabuğuna ulaştığını gösterebilir.
Atom bombalarının geçmişini takip etmek için kullanılabilecek tek canlılar kabuklu sürüngenler değil. Geçmişte mercan iskeletleri ve yumuşakça kabukları da kullanılmıştır. En uzun yaşayan omurgalılardan biri olan Grönland köpekbalığının gözleri de şaşırtıcı derecede etkilidir.
Ancak araştırmacılar, deniz ve kara kaplumbağalarının Dünya’daki nükleer aktivite tarihini bir araya getirmek için özellikle yararlı araçlar olduğunu söylüyorlar. Bu nedenle bunların atom bombalarının gezegenimizi nasıl değiştirdiğine dair daha fazla araştırma için kullanılabileceğini umuyorlar.
Araştırma, PNAS Nexus dergisinde yayınlandı.